Kehf Sûresi 1. Ayet

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ عَلٰى عَبْدِهِ الْـكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَلْ لَهُ عِـوَجا۔ًۜ  ...

Hamd, kuluna Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren ve onda hiçbir eğrilik yapmayan Allah’a mahsustur.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 الْحَمْدُ hamdolsun ح م د
2 لِلَّهِ Allah’a
3 الَّذِي ki
4 أَنْزَلَ indirdi ن ز ل
5 عَلَىٰ
6 عَبْدِهِ kuluna ع ب د
7 الْكِتَابَ Kitabı ك ت ب
8 وَلَمْ ve
9 يَجْعَلْ koymadı ج ع ل
10 لَهُ ona
11 عِوَجًا hiçbir eğrilik ع و ج
 
Yüce Allah tarafından Hz. Peygamber’e indirilen Kur’an, nimetlerin en büyüğü olduğu için övgü ve saygıya başkasının değil, Kur’an’ı gönderen Allah Teâlâ’nın lâyık olduğu bildirilmiştir. Buradaki “kul”dan maksat Hz. Muhammed, “kitap”tan maksat da Kur’ân-ı Kerîm’dir. İnsanları zulmetten nura, dalâletten hidayete kavuşturan, iman ve İslâm’ı öğreten, dünya ve âhirette mutlu bir hayat sürdürebilmeleri için onlara Allah’ın emir ve yasaklarını, dinin hükümlerini, sevap ve cezayı bildiren; eğrisi büğrüsü, yanlışı ve çelişkisi bulunmayan dosdoğru bir kitabın indirilmesi, genelde bütün insanlık, özelde Hz. Muhammed için en büyük nimettir. Böyle bir nimete kavuşmak, o nimeti verene hamd ve şükretmeyi gerektirir. Yüce Allah, bu âyette Hz. Muhammed’in şahsında, lutfettiği bu nimete karşılık yalnız kendisine hamdedilmesi gerektiğini bildirmektedir.
 

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ عَلٰى عَبْدِهِ الْـكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَلْ لَهُ عِـوَجا۔ًۜ

 

İsim cümlesidir. ٱلۡحَمۡدُ  mübteda olup lafzen merfûdur.  لِلَّهِ  car mecruru mübtedanın mahzuf haberine müteallıktır.

ٱلَّذِیۤ  müfred müzekker has ism-i mevsûl  لِلّٰهِ  lafza-i celâlin sıfatı olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  أَنزَلَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

أَنزَلَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو dir.  

عَلَىٰ عَبۡدِهِ  car mecruru  أَنزَلَ  fiiline müteallıktır. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  ٱلۡكِتَـٰبَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

وَ  atıf harfidir.  لَمۡ  muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.

یَجۡعَل   meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هوdir.

Değiştirme manasına gelen  جَعَلَ  kelimesi 3 şekilde gelir:

1. Bir şeyden başka bir şey meydana getirmek  

2. Bir halden başka bir hale geçmek 

3. Bir şeyle başka bir şeye hükmetmek. 

Bu ayette “bir halden başka bir hale geçmek” manasında kullanılmıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

لَّهُۥ  car mecruru  یَجۡعَل   fiilinin mahzuf ikinci mef’ûlun bihine müteallıktır.

عِوَجَا  birinci  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

أَنزَلَ   fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  نزل ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ عَلٰى عَبْدِهِ الْـكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَلْ لَهُ عِـوَجا۔ًۜ

 

Surenin ilk ayeti ibtidaiyyedir. Sure  ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ  ile başlayan beş sureden biridir. Bu sureler Fatiha, Enam, Kehf, Sebe ve Fatır Sureleridir. Bu başlangıç Allah'a olan kulluğu, O’nun nimetlerini ve fazlını itiraf etmeyi, O’nu yüceltmeyi ve O’nun mükemmelliği ve azametini itiraf etmeyi içeren bir başlangıçtır. Suresinin başı Allah'a hamd ve müminlere müjde, müşriklere uyarı içermektedir. Surenin etrafında döndüğü konu budur. (Awel Ahmade Geletu, İsra Ve Kehf Surelerinin Meânî İlmi Açısından Tahlili)

Kuran surelerinin ilk ayetleri surenin içeriğiyle olan anlam bağlantısı yönüyle berâat-i istihlâl sanatının en güzel örnekleridir.

Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi formunda gelmiştir. Faide-i haber inkarî kelamdır.

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Mübteda olan  اَلْحَمْدُ ’nün haberi mahzuftur.  لِلّٰهِ  bu mahzuf habere müteallıktır.  لِلّٰهِ  lafzındaki  ل  harfi, tahsis ifade eder.

