İsrâ Sûresi 77. Ayet

سُنَّةَ مَنْ قَدْ اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنْ رُسُلِنَا وَلَا تَجِدُ لِسُنَّتِنَا تَحْو۪يلاً۟  ...

Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimiz hakkındaki kanun böyledir. Bizim kanunumuzda hiçbir değişme bulamazsın.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 سُنَّةَ yasası (budur) س ن ن
2 مَنْ kimsenin
3 قَدْ
4 أَرْسَلْنَا gönderdiğimiz ر س ل
5 قَبْلَكَ senden önce ق ب ل
6 مِنْ -den
7 رُسُلِنَا elçilerimiz- ر س ل
8 وَلَا ve asla
9 تَجِدُ bulamazsın و ج د
10 لِسُنَّتِنَا bizim yasamızda س ن ن
11 تَحْوِيلًا bir değişiklik ح و ل
 
Putperestlerin Mekke’de Hz. Peygamber ve diğer müslümanlara uyguladıkları baskıların artmasına rağmen Peygamber’in Mekke’de kalmakta ısrar ettiğine işaret vardır. Zira o, daha sonra da sırf bu baskı yüzünden değil, öncelikle Allah istediği için hicret etmiştir. Resûlullah’ı Mekke’den çıkarmak isteyenlere karşı böyle bir şey olursa oranın kendilerine de kalmayacağı uyarısında bulunulmaktadır. Nitekim Hz. Muhammed’i Mekke’den çıkmaya mecbur bırakan müşrikler, daha sonra müslümanlarla yaptıkları savaşlar sonucu bir hayli yıpranmışlar; nihayet Mekke’nin müslümanlar tarafından fethedilmesi üzerine putperestlerin Mekke’ye hâkimiyetleri de ebediyen son bulmuş ve böylece âyetin daha önce bildirdiği sonuç ortaya çıkmıştır. Allah’ın önceki peygamberler hakkında uyguladığı yasası gerçekleşmiş, yani bir peygamberin çıkarıldığı yer onu çıkaranlara da yurt olmamıştır.
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 509
 

سُنَّةَ مَنْ قَدْ اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنْ رُسُلِنَا 

 

سُنَّةَ  mahzuf bir fiilin mef’ûlun mutlakıdır. Takdiri, سنّنا ذلك سنّة (Bunu sünnet olarak belirledik.) şeklindedir. 

Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:

1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.

2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.

3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak  فَعْلَةً  vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.

مَرَّةً  kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir.Burada tekid için gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Müşterek ism-i mevsûl  مَنْ, muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  قَدْ اَرْسَلْنَا ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.

قَدْ  tahkik harfidir.  اَرْسَلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. 

قَبْلَكَ  zaman zarfı, اَرْسَلْنَا  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

مِنْ رُسُلِنَا  car mecruru  اَرْسَلْنَا ’nın mahzuf mef’ûlun bih’ine müteallıktır. Takdiri,  أرسلناه من رسلنا (Onu resulümüz olarak gönderdik.) şeklindedir.  اَرْسَلْنَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  رسل ’dir.

İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.


وَلَا تَجِدُ لِسُنَّتِنَا تَحْو۪يلاً۟

وَ  atıf harfidir. لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  تَجِدُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  انت ’dir.

لِسُنَّتِنَا  car mecruru mahzuf ikinci mef’ûlun bihe müteallıktır. Muttasıl zamir  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

تَحْو۪يلاً  birinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

 

سُنَّةَ مَنْ قَدْ اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنْ رُسُلِنَا وَلَا تَجِدُ لِسُنَّتِنَا تَحْو۪يلاً۟

 

Fasılla gelmiş istînâf cümlesidir. Mütekellim Allah Teâlâ, muhatap Hz. Peygamberdir. 

سُنَّةَ  mahzuf bir fiilin mef’ûlu mutlakı olarak nasb olmuştur. Cümlenin takdiri,  سنّنا ذلك سنّة    [Bunu sünnet olarak belirledik.] şeklindedir. Bu takdire göre müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber talebî kelamdır. Fiilin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

سُنَّةَ ’nin muzâfun ileyhi olarak gelmiş cer mahallindeki müşterek ism-i mevsûl  مَنْ ’in sılası  قَدْ اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنْ رُسُلِنَا, mazi fiil sıygasında, faide-i haber talebî kelamdır.  قَدْ  ile tekid edilmiş cümlede mazi fiil, hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

Mukadder cümle …سنّنا ’ya atfedilen  وَلَا تَجِدُ لِسُنَّتِنَا تَحْو۪يلاً۟  cümlesi, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümleler arasında, fiil cümlesi ve haberî isnad olması bakımından, lafzen ve manen ittifak vardır. 

Mef’ûl olan  تَحْو۪يلاً۟ ’deki tenvin, nev ve kıllet ifade eder. Nefy siyakında nekre umuma işaret eder. 

Car mecrur  لِسُنَّتِنَا, iki mef’ûle müteaddi olan  وَجِد  fiilinin mahzuf ikinci mef’ûlüne müteallıktır. Mef’ûlün hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

اَرْسَلْنَا - رُسُلِنَا  ve  لِسُنَّتِنَا - سُنَّةَ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

لِسُنَّتِنَا  izatetinde  سُنَّتِ ’in Allah Teâlâ’ya ait olan  نا  zamirine muzâf olması sünnetin şerefi içindir.