İsrâ Sûresi 27. Ayet

اِنَّ الْمُبَذِّر۪ينَ كَانُٓوا اِخْوَانَ الشَّيَاط۪ينِۜ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّه۪ كَفُوراً  ...

Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ çünkü
2 الْمُبَذِّرِينَ savurganlar ب ذ ر
3 كَانُوا olmuşlardır ك و ن
4 إِخْوَانَ kardeşleri ا خ و
5 الشَّيَاطِينِ şeytanların ش ط ن
6 وَكَانَ ve ise ك و ن
7 الشَّيْطَانُ şeytan ش ط ن
8 لِرَبِّهِ Rabbine karşı ر ب ب
9 كَفُورًا çok nankördür ك ف ر
 
Üçüncü ödev akrabaya ve muhtaçlara iyilik etmek, hayır yapmaktır. Bu hususta önceliği olanlar akrabalar olduğu için 26. âyette onlar başa alınmıştır. Bu âyetteki “... hakkını ver” ifadesi, hem nafaka borcunu ve zekât ibadetini hem de bunun ötesinde nâfile cinsinden hayırları kapsamaktadır. Burada yoksulların da zikredilmesi, yardımın özellikle malî olanının söz konusu edildiğini gösterir.
 
 “Savurganlar şeytanların dostlarıdır” ifadesi, “Kötü iş yapmak bakımından onlarla şeytanlar arasında bir benzerlik gerçekleşir” şeklinde açıklanmıştır (Râzî, XX, 193). Râzî’ye göre âyet metninde şeytanın niteliği olarak geçen “kefûr”dan maksat, şeytanın varlığını isyana adaması, yer yüzünde bozgunculuk yapıp insanları yoldan saptırmasıdır. Bunun gibi Allah’ın kendisine mal ve mevki nasip ettiği kimse bunu Allah rızâsına aykırı yollarda kullanırsa o da şeytanın niteliği olan kefûr sıfatıyla nitelendirilir (XX, 194).
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 478
 

اِنَّ الْمُبَذِّر۪ينَ كَانُٓوا اِخْوَانَ الشَّيَاط۪ينِۜ 


İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.  

الْمُبَذِّر۪ينَ  kelimesi  اِنَّ nin ismi olup nasb alameti  ي dir. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.

كَانُٓوا  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. 

Zamir olan çoğul  و ’ı  كَانُٓوا nun ismi olup mahallen merfûdur.

اِخْوَانَ  kelimesi  كَانُٓوا nun haberi olup lafzen mansubdur.  الشَّيَاط۪ينِ  muzâfun ileyh olup cer alameti  ي dir.

الْمُبَذِّر۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan tef’il babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


 وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّه۪ كَفُوراً

 

وَ  atıf harfidir.  كَانَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  الشَّيْطَانُ  kelimesi  كَانَ nin ismi olup lafzen merfûdur.  

لِرَبِّهِ  car mecruru  كَفُوراً e müteallıktır. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  كَفُوراً  kelimesi  كَانَ nin haberi olup mansubdur.  كَفُوراً  ismi mübalağa sıygasındadır.

Mübalağalı ism-i fail kalıbı bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اِنَّ الْمُبَذِّر۪ينَ كَانُٓوا اِخْوَانَ الشَّيَاط۪ينِۜ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّه۪ كَفُوراً

 

 

Ayetin fasılla gelmesinin sebebi, şibh-i kemâl-i ittisâldir. Ta’liliye olan cümle,  اِنَّ  ile tekid edilmiş faide-i haber inkârî kelamdır. 

إنَّ المُبَذِّرِينَ  cümlesindeki tarif cins içindir. Yani  هُدًى لِلْمُتَّقِينَ (Bakara Suresi, 2) ayetindeki tarif gibi bununla gerçeği bilenler kastedilmiştir. (Âşûr)

Sübut ve istimrar ifade eden cümlenin müsnedi  كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesidir.  اِخْوَانَ الشَّيَاط۪ينِۜ  izafeti,  كَانَ ’nin haberidir.

