وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ مَا يَكْرَهُونَ وَتَصِفُ اَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ اَنَّ لَهُمُ الْحُسْنٰىۜ لَا جَرَمَ اَنَّ لَهُمُ النَّارَ وَاَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَيَجْعَلُونَ | ve isnad ediyorlar |
|
2 | لِلَّهِ | Allah’a |
|
3 | مَا | şeyi |
|
4 | يَكْرَهُونَ | hoşlanmadıkları |
|
5 | وَتَصِفُ | ve uyduruyorlar |
|
6 | أَلْسِنَتُهُمُ | onların dilleri |
|
7 | الْكَذِبَ | yalan |
|
8 | أَنَّ | hakkında |
|
9 | لَهُمُ | kendilerinin olacağı |
|
10 | الْحُسْنَىٰ | en güzel sonucun |
|
11 | لَا | hiç yok ki |
|
12 | جَرَمَ | şüphe |
|
13 | أَنَّ | mutlaka |
|
14 | لَهُمُ | onlara vardır |
|
15 | النَّارَ | ateş |
|
16 | وَأَنَّهُمْ | ve onlar |
|
17 | مُفْرَطُونَ | ona sürüleceklerdir |
|
وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ مَا يَكْرَهُونَ وَتَصِفُ اَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ اَنَّ لَهُمُ الْحُسْنٰىۜ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. يَجْعَلُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul وَ ’ı fail olup mahallen merfûdur.
لِلّٰهِ car mecruru يَجْعَلُونَ fiiline müteallıktır.
Müşterek ism-i mevsûl مَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası يَكْرَهُونَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
يَكْرَهُونَ fiili nun’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul وَ ’ı fail olup mahallen merfûdur.
تَصِفُ fiili atıf harfi وَ ‘la يَكْرَهُونَ ’ye matuftur. تَصِفُ merfû muzari fiildir. اَلْسِنَتُ fail olup lafzen merfûdur.
Muttasıl zamir هُمُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. الْكَذِبَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
اَنَّ masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir. اَنَّ ve masdar-ı müevvel الْكَذِبَ ’den bedel olarak mahallen mansubdur.
لَهُمُ car mecruru اَنَّ ’in mahzuf mukaddem haberine müteallıktır.
الْحُسْنٰى kelimesi اَنَّ ’in muahhar ismi olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.
لَا جَرَمَ اَنَّ لَهُمُ النَّارَ
لَٓا cinsi nefyeden olumsuzluk harftir. جَرَمَ kelimesi لَٓا ‘nın ismi olup fetha üzere mebnidir.
اَنَّ masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir. لَهُمُ car mecruru اَنَّ ’in mahzuf mukaddem haberine müteallıktır.
النَّارَ kelimesi اَنَّ ’in muahhar ismi olup lafzen mansubdur. اَنَّ ve masdar-ı müevvel mahzuf harf-i cer ile birlikte اَنَّ ’in mahzuf haberine müteallıktır. Takdiri, ...في أنّ لهم (Onlar için… olmasında) şeklindedir.
وَاَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ
İsim cümlesidir. وَ atıf harfidir.
اَنَّ masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir. هُمْ muttasıl zamir اَنَّ ’in ismi olarak mahallen mansubdur.
مُفْرَطُونَ kelimesi اَنَّ ’in haberi olup ref alameti وَ ’dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
مُفْرَطُونَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’âl babının ism-i mef’ûludür.وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ مَا يَكْرَهُونَ وَتَصِفُ اَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ اَنَّ لَهُمُ الْحُسْنٰىۜ
İstinaf cümlesidir. Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَا ’nın sılası olan يَكْرَهُونَ, muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.
تَصِفُ fiilinin, اَلْسِنَتُهُمُ ’a isnadı, mecâz-ı aklîdir.
Aynı üslupta gelen وَتَصِفُ cümlesi يَجْعَلُونَ cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi temâsüldür.
Masdar ve tekid harfi اَنَّ ’nin dahil olduğu لَهُمُ الْحُسْنٰى cümlesinde, takdim-tehir ve îcaz-ı hazif sanatları vardır.
لَهُمْ, masdar harfi اَنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır. الْحُسْنٰى ise اَنَّ ’nin muahhar ismidir. Faide-i haber inkârî kelam olan bu isim cümlesi masdar tevilinde, الْكَذِبَ ’den bedel konumundadır. Bedel, anlamı zenginleştirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
Cenab-ı Hakk’ın يَجْعَلُونَ [kılarlar, isnad ederler] ifadesinden, “Kendileri için hoş görmedikleri o kızları Allah’a nispet ederler.” anlamı kastedilmiştir. Buna göre “kılarlar, isnad ederler” tabirinin manası; Allah’ı bu şekilde tavsif eder ve O’nun hakkında bu hükmü verirler” demektir.