Ayetin başlangıcında geçen  ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ  ifadesindeki “lam” harfi, istihkak ifade eder. “Her türlü övme, sena ve şükre müstehak olan sadece Allah'tır.” anlamına gelir. Çünkü her şey O'nun verdiği nimetlerdir. O'ndan başka nimet verecek olan yoktur. (Ruhu’l Beyan)

İsim cümlesinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfret ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Allah isminin zikri tecrîd sanatıdır. 

لِلّٰهِ  için sıfat konumundaki ism-i mevsûl  الَّذ۪ي ’nin sılası olan  أَنزَلَ عَلَىٰ عَبۡدِهِ ٱلۡكِتَـٰبَ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil sıygasında gelmesi sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)

Cümlede car mecrur  عَلَىٰ عَبۡدِهِ , ihtimam sebebiyle mef’ûle takdim edilmiştir. 

عَبۡدِهِ  izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan  عَبْدِ  şan ve şeref kazanmıştır.

Sıfatın ism-i mevsûlle gelmesi tazim ifadesinin yanında sonraki habere dikkat çekmek içindir. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır. 

Mütekellim Allah Teâlâ’dır. Bütün övgüler o Allah'a mahsustur ki kulu Muhammed'e (sav) bu mükemmel Kitabı Kur'an'ı indirmiştir. Bu, öyle bir kitaptır ki kemâl vasfıyla vasıflandırılmaya bile ihtiyacı yoktur. O, bütün semavî kitaplar arasında el-Kitâb olarak meşhurdur ve bu ismin kendisine tahsis edilmesine de layıktır. Burada Kitap, Kur'an’ın tamamından yahut o zamana değin nazil olan bölümlerden ibarettir. 

Peygamberimizin (sav), Allah'ın kulu olarak ifade edilmesi, onun, kulluğun en yüce mertebesine eriştiğini bildirmek, kendisini şereflendirmek içindir. Bir de Hristiyanların Hz. İsa (as) hakkındaki iddialarının aksine, elçinin, kendisini gönderenin kulu olması gerektiğini zımnen bildirmek içindir. (Ebüssuûd)

Tesbih, işin başıdır. Çünkü tesbih, Allah'ı, O'na yakışmayan şeylerden tenzih etmek olup O'nun, zatı bakımından mükemmel olduğuna işarettir. Hamd ise Cenab-ı Hakk'ın başkasını kemâle erdirmesinden ibarettir. İşin başında O'nun zatı bakımından mükemmel olduğunda, işin sonunda da O'nun başkasını kemâle erdirdiğinde şüphe yoktur. Binaenaleyh tesbih makamının başlangıç, tahmid (hamd) makamının sonuç olduğuna dikkat çekmek için zikirde önce  سبحان الله  denir, sonra  الحمد لله denir. Bunu iyice kavradığında biz deriz ki: İsra hadisesinde tesbihi, Kur'an'ın indirilmesi hadisesinde de hamdi zikretmiştir. (Fahreddin er-Râzî)

Ayetin sonunda vasılla gelen cümle  وَلَمۡ یَجۡعَل لَّهُۥ عِوَجَاۜ , itiraz cümlesi, وَ  itiraziyyedir. Cümlenin hal olması da caizdir. Cümlenin sılaya matuf olduğu da söylenmiştir. (Âşûr) 

Menfî muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.  

Car mecrur  لَّهُۥ , iki mef’ûle müteaddi olan  یَجۡعَل  fiilinin mahzuf birinci mef’ûlüne müteallıktır. İkinci mef’ûl olan  عِوَجَاۜ ’deki tenvin, kıllet ve nev ifade eder. Nefy siyakında nekre umuma işaret eder.

عِوَج الكتاب  ifadesinde istiare vardır. Çünkü gerçek anlamıyla eğrilik  العوج , dikilmesi-eğilmesi, eğrilmesi-doğrulması mümkün olan şeyler hakkında doğru olur. Bu ise kelamın değil, cisimlerin özelliklerindendir. Bu sebeple biz diyoruz ki:- Allahu a’lem-Kur'an’ın kendisinde hiçbir eğrilik bulunmayıp dosdoğru olmakla nitelenmesi, manalarında tutarsızlığın; üslup, konu, konum ve kurgularında çelişkinin bulunmaması, daima doğru, açık yol  ve yöntemden sapmaması cihetiyledir. (Şerîf er-Radî, Kur'an Mecazları)

Kur'an okurken “eğrilik” anlamındaki  عِوَجَاۜ  kelimesi üzerinde sekte yapılır. Sekte, tatlı bir şekilde okuyuşa ara verip nefesi kesmektir. Bunun yapılmasının sebebi, kendisinden sonra gelen kelimenin sıfat olarak algılanmamasıdır. (Ruhu'l Beyan)