وَتِلْكَ الْقُرٰٓى اَهْلَكْنَاهُمْ لَمَّا ظَلَمُوا وَجَعَلْنَا لِمَهْلِكِهِمْ مَوْعِداً۟
وَتِلْكَ الْقُرٰٓى اَهْلَكْنَاهُمْ لَمَّا ظَلَمُوا وَجَعَلْنَا لِمَهْلِكِهِمْ مَوْعِداً۟
İsim cümlesidir. وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
İşaret ismi تِلْكَ mübteda olarak mahallen merfûdur. ل harfi buud yani uzaklık bildiren harf, ك ise muhatap zamiridir.
الْقُرٰٓى ismi işaretten bedel veya atf-ı beyandır. Atf-ı beyan konusuna giren kelime grupları ve cümleler şunlardır:
1. İsm-i işaretten sonra gelen camid ismin (muşârun ileyhin) atf-ı beyan olarak gelmesi
2. اَيُّهَا ve اَيَّتُهَا ’dan sonra gelen camid ismin atf-ı beyan olarak gelmesi
3. Sıfattan sonra gelen mevsufun atf-ı beyan olarak gelmesi
4. Tefsir harfi اَنْ ’den sonra gelen kelime veya cümleler
Burada اَنْ tefsir harfinden sonra gelen اتَّقُوا اللّٰهَۜ cümlesi atf-ı beyandır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَهْلَكْنَاهُمْ mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. اَهْلَكْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
لَمَّا kelimesi حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. ظَلَمُوا ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. ظَلَمُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
جَعَلْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekkellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
لِمَهْلِكِهِمْ car mecruru mahzuf ikinci mef’ûlun bihe müteallıktır. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
مَوْعِداً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
وَتِلْكَ الْقُرٰٓى اَهْلَكْنَاهُمْ لَمَّا ظَلَمُوا وَجَعَلْنَا لِمَهْلِكِهِمْ مَوْعِداً۟
Cümle وَ ‘la, … وَرَبُّكَ الْغَفُورُ cümlesine atfedilmiştir. İsim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedün ileyhin uzağı işaret etmekte kullanılan işaret ismi ile marife olması, muhataba tariz, uyarı kastıyladır. Helak edilen memleketleri iyice anlayın, gözünüzün önüne getirip ibret alın der gibidir.
Muşârun ileyh olan الْقُرٰٓى , işaret ismi تِلْكَ ’den bedeldir. Bedel ıtnâb sanatıdır.
Cümlede müsnedin mazi fiil sıygasında gelmesi sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
وَتِلْكَ الْقُرٰٓى اَهْلَكْنَاهُمْ ifadesinde mecazî isnad vardır. Helak olan mekân değil, o mekânda bulunanlardır. Hal-mahal alâkasıyla mecaz-ı mürseldir.
Şart manalı zaman zarfı لَمَّا ’nın muzaf olduğu ظَلَمُواۙ , mazi fiil cümlesi, cevabı mahzuf şart fiilidir.
Takdiri, أهلكناهم [Onları helak etmiştik.] olan cevap cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Bu takdire göre şart ve cevap cümlelerinden meydana gelen terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Şart cümlesine hükümde ortaklık nedeniyle atfedilen وَجَعَلْنَا cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mef’ûl olan مَوْعِداً۟ ‘deki tenvin tazim ifade eder.
لِمَهْلِكِهِمْ ile اَهْلَكْنَاهُمْ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Tıpkı Bedir gününü, Mekke müşrikleri için bir vade olarak belirlediğimiz gibi مَهْلِكِ , helak etmek veya helak zamanı manasınadır. مَوْعِداً۟ kelimesi ya ism-i zamandır ya masdardır. Buna göre ifade ile kastedilen, "Biz onları çarçabuk helak ettik. Bununla beraber onlar tövbe edebilsinler diye, bir müddet mühlet de verdik" manasıdır. (Fahreddin er-Râzî)
Onları helak etmek vaktinden murad, zulmettikleri o muayyen vakit değil, zulümlerinin başlangıcından helak oldukları zamana kadar uzayan müddettir. (Fahreddin er-Râzî)