İsrâ Sûresi 25. Ayet

رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا ف۪ي نُفُوسِكُمْۜ اِنْ تَكُونُوا صَالِح۪ينَ فَاِنَّهُ كَانَ لِلْاَوَّاب۪ينَ غَفُوراً  ...

Rabbiniz, içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi kişiler olursanız, şunu bilin ki Allah tövbeye yönelenleri çok bağışlayandır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 رَبُّكُمْ Rabbiniz ر ب ب
2 أَعْلَمُ daha iyi bilir ع ل م
3 بِمَا şeyleri
4 فِي
5 نُفُوسِكُمْ içlerinizdeki ن ف س
6 إِنْ eğer
7 تَكُونُوا siz olursanız ك و ن
8 صَالِحِينَ iyi kişiler ص ل ح
9 فَإِنَّهُ şüphesiz O
10 كَانَ ك و ن
11 لِلْأَوَّابِينَ tevbe edenleri ا و ب
12 غَفُورًا bağışlayandır غ ف ر
 
Kuşkusuz ibadet ve ana babaya saygı her şeyden önce bir kalp ve gönül işidir. İbadet ve itaat, insanın içindeki inanç, istek, sevgi ve bağlılıktan kaynaklanırsa bir değer taşır. Âyette “Rabbiniz kalplerinizdekini en iyi bilendir” ifadesiyle bu hususa işaret edilmiştir. Öyleyse insan öncelikle ruhen “sâlih” olmalı, yani ruhunda güzel duygular, niyetler geliştirmeli, iç dünyasını düzeltmelidir. O zaman Allah bu şekilde iç dünyasındaki yanlışları silip atanlara af ve mağfiretiyle muamele edecektir (Şevkânî, III, 249).
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 478
 

رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا ف۪ي نُفُوسِكُمْۜ 

 

İsim cümlesidir.  رَبُّكُمْ  mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اَعْلَمُ  mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur.

İsm-i tafdil olarak gelmiştir. İsm-i tafdil; bir vasfın, bir hususun bir varlıkta diğer bir varlıktan daha fazla olduğunu ifade eder. İsm-i tafdil  اَفْضَلُ  veznindendir. İsm-i tafdilin sıfat-ı müşebbeheden farkı; renk, şekil, uzuv noksanlığı ifade etmemesidir. Müennesi  فُعْلَى  veznindedir. 

İsm-i tafdilden önce gelen isme “mufaddal”, sonra gelen isme “mufaddalun aleyh’’ denir. Mufaddal ve mufaddalun aleyhi bazen açıkça cümlede göremeyebiliriz. Bu durumda mufaddal ve mufaddalun aleyh cümlenin gelişinden anlaşılır. 

خَيْرٌ  ve  شَرٌّ  kelimeleri Kur'an-ı Kerim’de umumiyetle ism-i tafdil manasında gelmiştir. Bunların asılları اَخْيَرُ  ve اَشْرَرُ  veznindedir. Çok kullanıldıklarından dolayı Arap dilbilgisinde bu şekilde gelmektedir. İsm-i tafdilin geliş şekilleri:

1. ال ’sız  مِنْ ’li gelir.  مِنْ  hazf edilebilir. Karşılaştırma içindir. “Daha” manası verir. Müfred müzekker olmalıdır.

2. ال ’lı gelir. “En” manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Mutabakat 

olmalıdır (yani bir önceki kelimeye uymalıdır).

3. Marifeye muzâf olur. “En” manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Mutabakat olabilir (yani bir önceki kelimeye uymalıdır) veya müfred müzekker olabilir.

4. Nekreye muzâf olur. “En” manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Müfred müzekker olmalıdır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

İsm-i tafdil bazen de farklı harf-i cerler ile kullanılabilir.  بِ  harf-i ceriyle kullanılırsa bilgi ve cehalet manası ifade eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَا  müşterek ism-i mevsûlu,  بِ  harf-i ceriyle  birlikte  اَعْلَمُ ’ya müteallıktır.

ف۪ي نُفُوسِكُمْ  car mecrur mahzuf sılaya müteallıktır. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.


اِنْ تَكُونُوا صَالِح۪ينَ فَاِنَّهُ كَانَ لِلْاَوَّاب۪ينَ غَفُوراً

 

اِنْ  iki muzari fiili cezm eden şart harfidir.  تَكُونُوا  şart fiili olup  ن ’un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

صَالِح۪ينَ  mef’ûlun bih olup nasb alameti  ي dir. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri,  إن تكونوا صالحين فهو يغفر لكم  (Salih olursanız O sizi mağfiret eder.) şeklindedir.

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

هُ  muttasıl zamir  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.

كَانَ لِلْاَوَّاب۪ينَ غَفُوراً  cümlesi  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

كَانَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  كَانَ ’nin ismi müstetir olup takdiri  هو dir. 

