وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ خَشْيَةَ اِمْلَاقٍۜ نَحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَاِيَّاكُمْۜ اِنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْـٔاً كَب۪يراً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَلَا |
|
|
2 | تَقْتُلُوا | öldürmeyin |
|
3 | أَوْلَادَكُمْ | çocuklarınızı |
|
4 | خَشْيَةَ | korkusuyla |
|
5 | إِمْلَاقٍ | fakirlik |
|
6 | نَحْنُ | biz |
|
7 | نَرْزُقُهُمْ | sizi de besliyoruz |
|
8 | وَإِيَّاكُمْ | onları da |
|
9 | إِنَّ | şüphesiz |
|
10 | قَتْلَهُمْ | onları öldürmek |
|
11 | كَانَ |
|
|
12 | خِطْئًا | günahtır |
|
13 | كَبِيرًا | büyük |
|
وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ خَشْيَةَ اِمْلَاقٍۜ
وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf Ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَا nehy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تَقْتُلُٓوا kelimesi ن ’un hazfIyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
اَوْلَادَكُمْ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
خَشْيَةَ mef’ûlun lieclih olup fetha ile mansubdur. اِمْلَاقٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
Fiilin oluş sebebini bildiren mef’ûldür. “Mef’ûlün lieclihi” veya “Mef’ûlün min eclihi” de denir. Mef’ûlün leh mansubdur. Fiile, “neden, niçin?” soruları sorularak bulunur.
Türkçede “için, -den dolayı, sebebiyle, -sın diye, ta ki zira, maksadıyla, uğruna” gibi manalara gelir. Mef’ûlün leh fiilinin önüne geçebilir.
2 tür kullanımı vardır: 1) Harf-i cersiz kullanımı. 2) Harf-i cerli kullanımı
Harf-i cersiz olması için şu şartlar gereklidir:
a. Mef’ûlün leh, cümledeki fiilin masdarı dışında bir masdar olmalıdır.
b. Nekre (belirsiz) olmalıdır.
c. Mef’ûlün leh olacak masdarın (iç duygularımızı ifade ettiğimiz, “saygı göstermek, küçümsemek, korkmak, bilmek, bilmemek” gibi) kalbî fiillerden olması gerekir.
d. Fiilin faili ile mef’ûlün faili aynı olmalıdır.
e. Fiilin oluş zamanı ile mef’ûlün lehin oluş zamanı aynı olmalıdır.
Not: Mef’ûlün lehin harf-i cersiz kullanılabilmesi için yukarıdaki 5 şartın beraber bulunması gerekir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
نَحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَاِيَّاكُمْۜ
İsim cümlesidir. Munfasıl zamir نَحْنُ mübteda olarak mahallen merfûdur.
نَرْزُقُكُمْ fiili mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. نَرْزُقُكُمْ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur.
Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
Munfasıl zamir اِيَّاكُمْۜ atıf harfi وَ ’la نَرْزُقُكُمْ ’deki muttasıl zamire matuf olup mahallen mansubdur.
اِنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْـٔاً كَب۪يراً
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
قَتْلَهُمْ kelimesi اِنَّ ’nin ismi olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. كَانَ nakıs mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.
كَانَ ’nin ismi, müstetir olup takdiri هُو ’dir. خِطْـٔاً kelimesi كَانَ ’nin haberi olup fetha ile mansubdur. كَب۪يراً kelimesi خِطْـٔاً ’ın sıfatı olup fetha ile mansubdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat iki kısma ayrılır:
1. Hakiki sıfat
2. Sebebi sıfat
HAKİKİ SIFAT
1. Müfred olan sıfatlar
2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. MÜFRED OLAN SIFATLAR
Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar.
Burada عَرَبِياًّ kelimesi hakiki ve müfred sıfat olarak gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كَب۪يراً kelimesi, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın, mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ خَشْيَةَ اِمْلَاقٍۜ
29. ayetteki talep ifade eden …وَلَا تَجْعَلْ cümlesine matuf olan cümle, nehiy üslubunda talebî inşaî isnaddır. Matufun aleyhle aralarında inşaî olmak bakımından mutabakat vardır. Mef’ûlün lieclih olan خَشْيَةَ ’in muzâfun ileyhi olan اِمْلَاقٍۜ ‘daki tenvin nev ve tahkir ifade eder.
Çocukların yakınlığı parça, cüz olma yakınlığı olup, bu da sevgiyi gerektiren en büyük sebeplerden olur. Binaenaleyh böyle bir muhabbet bulunmuyorsa bu, ruhun alabildiğine katı; kalbin de alabildiğine kararmış olduğuna delalet eder ki bu her iki durum da kötü huyların en ileri derecesinde yer alan hususlardandır. Binaenaleyh Allah Teâlâ, bu kötü hasleti izale etmek için, çoluk-çocuğa iyilikte bulunmaya teşvik etmiştir. (Fahreddin er-Râzî)
Benzer bir ayet Enam Suresinde de geçer. Ancak bu iki ayet arasında nazım bakımından fark vardır:
نَحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَاِيَّاكُمْۜ
Cümle ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Ta’lil cümleleri ıtnâb sanatıdır.
Cümle, isim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve istimrar ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
اِنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْـٔاً كَب۪يراً
Ta’liliyye veya beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Ta’lil cümleleri ıtnâb sanatıdır.
اِنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
اِنَّ ’nin ismi, veciz anlatım yollarından olan izafetle gelmiş, az sözle çok anlam ifade etmiştir. اِنَّ ’nin haberi كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi olup faide-i haber ibtidaî kelamdır. كَانَ ’nin haberi خِطْـٔاً için sıfat olan كَب۪يراً , sıfat-ı müşebbehe kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir.
تَقْتُلُٓوا - قَتْلَهُمْ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Enam Suresi 151 ile İsra Suresi 31 ayetlerinde çocukları öldürmek yasaklanmıştır.
Bir incelikten dolayı iki lafız ve iki mana arasında tam bir mugâyeret gerçekleşmiştir.
Birinci ayet, fiilen geçim sıkıntısı çekenlere hitap etmektedir. Bu yüzden geçimi
sağlayan babaların rızkı önce, bakılanların rızkı ise sonra zikredilmiştir. İkinci
ayet ise geçim sıkıntısından korkan Yahudilere hitap etmektedir. Çünkü fakirleşmekten ancak zenginler korkar. Fakir zaten fakirlik çekmektedir, dolayısıyla korkacak bir şeyi yoktur. Buradaki korku geleceğe yöneliktir. Gelecekte yeni doğacak olan çocukların rızkından endişe duyulmaktadır. Bu nedenle “onları da sizi de biz rızıklandırıyoruz” ifadesinde önce çocukların rızkı vurgulanmıştır ki zenginler küçük çocuklarının mallarını yok edeceği veya azaltacağı düşüncesine kapılmasınlar. (Dr. Mustafa Aydın Arap Dili Belâgatında Bedî‘ İlmi Ve Sanatları)