Müsnedin izafet şeklinde gelmesi, az sözle çok anlam ifadesinin yanında, müsnedün ileyhe tahkir ifade eder. Çünkü müsned tahkir anlamındaki kelimeye muzâf olmakla müsnedün ileyhin de tahkirine işaret etmiştir. 

كَان ’nin haberi isim olarak geldiğinde, haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan)

الإخْوانُ  kelimesi  أخٍ  kelimesinin çoğuludur. Ayrılmayan mülazım manasında müsteardır. Kardeş kelimesi bu manayı taşır. Bunun gibi  أخُو العِلْمِ  denir ki ilimden ayrılmayan, sıfatı ilim olmuş demektir. أخُو السَّفَرِ  de çok seyahat eden demektir. (Âşûr)

Allah Teâlâ, saçıp savuranların şeytanların dostları olduğunu,  اِنَّ  ile tekid ederek bildirmiştir.

Bu ayette saçıp savuranları zemmetmek ve kınamak (Bunlar şerli olma yönünden şeytanların benzeridirler) manası anlaşılmaktadır. Şeytanın kardeşliğinden maksat, çirkin ameller işlemeleri yönünden onlarla müşterek davranış içinde olmalarından teşbihtir. Teşbihte teşbih edatı ve vech-i şebeh hazf olduğundan, burada teşbih-i beliğ vardır. Malı saçıp savuranlar bu ahlaksız, çirkin amelle şeytana benzetilmektedir. Vech-i şebeh çirkin amel etme yönüdür. Teşbihin kastı, kınama ve sakındırmaktır. Yani siz şeytanlar gibi saçıp savuranlardan olmayın, demektir. Onların şeytanlara sıfat ve fiilde muvafık olmalarıdır. Şeytan da mübzir (savurgan) olarak rabbine nankördür. (Fahreddin er-Râzî)

Şeytanın diğer çirkin vasıfları içinden nankörlük vasfının zikre tahsis edilmiş olması, bize bildiriyor ki Allah'ın nimetlerini yersiz olarak harcamaktan ibaret olan tebzir (dağıtma), nimetleri yaratılış gayelerine uygun olarak kullanmaktan ibaret olan şükrün zıddı olan, nankörlük kabilindendir. (Ebüssuûd)

Zira şeytandan veya kardeşleri ve arkadaşlarından daha şerli kimse yoktur. Çünkü onlar mallarını israf etmekte, şeytanın emirlerine uymaktadırlar veya vaîd yoluyla onlar ve yakınları cehennemde beraber olurlar. (Zemahşerî)

وَ la makabline atfedilen  وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّه۪ كَفُوراً  cümlesi,  كَانَ ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

لِرَبِّه , amili olan  كَفُوراً ’a, ihtimam için takdim edilmiştir. 

رَبِّه  izafetinde Rabb isminin şeytana ait zamire muzâf olmasında, muzâfun ileyhi yani şeytanı tahkir manası vardır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

كَانُٓوا - كَانَ  ve  الشَّيْطَانُ  - الشَّيَاط۪ينِۜ  kelime gruplarında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

كَانَ - كَانُٓوا  kelimeleri arasında müfred ve cemi arasında güzel bir iltifat sanatı vardır. (Müşerref Ulusu (Ülger), Arap Dili Ve Belâgatı İltifat Sanatı)

Burada îcaz-ı hazif sanatı vardır. Cümlenin takdiri  ولا تُبَذِّرْ تَبْذِيرًا فَتَصِيرُ مِنَ المُبَذِّرِينَ (Saçıp savurma, yoksa saçıp savuranlardan olursun)  şeklindedir. Çünkü saçıp savuranlar şeytanın kardeşleridir. Bu hazfe işaret eden şey; saçıp savurmasının kişinin saçıp savuranlardan olduğuna delalet etmesidir.


وكانَ الشَّيْطانُ لِرَبِّهِ كَفُورًا  cümlesiyle uyarı tekid edilmiştir. Bu; savurganlığın, şeytani tabiatlar kazanarak giderek sahibinin küfrüne yol açacağına dair güçlü bir uyarıdır. (Âşûr)