لِلْاَوَّاب۪ينَ  car mecruru  غَفُوراً e müteallıktır.

غَفُوراً  kelimesi  كَانَ ’nin haberi olup fetha ile mansubdur.

اَلْاَوَّابِينَ - غَفُورًا  kelimeleri mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا ف۪ي نُفُوسِكُمْۜ 

 

Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. İlk cümle, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber, ibtidaî kelamdır. 

Veciz anlatım kastıyla gelen  رَبُّكَ  izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan mütekellim zamiri dolayısıyla muhataplar şan ve şeref kazanmıştır. Ayrıca müsnedün ileyh konumundaki bu izafet, Allah’ın rububiyet vasfıyla onlara destek olduğunun işaretidir. 

Harf-i cerle bilikte  اَعْلَمُ  fiiline müteallık olan ism-i mevsûl  مَا ’nın sılası mahzuftur.  ف۪ي نُفُوسِكُمْۜ  bu mahzuf sılaya müteallıktır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Anne babaya iyilik etme emri için tezyîldir. (Âşûr)


 اِنْ تَكُونُوا صَالِح۪ينَ فَاِنَّهُ كَانَ لِلْاَوَّاب۪ينَ غَفُوراً

 

Beyânî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.  اِنْ , vuku bulması nadir olan durumlarda kullanılan şart harfidir.  كَانَ ’nin dahil olduğu  تَكُونُوا صَالِح۪ينَ  cümlesi, şart cümlesidir. 

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Şartın takdiri  فهو يغفر لكم  [O sizi mağfiret eder.] olan cevabı mahzuftur.

Bu takdire göre şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

إنْ تَكُونُوا صالِحِينَ  [Eğer salih kimseler iseniz] yani emrolunduğunuz o şeye uyun. Burada zamirin şekli değişip cemi muhatab zamirine geri dönülmüştür. Çünkü bunda bütün insanlar ortaktır. Bu yüzden çoğul zamiri buna daha uygundur. (Âşûr)

Dolayısıyla  burada iltifat sanatı vardır.

أوّابٌ  kelimesinde betimlemenin daha kuvvetli olması için mübalağa sıygası kullanılmıştır. (Âşûr)

Rabıta harfi  فَ ’nin dahil olduğu  فَاِنَّهُ كَانَ لِلْاَوَّاب۪ينَ غَفُوراً  cümlesi, mahzuf cevabın ta’lili hükmündedir. Faide-i haber inkârî kelamdır.  اِنَّ ’nin haberi  كَانَ لِلْاَوَّاب۪ينَ غَفُوراً , sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir. 

كَان ’nin haberi isim olarak geldiğinde, haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan s. 124).

Bu ayet bütün kısalığına rağmen Müslümanın kendi nefsine daha çok dikkat edip gözetlemesi için, zorluktan sonra kolaylık ve uyarı manalarını birleştirmiştir. (Âşûr)

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

لْاَوَّاب۪ينَ  mübalağa kalıbıdır.

Cenab-ı Allah, sonra “Eğer siz iyi kimseler olursanız şüphesiz ki Allah da daima kendine dönenleri bağışlayıcıdır.” buyurmuştur. Bu, “Sizler, kalplerinizin halleri bakımından fesatlardan berî (uzak) olursanız, bütün işlerinizde Allah'a başvuranlar ve O'na yönelenler olursunuz. Allah'ın, böyle olanlar hakkındaki adeti, onları bağışlamak ve günahlarını affetmektir.” demektir. “Evvâb”, âdeti ve alışkanlığı, Allah'ın emrine başvurmak ve O'nun fazlına sığınıp kendilerine şefaatçi (yardımcı) olacağı zannı ile müşriklerin, Allah'tan başka cansız varlıklara tapmaları gibi hiçbir şefaatçinin şefaatine başvurup güvenmeyen kimse demektir. Bu kelime,  فَعَّالٌ  veznindedir ve tıpkı  قَتَّالٌ (çok öldüren),  ضَرَّابٌ (çok döven) kelimeleri gibi çokluk ve devamlılık manasını ifade eder.

Bu ayetin maksadı şudur: İlk ayet, ana babaya her bakımdan itaat ve saygı göstermenin vâcip olduğuna delalet edip, sonra da evlattan, nadiren de olsa onlara karşı itaati zedeleyecek şeyler zaman zaman sudur edeceği için, Cenab-ı Hak, “Rabbiniz sizin içinizdekini en iyi bilendir.” buyurmuştur. Yani “O, sizin kalplerinizin hallerini bilir. Eğer bu kusur ve sürçmeler, ana babanıza asi olmak niyetiyle değil de beşerî zaaf ve yaratılışınız gereği ortaya çıkmış ise bunlar affedilebilir.” demektir. Allah en iyi bilendir. (Fahreddin er-Râzî)