İsrâ Sûresi 66. Ayet

رَبُّكُمُ الَّذ۪ي يُزْج۪ي لَكُمُ الْفُلْكَ فِي الْبَحْرِ لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّهُ كَانَ بِكُمْ رَح۪يماً  ...

Rabbiniz, lütfundan nasip arayasınız diye sizin için denizde gemiler yürütendir. Şüphesiz O, size karşı çok merhametlidir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 رَبُّكُمُ Rabbiniz ر ب ب
2 الَّذِي O’dur ki
3 يُزْجِي yürütür ز ج و
4 لَكُمُ size
5 الْفُلْكَ gemileri ف ل ك
6 فِي
7 الْبَحْرِ denizde ب ح ر
8 لِتَبْتَغُوا (payınızı) aramanız için ب غ ي
9 مِنْ
10 فَضْلِهِ lutfundan ف ض ل
11 إِنَّهُ doğrsu O
12 كَانَ ك و ن
13 بِكُمْ size
14 رَحِيمًا çok acır ر ح م
 
Allah’tan başka tanrı veya tanrılar edinen insanlara gerçek lutuf sahibinin Allah olduğu hatırlatılarak buna bazı örnekler verilmektedir: Gemilerin sulara gömülmeden yüzüp gitmesi Allah’ın yasalarıyla olmaktadır ve bu sayede insanoğlu deniz ticareti yaparak, uzak ülkelerden mal taşıyarak Allah’ın nimetlerini ve rızkını elde etmektedir. Bu durum, âyetin sonunda Allah’ın kullarına bir rahmeti olarak açıklanmıştır.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 502
 

رَبُّكُمُ الَّذ۪ي يُزْج۪ي لَكُمُ الْفُلْكَ فِي الْبَحْرِ لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ۜ 

 

İsim cümlesidir.  رَبُّكُمُ  mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  كُمُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

Müfred müzekker has ism-i mevsul  الَّذ۪ي, haber olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  يُزْج۪ي ’dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

يُزْج۪ي  fiili  ی  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هوdir.  لَكُمُ  car mecruru  يُزْج۪ي  fiiline müteallıktır.

الْفُلْكَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. فِي الْبَحْرِ  car mecruru  يُزْج۪ي  fiiline müteallıktır. 

لِ  harfi, تَبْتَغُوا  fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.

اَنْ  harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (وَ)’den sonra, 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  لِ  harf-i ceriyle birlikte  يُزْج۪ي  fiiline müteallıktır.

تَبْتَغُوا  fiili  نَ ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

مِنْ فَضْلِ  car mecruru  تَبْتَغُوا  fiiline müteallıktır.  تَبْتَغُوا  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi  بغي ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.


 اِنَّهُ كَانَ بِكُمْ رَح۪يماً

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.  هُ  muttasıl zamir  اِنَّ nin ismi olarak mahallen mansubdur.

كَانَ بِكُمْ رَح۪يماً  ile başlayan cümle  اِنَّ nin haberi olarak mahallen merfûdur.

كَانَ  nakıs, fetha üzere mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.

كَانَ ’nin ismi müstetir zamir takdiri  هوdir.

بِكُمْ  car mecruru  رَح۪يماً ’e müteallıktır.  رَح۪يماً  kelimesi  كَانَ ’nin haberi olarak lafzen mansubdur.

رَح۪يماً  kelimesi, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

رَبُّكُمُ الَّذ۪ي يُزْج۪ي لَكُمُ الْفُلْكَ فِي الْبَحْرِ لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ۜ 

 

Ta’liliyye olarak fasılla gelen ayetin fasıl sebebi şibh-i kemâli ittisâldir. Mütekellim Allah, muhatap insanlardır. 

Allah’ın kudretinin kifayetinin ta’lili ve beyanı için gelen ayette ilk cümle, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

Müsnedün ileyh izafet yoluyla müsned ism-i mevsûlle marife olmuştur. İsim cümlesinin bu iki unsuru birden marife olduğunda tahsis ifade eder. Yani “Denizde gemileri yüzdüren sadece Rabbinizdir, başkası değil.” demektir. 

Veciz anlatım kastıyla gelen  رَبُّكُمُ  izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan mütekellim zamiri dolayısıyla muhataplar şan ve şeref kazanmıştır. Ayrıca müsnedün ileyh konumundaki bu izafet, Allah’ın rububiyet vasfıyla onlara destek olduğunun işaretidir.

