Nahl Sûresi 96. Ayet

مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ بَاقٍۜ وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذ۪ينَ صَبَرُٓوا اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ  ...

Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katında olan ise kalıcıdır. Elbette sabredenlere, yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 مَا bulunan
2 عِنْدَكُمْ sizin yanınızda ع ن د
3 يَنْفَدُ tükenir ن ف د
4 وَمَا bulunan ise
5 عِنْدَ yanında ع ن د
6 اللَّهِ Allah’ın
7 بَاقٍ kalıcıdır ب ق ي
8 وَلَنَجْزِيَنَّ elbette vereceğiz ج ز ي
9 الَّذِينَ kimselerin
10 صَبَرُوا sabreden(lerin) ص ب ر
11 أَجْرَهُمْ karşılığını ا ج ر
12 بِأَحْسَنِ en güzeliyle ح س ن
13 مَا
14 كَانُوا olduklarının ك و ن
15 يَعْمَلُونَ yapıyor(lar) ع م ل
 
İnsanlar genellikle vaadlerini ve yeminlerini maddî ve dünyevî menfaatleri yüzünden bozarlar. Halbuki bu küçük ve geçici menfaatlere aldananlar, Allah nezdindeki daha değerli, üstelik son bulmayacak olan nimet ve lutuflardan mahrum kalmaktadırlar. İnsanın maddî ve biyolojik talepleri, ihtirasları, kompleksleri, onun sağlıklı düşünmesini, akıl ve vicdanının sesini dinlemesini engelleyebilmektedir. Bu engel ancak ihtiraslara karşı konularak aşılabilir; Allah’ın vaad ettiği tükenmeyen lutfuna ve dolayısıyla, mutluluklara da ancak bu sayede ulaşılabilir. Bunun için 96. âyette “Asla kuşkunuz olmasın ki, güçlüklere göğüs gerenlerin ecirlerini, yapmış olduklarının daha da güzeliyle vereceğiz” buyurulmuştur.
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 437-438
 

مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ بَاقٍۜ 

 

Müşterek ism-i mevsûl  مَا, mübteda olarak mahallen merfûdur.

عِنْدَكُمْ  zaman zarfı, ism-i mevsûlun mahzuf sılasına  müteallıktır. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

يَنْفَدُ  fiili, ism-i mevsûl  مَا ’nın haberi olarak mahallen merfûdur. يَنْفَدُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.

مَا عِنْدَ اللّٰهِ  cümlesi atıf harfi  وَ ’la  مَا عِنْدَكُمْ ’e matuftur.  مَا  müşterek ism-i mevsûl mübteda olarak mahallen merfûdur.

عِنْدَ  zaman zarfı, ism-i mevsûlun mahzuf sılası olarak müteallıktır.  اللّٰهِ  lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

بَاقٍ  kelimesi  مَا ’nın ikinci haberi olup mahzuf  ي  üzere mukadder damme ile merfûdur. Mankus isimdir.

Mankus isimler: Sondan bir önceki harfi kesralı olup son harfi de “ya (ي)” olan isimlere “mankus isimler” denir. Mankus isimlerin îrab durumu şöyledir: 

a. Merfû halinde takdiri damme ile (رَاعٍ – اَلرَّاعِي  gibi), 

b. Mansub halinde lafzi olarak yani fetha ile (رَاعِيًا  – اَلرَّاعِيَ  gibi), 

c. Mecrur halinde takdiri kesra ile (رَاعٍ – اَلرَّاعِي  gibi) îrab edilir. 

Yani mankus isimler ref ve cer durumlarında maksur isimler gibi takdirî îrab edilir. Bu durumda damme ve kesra harekeleri son harflerinin üzerinde açıkça görülmez, fakat var olduğu kabul edilir. Nasb hallerinde ise lafzi olarak îrab edilir, son harfin üzerinde fetha harekesi açık bir şekilde görünür. 

Mankus isimler nekre halinde yani başlarında elif lam olmaksızın kullanıldığında ref ve cer durumlarında sonlarındaki “ya” harfi düşürülür. Ancak meydana gelen bu değişikliğe işaret olmak üzere kelimenin sonundaki kesra harekesi tenvinli kesra olur. Îrabı ise yine takdiren olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

بَاقٍ  kelimesi; sülâsî mücerred olan  بقي  fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


  وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذ۪ينَ صَبَرُٓوا اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

 

وَ  atıf harfidir.  لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. 

