اَوْ يَكُونَ لَكَ بَيْتٌ مِنْ زُخْرُفٍ اَوْ تَرْقٰى فِي السَّمَٓاءِۜ وَلَنْ نُؤْمِنَ لِرُقِيِّكَ حَتّٰى تُنَزِّلَ عَلَيْنَا كِتَاباً نَقْرَؤُ۬هُۜ قُلْ سُبْحَانَ رَبّ۪ي هَلْ كُنْتُ اِلَّا بَشَراً رَسُولاً۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | أَوْ | yahut |
|
2 | يَكُونَ | olmalı |
|
3 | لَكَ | senin |
|
4 | بَيْتٌ | bir evin |
|
5 | مِنْ |
|
|
6 | زُخْرُفٍ | altından |
|
7 | أَوْ | ya da |
|
8 | تَرْقَىٰ | çıkmalısın |
|
9 | فِي |
|
|
10 | السَّمَاءِ | göğe |
|
11 | وَلَنْ | ama asla |
|
12 | نُؤْمِنَ | inanmayız |
|
13 | لِرُقِيِّكَ | senin (göğe) çıkmana |
|
14 | حَتَّىٰ |
|
|
15 | تُنَزِّلَ | indirmedikçe |
|
16 | عَلَيْنَا | üzerimize |
|
17 | كِتَابًا | bir Kitap |
|
18 | نَقْرَؤُهُ | okuyacağımız |
|
19 | قُلْ | de ki |
|
20 | سُبْحَانَ | şanı yücedir |
|
21 | رَبِّي | Rabbimin |
|
22 | هَلْ | miyim? |
|
23 | كُنْتُ | ben |
|
24 | إِلَّا | başka bir şey |
|
25 | بَشَرًا | bir insan(dan) |
|
26 | رَسُولًا | elçi ol(arak gönderil)en |
|
Raqaye رقي : Fiil olarak رَقِيَ basamak ve/veya merdiveni tırmanıp çıkmak anlamına gelir. İftial babındaki formu da (إرْتَقَى) aynı manadadır. Bu fiile ait bir diğer mana da büyü, rukye ve efsun yapmaktır. Aynı köketen olan تَرْقُوَة kelimesi göğsün en üst kısmında nefesin çoktığı baş tarafına denir ve çoğulu تَراقِي şeklindedir. ( Bu kelimenin ( تَراقِي / تَرْقُوَة ) anlamının köprücük kemiği olduğu görüşü de vardır. Hazırlayanın notu) (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 4 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri terakkî, rukye ve Rukiye'dir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
اَوْ يَكُونَ لَكَ بَيْتٌ مِنْ زُخْرُفٍ اَوْ تَرْقٰى فِي السَّمَٓاءِۜ
اَوْ atıf harfi tahyir/tercih ifade eder. Türkçedeki karşılığı “veya, yahut, yoksa” olan bu edat, iki unsur arasında (matuf-matufun aleyh) tahyir yani tercih (iki şeyden birini seçme) söz konusu olması durumlarında kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَكُونَ nakıs mansub muzari fiildir. لَكَ car mecruru تَكُونَ ‘nin mahzuf haberine müteallıktır.
بَيْتٌ kelimesi يَكُونَ ‘nin ismi olup lafzen merfûdur.
مِنْ زُخْرُفٍ car mecruru بَيْتٌ ‘un mahzuf sıfatına müteallıktır.
اَوْ atıf harfi tahyir/tercih ifade eder. تَرْقٰى elif üzere mukadder fetha ile mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir.
فِي السَّمَٓاءِ car mecruru تَرْقٰى fiiline müteallıktır.
وَلَنْ نُؤْمِنَ لِرُقِيِّكَ حَتّٰى تُنَزِّلَ عَلَيْنَا كِتَاباً نَقْرَؤُ۬هُۜ
وَ atıf harfidir. لَنْ muzariyi nasb ederek manasını olumsuz müstakbele çeviren harftir. Tekid ifade eder. نُؤْمِنَ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur.
لِرُقِيِّكَ car mecruru نُؤْمِنَ fiiline müteallıktır.
حَتّٰى gaye bildiren cer harfidir. تُنَزِّلَ muzari fiilini gizli اَنْ ile nasb ederek anlamını masdara çevirmiştir.
اَنْ harfi altı yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra 3) Lam-ı cuhûddan sonra 4) Lam-ı ta’lîlden (sebep bildiren لِ) sonra 5) Vav-ı maiyye (وَ)’den sonra 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَنْ ve masdar-ı müevvel, cer mahallinde نُؤْمِنَ fiiline müteallıktır. تُنَزِّلَ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir.
عَلَيْنَا car mecruru تُنَزِّلَ fiiline müteallıktır. كِتَاباً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
نَقْرَؤُ۬هُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
قُلْ سُبْحَانَ رَبّ۪ي هَلْ كُنْتُ اِلَّا بَشَراً رَسُولاً۟
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir.