Cümleye müsnedün ileyhin, izafetle marife olarak gelmesiyle başlanılması ve bunun Rububiyyet sıfatıyla gelmiş olması; büyük bir haberin verilmesi beklenen yerde, öneminden dolayı dinleyicinin ilgisini çekmek içindir. Önemini, hakkın kaynağı olan ve mahlukatın yaratıcısı olan yüce ilâhın, yarattıkları ve onların işleri üzerindeki merhamet ve muhabbet dolu yönetim ve idaresinin beyanından alır. İşte tam burada dinleyicinin tepeden tırnağa tüm ilgisini kendisinde toplar. Dinleyici ister düşünen, öğüt alan bir mümin olsun, isterse de kendini Allah’a denk gören, ölçüp tartan bir müşrik olmuş olsun. (Âşûr) 

Eğer dinleyici mümin ise bu ayetler kendisinde Allah’ın nimetlerini yeniden hatırlamaya ve zikretmeye, müşrik ise de endişeli bir bakışa ve derin bir düşünceye dönüşür.(Âşûr) 

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi  tecrîd sanatıdır.

Haber konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي ’nin sılası olan …يُزْج۪ي لَكُمُ الْفُلْكَ  cümlesi, muzari fiil olarak gelmiştir. Muzari fiil hudûs, tecessüm ve teceddüt ifade eder.

إزْجىَ  kelimesi, bir şeyi, ard arda sevk edip sürmektir. Bunun manası şudur: “Ticareti talep etmek suretiyle fazlından aramanız için gemileri denizin yüzünde yürüten Rabbiniz, size çok merhametlidir.” “Rabbiniz” ve “sizi” ifadesindeki hitap, herkese şamildir. Merhamet ve acımadan maksat ise dünya menfaati ve maslahatıdır. (Fahreddin er-Râzî)

Sebep bildiren cer harfi  لِ ’nin gizli  أنْ ’le masdar yaptığı  لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar-ı müevvel, mecrur mahalde  يُزْج۪ي  fiiline müteallıktır.

فَضْلِه۪  izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan  فَضْلِ  tazim edilmiştir.

Bu kelam, daha önce zikredilen 56. ayete bir tamamlayıcı olarak tevhid delillerinden olan bazı nimetleri hatırlatmaktadır. (Ebüssuûd)

فُلْكَ - لْبَحْرِ  ve  فَضْلِه۪ۜ - رَح۪يماً  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. 

 

اِنَّهُ كَانَ بِكُمْ رَح۪يماً

 

 

Ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâli ittisâldir. Allah Teâlânın  يُزْج۪ي  sözü için sebep hükmündedir.  اِنَّ  ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

اِنَّ ’nin haberi  كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi olup faide-i haber ibtidaî kelamdır.

كَانَ ’nin haberi olan  رَح۪يماً  kelimesi mübalağa kalıbındadır.  

Car mecrur  بِكُمْ, ihtimam için amili  رَح۪يماً ’e takdim edilmiştir. 

Allah Teâlâ kendi vasıflarını  كَانَ  ile birlikte kullandığında aslında bizlere bildirmeden hatta bizleri yaratmadan önce bu vasıflarla muttasıl olduğunu haber vermektedir. Bu sıfatlar ezelde hiç bir şey yokken Allah’ın zatıyla birlikte vardı, ezelî olan ebedidir. Bu yüzden umumiyetle geçmiş zamana delalet eden  كَانَ  bu durumda cümleye kesinlik kazandırmaktadır.. Onun vasıfları ezelden ebede kadar devam edecektir. Bunun aksini hiç kimse düşünemez. Râgıb el-İsfahânî  كَانَ ’nin geçmiş zaman için kullanıldığını, Allah ile ilgili sıfatları ifade ederken ezel anlamı kattığı belirtilmiştir. Bu fiilin, bir cinste var olan bir vasıf ile ilgili kullanılması durumunda söz konusu vasfın o cinsin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladığını ve ona dikkat çektiğini ifade eder. (Vecih Uzunoğlu, Arap Dilinde  كَانَ nin Fiili ve Kur'an’da Kullanımı, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi Sayı 41)

Ayetin metninde  رَح۪يماً  (çok merhametli) kelimesinin zikredilmesi, bu rahmetten, dünyevî rahmetin ve büyüğü de küçüğü de olan dünya nimetlerinin murad edildiğine delalet etmektedir. (Ebüssuûd)

اِنَّهُ كَانَ بِكُمْ رَح۪يماً  [Şüphesiz o, sizin için çok merhametlidir.] cümlesi önceki kısmın tamamlayıcısıdır. Çünkü gemileri denizde yürütmek ve onları insanların emrine vermek fiillerinin sebebi mahiyetindedir. (Safvetu’t Tefasir)