قَالُوا يَا ذَا الْقَرْنَيْنِ اِنَّ يَأْجُوجَ وَمَأْجُوجَ مُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِ فَهَلْ نَجْعَلُ لَكَ خَرْجاً عَلٰٓى اَنْ تَجْعَلَ بَيْنَنَا وَبَيْنَهُمْ سَداًّ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَالُوا | dediler ki |
|
2 | يَا ذَا | Zu’l-Karneyn |
|
3 | الْقَرْنَيْنِ | Zu’l-Karneyn |
|
4 | إِنَّ | şüphesiz |
|
5 | يَأْجُوجَ | Ye’cuc |
|
6 | وَمَأْجُوجَ | ve Me’cuc |
|
7 | مُفْسِدُونَ | bozgunculuk yapıyorlar |
|
8 | فِي |
|
|
9 | الْأَرْضِ | yeryüzünde |
|
10 | فَهَلْ | mi? |
|
11 | نَجْعَلُ | verelim |
|
12 | لَكَ | sana |
|
13 | خَرْجًا | bir vergi |
|
14 | عَلَىٰ | için |
|
15 | أَنْ |
|
|
16 | تَجْعَلَ | yapman |
|
17 | بَيْنَنَا | bizimle |
|
18 | وَبَيْنَهُمْ | onların arasına |
|
19 | سَدًّا | bir sed |
|
Ecce : أجج اُجاجٌ çok tuzlu ve hararetli demektir. Ye'cüc ve Me'cüc يَاْجُوج -مَاْجُوج kavramları da bu köktendir. Aşırı kargaşa içinde, çalkantılı olmalarından dolayı sağa sola oynayan ateşe ve dalgalı sulara benzetilmişlerdir. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de iki farklı isim olarak 2 defa sadece bu ayette geçmiştir.(Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri Yecüc ve Mecüc'dür. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
قَالُوا يَا ذَا الْقَرْنَيْنِ اِنَّ يَأْجُوجَ وَمَأْجُوجَ مُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِ
Fiil cümlesidir. قَالُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Mekulü’l kavli, يَا ذَا الْقَرْنَيْنِ ’dir. قَالُوا fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.
يَا nida harfidir. ذَا münada olup harfle îrab olan beş isimden biri olup nasb alameti elif ’dir. Aynı zamanda muzâftır. الْقَرْنَيْنِ muzâfun ileyh olup müsenna olduğu için ي ile mecrurdur.
Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazf edilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı يَا ’dır.
Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere iki kısma ayrılır. Mureb münada lafzen mansub olur ve üç şekilde gelir:
1) Muzâf, 2) Şibh-i muzâf, 3) Nekre-i gayrı maksude. Burada münada muzâf olarak geldiği için mureb münadaya girer ve lafzen mansubdur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Nidanın cevabı اِنَّ يَأْجُوجَ وَمَأْجُوجَ مُفْسِدُونَ ’dir.
اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. يَأْجُوجَ kelimesi اِنَّ ’nin ismi olup lafzen mansubdur.
مَأْجُوجَ atıf harfi وَ ’la يَأْجُوجَ ’ye matuftur.
يَأْجُوجَ وَمَأْجُوجَ kelimeleri, gayri munsarıftır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.
مُفْسِدُونَ kelimesi, اِنَّ ’nin haberi olup ref alameti و ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.
فِي الْاَرْضِ car mecruru مُفْسِدُونَ ’e müteallıktır.
مُفْسِدُونَ kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَهَلْ نَجْعَلُ لَكَ خَرْجاً عَلٰٓى اَنْ تَجْعَلَ بَيْنَنَا وَبَيْنَهُمْ سَداًّ
فَ atıf harfidir. هَلْ istifhâm harfidir. نَجْعَلُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur. لَكَ car mecruru نَجْعَلُ fiilinin ikinci mef’ûlun bihine müteallıktır.
خَرْجاً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, عَلٰٓى harfi-i ceriyle birlikte نَجْعَلُ fiiline müteallıktır.
تَجْعَلَ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir. بَيْنَنَا mekân zarfı, تَجْعَلَ fiiline müteallıktır. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
بَيْنَهُمْ atıf harfi وَ ’la بَيْنَنَا ’ya matuftur. سَداًّ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
قَالُوا يَا ذَا الْقَرْنَيْنِ اِنَّ يَأْجُوجَ وَمَأْجُوجَ مُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالُوا fiilinin mekulü’l-kavli, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. ذَا الْقَرْنَيْنِ münadadır. Nidanın cevabı olan اِنَّ يَأْجُوجَ وَمَأْجُوجَ مُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِ cümlesi, اِنَّ ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. اِنَّ ’nin haberi مُفْسِدُونَ ism-i fail kalıbında gelmiştir.
İsm-i fail kişinin elinde olan fiillerden yapılır. İrade dışında olan fiillerden ism-i fail yapılmaz. Bu tür fiilierin ism-i failini sıfat-ı müşebbehe üstlenir. (Yrd.Doç.Dr. M.Akif Özdoğan, KSÜ. İlahiyat Fakültesi Dergisi 10 (2007) s. 55 - 90 Arapçada İsm-İ Fâil Ve İşlevleri)
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Karye halkı, Yecüc ve Mecüc’den şikayetlerini اِنَّ ve isim cümlesiyle ile tekid ederek inkâri kelamla bildirmişlerdir.
فِي الْاَرْضِ ; şeklindeki car mecrur مُفْسِدُونَ kelimesinin müteallıkıdır. Kelimenin ism-i fail vezninde olması, müteallık almasına olanak sağlamıştır.
فَهَلْ نَجْعَلُ لَكَ خَرْجاً عَلٰٓى اَنْ تَجْعَلَ بَيْنَنَا وَبَيْنَهُمْ سَداًّ
Nidanın cevabına matuf olan cümle, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
İnşâ üslubunda gelmesine rağmen cümle haber manasındadır.
فَهَلْ نَجْعَلُ لَكَ خَرْجاً [Ücret verelim mi?] ifadesi aslında yardım etmesini istediklerini belirtir. Cümle istifham anlamından çıktığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
خَرْجاً kelimesindeki tenvin belirsiz bir nevi ifade içindir.
Masdar harfi اَنْ ve akabindeki تَجْعَلَ بَيْنَنَا وَبَيْنَهُمْ سَداًّ cümlesi, masdar tevilinde, harf-i cerle birlikte نَجْعَلُ fiiline müteallıktır.
تَجْعَلَ - بَيْنَهُمْ kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Hamza ve Kisâî خَرْجاً kelimesini خَرَاج şeklinde okumuşlar; diğer kıraat alimleri ise خَرْج diye okumuşlardır. خَرْج ve خَرَاج kelimelerinin aynı anlama geldiğini söyleyenler olmuştur. Yine bunların, farklı iki kelime olduğu da belirtilmiştir. Alimler bu iki görüş üzere ihtilaf etmişlerdir. Buna göre elifsiz olarak خَرْج kelimesinin, ‘ücret’ anlamına geldiği söylenmiştir. خَرَاج ise her sene sultanın topladığı şeydir (vergi, öşür). (Fahreddin er-Râzî)