اَوْ تُسْقِطَ السَّمَٓاءَ كَمَا زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفاً اَوْ تَأْتِيَ بِاللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ قَب۪يلاًۙ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | أَوْ | yahut |
|
2 | تُسْقِطَ | düşürmelisin |
|
3 | السَّمَاءَ | gökten |
|
4 | كَمَا | gibi |
|
5 | زَعَمْتَ | zannettiğin |
|
6 | عَلَيْنَا | üzerimize |
|
7 | كِسَفًا | parçalar |
|
8 | أَوْ | yahut |
|
9 | تَأْتِيَ | getirmelisin |
|
10 | بِاللَّهِ | Allah’ı |
|
11 | وَالْمَلَائِكَةِ | ve melekleri |
|
12 | قَبِيلًا | karşımıza |
|
Kesefe كسف: Kendi başına sararma, kızarma ve kararma anlamına gelen كُسُوفٌ kelimesi ay ve güneşin geçici ve özel bir engel nedeniyle gizlenip örtünmelerini anlatan bir ifadedir. Aynı köke ait كِسْفَة ise bulut/pamuk gibi seyrek yapılı ve değişebilen cisimlerin bir parçası demektir, çoğulu كِسَف olarak kullanılır. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de iki farklı isim formunda toplam 5 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekli küsûftur. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
اَوْ تُسْقِطَ السَّمَٓاءَ كَمَا زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفاً اَوْ تَأْتِيَ بِاللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ قَب۪يلاًۙ
اَوْ atıf harfi tahyir/tercih ifade eder. Türkçedeki karşılığı “veya, yahut, yoksa” olan bu edat, iki unsur arasında (matuf-matufun aleyh) tahyir yani tercih (iki şeyden birini seçme) söz konusu olması durumlarında kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تُسْقِطَ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir. السَّمَٓاءَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
كَ harfi cerdir. مَا müşterek ism-i mevsûl, كَ harf-i ceriyle birlikte mahzuf mef’ûlu mutlaka müteallıktır. Takdiri, إسقاطا كالذي زعمته (İddia ettiğin şeyi düşürerek) şeklindedir. İsm-i mevsûlun sılası زَعَمْتَ عَلَيْنَا ‘dır. Îrabdan mahalli yoktur.
زَعَمْتَ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfudur.
عَلَيْنَا car mecruru تُسْقِطَ fiiline müteallıktır. كِسَفاً hal olup fetha ile mansubdur. Muzâfı hazf edilmiştir. Takdiri; ذات كسف (Yoğunluk sahibi) şeklindedir.
اَوْ atıf harfi tahyir/tercih ifade eder. تَأْتِيَ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir.
بِاللّٰهِ car mecruru تَأْتِيَ fiiline müteallıktır. الْمَلٰٓئِكَةِ kelimesi atıf harfi وَ ‘la lafza-i celâle matuftur. قَب۪يلاً lafza-i celâlin veya الْمَلٰٓئِكَةِ ‘nin hali olup fetha ile mansubdur.
تُسْقِطَ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi سقط ’dir.
İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
اَوْ تُسْقِطَ السَّمَٓاءَ كَمَا زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفاً اَوْ تَأْتِيَ بِاللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ قَب۪يلاًۙ
Ayet önceki ayete matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. İnanmayanların sözleri devam etmektedir. Bu ayette inanmak için iki istekte bulunuyorlar.
İlk cümle اَوْ تُسْقِطَ السَّمَٓاءَ كَمَا زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفاً , müspet mansub muzari fiil sıygasında lâzım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mecrur mahaldeki masdar harfi مَا ve sılası زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفاً cümlesi, masdar tevilinde كَ harfi ile birlikte تُسْقِطَ fiiline müteallıktır.
كِسَفاً takdiri ذات olan mahzuf muzâfla birlikte haldir. Hal anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.
Aynı üslupla gelen اَوْ تَأْتِيَ بِاللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ قَب۪يلاًۙ cümlesi, hükümde ortaklık nedeniyle …تُسْقِطَ cümlesine atfedilmiştir.
الْمَلٰٓئِكَةِ , car mecrur بِاللّٰهِ ’ye temâsül nedeniyle atfedilmiştir.
قَب۪يلاًۙ lafza-i celal ve meleklerden hal olarak ıtnâb sanatıdır.