نَجْزِيَنَّ  fetha üzere mebni muzari fiildir. Fiilin sonundaki  نَ, tekid ifade eden nûn-u sakiledir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur.

Tekid nunları, bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz,  tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)

Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu  ن, َّfiilin üç defa tekidini sağlar. (Kur'an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)

Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  صَبَرُٓوا ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

صَبَرُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  اَجْرَهُمْ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

بِاَحْسَنِ  car mecruru  نَجْزِيَنَّ  fiiline müteallıktır. 

مَا  ve masdar-ı müevvel, muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

كَانُوا  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. Zamir olan çoğul و ’ı  كَانُوا ’un ismi olarak mahallen merfûdur.

يَعْمَلُونَ  fiili  نْ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
 

مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ بَاقٍۜ 

 

Önceki anlam için ta’liliyye hükmünde olan ayetin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

İlk cümle faide-i haber ibtidaî kelam olan isim cümlesidir. Sübut ifade eder. 

Mübteda olan müşterek ism-i mevsûl  مَا ’nın sılası mahzuftur.  عِنْدَكُم, mahzuf sılaya müteallıktır. Sılanın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. 

يَنْفَد, mübtedanın haberidir. Müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi )

Aynı üslupta gelen  وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ بَاقٍۜ  cümlesi, makabline  وَ ’la atfedilmiştir. Atıf sebebi tezattır.

مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ  cümlesiyle  مَا عِنْدَ اللّٰهِ بَاقٍۜ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

يَنْفَدُ  [tükenir] ile بَاقٍۜ  [devamlı] kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır. (Safvetü't Tefasir) 

مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ بَاقٍۜ  cümlesi,  اِنَّمَا عِنْدَ اللّٰهِ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْ  cümlesinin muhtevası için tezyîl ve ta’lil cümlesidir. Nitekim onlar için Allah katındaki devamlı yenilenen ve tükenmeyen nimetler, müşriklerin onlara sunmuş oldukları sınırlı ve tükenen nimetlerden daha hayırlıdır. Çünkü insanoğlunun hazinesi vermekle tükenmeye mahkum, Allah’ın hazineleri ise sınırsız ve bâki olandır. (Âşûr)

 

 وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذ۪ينَ صَبَرُٓوا اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

 

 

وَ  atıf, لَ  mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzuf kasem ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, gayri talebî inşâî isnaddır.

Mukadder kasemin cevabı olan cümle, muvattie lamı ve şeddeli nun ile  tekid edilmiştir. Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır.

Mef’ûl konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin sılası  صَبَرُٓوا, mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. (Vakafat, s. 107)

Ayette  بِاَحْسَنِ  [en güzeliyle] ifadesinin kullanılması, onun güzelliğinin mükemmeliyetini bildirmek içindir. Nitekim “ve ahiret sevabının güzelliğini verdi.” (Âl-i İmran Suresi, 148) ayeti de bu kabildendir. (Ebüssuûd)

Masdar harfi  مَا  ve akabindeki  كَانُوا يَعْمَلُونَ  cümlesi, masdar teviliyle  بِاَحْسَنِ  için muzâfun ileyhtir. 

كَان ’nin dahil olduğu, sübut ifade eden isim cümlesidir. Müsnedin muzari sıygada fiil cümlesi olması, hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi )

كَان ’in haberi muzari fiil olduğunda genellikle devam edegelen maziye, âdet haline gelmiş davranışlara delalet eder.  (Vecih Uzunoğlu, Arap Dilinde  كَانَ ’nin Fiili ve Kur'an’da Kullanımı, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi Sayı 41)

Ayetin başındaki Allah lafzından sonra, bu cümlede azamet zamirine iltifat vardır.

مَا - عِنْدَ  kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır. 

الَّذ۪ينَ - مَا  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı, farklı görevlerdeki  مَا ’lar arasında tam cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

Son cümlede yapmak anlamına gelen  فعل  fiili değil de  عمل fiilinin tercih edilmesinde mürâât-ı nazîr sanatı olabilir.  عمل  canlıdan isteğe bağlı, kasıtlı olarak meydana gelen  iyi ya da kötü her fiile denir. Araplar  عمل  fiilini hayvanlara çok nadir nispet etmişlerdir. (Müfredat)