وَاٰتِ ذَا الْقُرْبٰى حَقَّهُ وَالْمِسْك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذ۪يراً
وَاٰتِ ذَا الْقُرْبٰى حَقَّهُ وَالْمِسْك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذ۪يراً
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. اٰتِ illet harfinin hazfıyla mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir.
ذَا harfle îrab olan beş isimden biri olup mef’ûlun bih olarak nasb alameti eliftir.
الْقُرْبٰى muzâfun ileyh olup elif üzere mukadder kesra ile mecrurdur.
حَقَّهُ ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
الْمِسْك۪ينَ ve ابْنَ السَّب۪يلِ kelimeleri atıf harfi وَ ’la الْقُرْبٰى ’ya matuftur.
ابْنَ muzâftır. السَّب۪يلِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
وَ atıf harfidir. لَا nehiy olup olumsuz emir manasındadır. تُبَذِّرْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir.
تَبْذ۪يراً mef’ûlun mutlak olup fetha ile mansubdur.
Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlun mutlak üçe ayrılır:
1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.
2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.
3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini bildiren mef’ûlu mutlak فَعْلَةً vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.
مَرَّةً kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تُبَذِّرْ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi بذر ’dir.
Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
وَاٰتِ ذَا الْقُرْبٰى حَقَّهُ وَالْمِسْك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذ۪يراً
وَ istînâfiyyedir. Ayetin ilk cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Mütekellim Allah Teâlâ’dır. الْمِسْك۪ينَ ve ابْنَ السَّب۪يلِ , mef’ûl olan ذَا الْقُرْبٰى ’ya atfedilmiştir. Cihet-i câmia, temâsüldür.
الإيتاءُ vermektir ki bir şey verilmesi manası hakikattır. İyi muamele ve yardım (destek) gibi manevi konularda kullanılması yaygın bir mecazdır. Bu konuda Nebi’nin (sav) ورَجُلٌ آت اهُ اللَّهُ الحِكْمَةَ فَهو يَقْضِي بِها (Allah hikmet verdiği ve o hikmetle hüküm veren kişi…) şeklinde hadisi vardır. (Âşûr)
Burada الإيتاءِ kelimesinin getirilmesi, Kur'an'ın icaz ve bir çok manayı ifade uslubu açısından uygun olmuştur. (Âşûr)
القُرْبى kelimesindeki tarif cins içindir. Yani senden olan akrabalardır. Dolayısıyla bu ال ; muzâfun ileyhten ıvaz (bedel)dır. (Âşûr)
İstînâfa وَ ’la atfedilen وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذ۪يراً cümlesi, nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
Muhatap Hz. Peygamber veya herkestir. (Fahreddin er-Râzî)
تُبَذِّر fiili تفعيل babındadır. Teksir, تفعيل babının fiile kattığı anlamların başında gelir.
تَبْذ۪يراً mef’ûlu mutlaktır. Cümlenin manasını tekid eder.
تبْذِيرًا kelimesi ولا تُبَذِّرْ fiilinden sonra nehyin tekidi için mef’ûlun mutlak olarak zikredilmiştir. (Âşûr)
تُبَذِّر - تَبْذ۪يراً kelimelerinde cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
ذَا الْقُرْبٰى - مِسْك۪ينَ - ابْنَ السَّب۪يلِ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.