سُبْحَانَ رَبّ۪ي cümlesi itiraziyyedir. سُبْحَانَ mahzuf fiilin mef’ûlu mutlakıdır. Takdiri; أسبح (tesbih ederim) şeklindedir. رَبّ۪ي muzâfun ileyh olup mukadder kesra ile mecrurdur. Mütekellim zamiri ي muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Mekulü’l-kavli هَلْ كُنْتُ اِلَّا بَشَراً رَسُولاً۟ ‘dir. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
هَلْ istifham harfidir. كُنْتُ sükun üzere mebni nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.
تُ muttasıl zamiri كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur.
اِلَّا hasr edatıdır. بَشَراً kelimesi كُنْتُ ‘nun haberi olup lafzen mansubdur. رَسُولاً kelimesi بَشَراً ‘in sıfatıdır.اَوْ يَكُونَ لَكَ بَيْتٌ مِنْ زُخْرُفٍ اَوْ تَرْقٰى فِي السَّمَٓاءِۜ وَلَنْ نُؤْمِنَ لِرُقِيِّكَ حَتّٰى تُنَزِّلَ عَلَيْنَا كِتَاباً نَقْرَؤُ۬هُۜ
Ayet önceki ayete اَوْ harfiyle atfedilmiştir. Müşriklerin sözlerinin devamıdır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
Bu ayette isteklerini bildirdikleri ilk cümle olan اَوْ يَكُونَ لَكَ بَيْتٌ مِنْ زُخْرُفٍ , müspet muzari sıygada gelen nakıs fiil كان ’nin dahil olduğu isim cümlesi, lâzım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. Car mecrur لَكَ , nakıs fiil كان ’nin mahzuf haberine müteallıktır. بَيْتٌ , muahhar ismidir.
كان ’nin muzari sıygada gelmesi teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.
بَيْتٌ ’deki tenvin, kesret, nev ve tazim ifade eder. مِنْ زُخْرُفٍ , muahhar mübteda olan بَيْتٌ ’un mahzuf sıfatına müteallıktır. Bu kelimelerin tenkiri de kesret ve tazim ifade eder.
اَوْ تَرْقٰى فِي السَّمَٓاءِۜ cümlesi, اَوْ ile تَكُونَ لَكَ جَنَّةٌ cümlesine atfedilmiştir. Müspet muzari fiil sıygasında, lâzım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır.
وَلَنْ نُؤْمِنَ لِرُقِيِّكَ حَتّٰى تُنَزِّلَ عَلَيْنَا كِتَاباً نَقْرَؤُ۬هُۜ cümlesi, لَنْ edatıyla tekid edilmiştir. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. لَنْ , muzariyi gelecek zamana taşır, asla manası verir ve tekid ifade eder.
حَتّٰى muzarinin başına gelerek onu gizli اَنْ ‘le nasb eden, gaye bildiren edattır.
Akabindeki تُنَزِّلَ عَلَيْنَا كِتَاباً نَقْرَؤُ۬هُۜ cümlesiyle birlikte نُؤْمِنَ fiiline müteallıktır.
Mef’ûl olan كِتَاباً ’deki tenvin nev ifade eder. كِتَاباً için sıfat konumundaki نَقْرَؤُ۬هُۜ cümlesi muzari fiil sıygasında gelerek ayetteki diğer muzari fiiller gibi teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Sıfat, mevsufunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
Müşriklerin inanmak için istedikleri mucizeleri sıralamaları taksim sanatıdır.
قُلْ سُبْحَانَ رَبّ۪ي هَلْ كُنْتُ اِلَّا بَشَراً رَسُولاً۟
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâli ittisâldir. Emir üslubunda talebî inşaî isnaddır. Ayette mütekellim Allah Teâlâ, muhatap Hz. Peygamberdir.
قُلْ ile mekulü’l-kavl arasındaki سُبْحَانَ رَبّ۪ي cümlesi, itiraziyyedir. İtiraz cümleleri ıtnâb babındandır.
سُبْحَانَ , takdiri أسبّح [Tesbih ederim.] olan mahzuf fiilin mef’ûlu mutlakıdır. Aynı zamanda muzâftır.
Veciz anlatım kastıyla gelen رَبّ۪ي izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan mütekellim zamiri dolayısıyla Hz. Peygamber şan ve şeref kazanmıştır.
قُلْ fiilinin mekulü’l-kavli olan هَلْ كُنْتُ اِلَّا بَشَراً رَسُولاً۟ , menfi كَان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, lâzım-ı faide-i haber inkârî kelamdır.
Burada هَلْ , nefi manasındadır. هَلْ ve اِلَّا ile oluşan kasr, müsned ve müsnedün ileyh arasında, kasr-ı mevsuf ale’s-sıfattır.
Peygamberimizin, beşer bir rasulden başka birşey olmadığını kesin bir üslupla belirtmiştir. Onların, mucize göstermesi gerektiği düşüncelerine ve onun bir peygamber olduğuna inanmamalarına karşılık, itiraziyye cümlesi ve kasr olmak üzere tekidli bir şekilde cevap verilmiştir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
رَسُولاً۟ nakıs fiil كَانُ ’nin haberi olan بَشَراً için sıfattır. Sıfat, mevsufunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
تَرْقٰى - لِرُقِيِّكَ ve يَكُونَ - كُنْتُ kelime grupları arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
كِتَاباً - نَقْرَؤُ۬هُۜ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.