الْكَذِبَ lafzında mübalağa sanatı vardır. سحور (çok oruç tutan), صبور (çok sabreden) gibi mübalağa kalıbından gelen كذوب ’un çoğuludur.
يَكْرَهُونَ - الْحُسْنٰى kelimeleri arasında îhâm-ı tıbâk vardır. يَكْرَهُونَ kelimesi الْحُسْنٰىۜ ’nın zıttı olmamasına rağmen güzel olan şeyden hoşlanıldığı için aralarında manevi tıbâk vardır.
وَتَصِفُ اَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ [Dilleri yalan söylüyor] ifadesi hakkında Şihâb şöyle der: Bu beliğ ve bedî’ kelamdır. Yani onların dilleri yalancıdır. Bu, Arapların, عينها تصفف السهر (O’nun gözleri sihir anlatır) cümlesine benzer. Yani gözleri büyüleyicidir. قضاها يصف الهيف ibaresi de belin inceliğini anlatır. (Safvetu’t Tefasir)
Cenab-ı Hakk, “Dilleri yalan yere, en güzelin kendilerine has olduğunu söyler durur.” buyurmuştur. Ferrâ ve Zeccâc şöyle demişlerdir: اَنَّ ’nin dahil olduğu cümle الْكَذِبَ kelimesinden bedeldir. Buna göre kelamın takdiri, “Onların lisanları, en güzelinin kendileri için olduğunu söyler.” şeklindedir.
Buradaki الْحُسْنٰىۜ kelimesinin ne demek olduğu hususunda da iki görüş bulunmaktadır;
1. Bununla, oğullar kastedilmiştir. Yani onlar, “Kızlar Allah’ın; oğullar ise bizimdir.” demişlerdir. Onlar, kızların Allah’a ait olduğunu söylemelerinin yanısıra, kendilerini, işte bu sözlerinden dolayı, Allah’ın rızasını elde etmek ve hak din ve güzel mezhep üzere olmakla vasfetmişlerdir.
2. Onlar, cennetin kendileri için olduğuna, mükâfatın da Allah’tan olduğuna hükmetmişlerdir. (Fahreddin er-Râzî)
لَا جَرَمَ اَنَّ لَهُمُ النَّارَ وَاَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Cinsini nefyeden لَا ’nın dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. لَا ’nın haberi mahzuftur.
Masdar ve tekid harfi اَنَّ ’nin dahil olduğu اَنَّ لَهُمُ النَّارَ sübut ve istimrar ifade eden cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede takdim-tehir ve îcaz-ı hazif sanatları vardır.
لَهُمْ, masdar harfi اَنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır. النَّارَ ise اَنَّ ’nin muahhar ismidir. Masdar tevilindeki bu cümle, takdir edilen في harf-i ceriyle birlikte لَا’nın mahzuf haberine müteallıktır.
Ayetteki üçüncü masdar-ı müevvel cümlesi وَاَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ, öncekine matuftur. Atıf sebebi tezâyüftür. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.
Ayette sarih masdar yerine, masdar-ı müevvel tercih edilmiştir. Bunun sebebi, açık masdarın bu olayın bir kere gerçekleşmiş olması ihtimaline işaret etmesidir. Oysa müşriklerin durumlarını bildiren bu ifadelerde olayın bir kere gerçekleştiği manası murad edilmemiştir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c.1, s. 83)
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
لَهُمُ الْحُسْنٰى cümlesiyle لَهُمُ النَّارَ cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
“Onlara ateş vardır.” ifadesinde, bilinen, tahmini mümkün olan şeyleri söyleyerek sözü uzatmamak veya muhatabın muhayyilesine baş vurmasını sağlamak gibi sebeplerle yapılan îcâz-ı hazıf vardır. Takdiri, “Onlara ateş azabı vardır.” şeklindedir. Masdar-ı müevvel olan bu cümle لَا جَرَمَ ’nin faili olarak ref mahallindedir.
اَنَّ لَهُمُ النَّارَ [Şüphesiz onlar için ateş vardır.] ibaresi onların sözlerini reddeder ve zıddını ispat eder.
وَاَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ [Şüphesiz onlar öncülerdir.] cümlesi de فرطته في طلب الماء deyiminden gelir ki “su aramada birini geçmek” demektir. Nâfi’ ر ’nın kesri ile مُفْرِط okumuştur ki günahlarda ifrata kaçmaktır. Şedde ile meftuh olarak مُفَرَّط da okunmuştur ki bu da suyu aramada öne geçmektir. Meksûr olarak da okunmuştur ki taatlarda kusur etmektir. (Beyzâvî)