Kehf Sûresi 95. Ayet

قَالَ مَا مَكَّنّ۪ي ف۪يهِ رَبّ۪ي خَيْرٌ فَاَع۪ينُون۪ي بِقُوَّةٍ اَجْعَلْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ رَدْماًۙ  ...

Zülkarneyn, “Rabbimin bana verdiği (imkân ve kudret, sizin vereceğiniz vergiden) daha hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin de, sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَ dedi ki ق و ل
2 مَا
3 مَكَّنِّي beni bulundurduğu imkanlar م ك ن
4 فِيهِ içinde
5 رَبِّي Rabbimin ر ب ب
6 خَيْرٌ daha hayırlıdır خ ي ر
7 فَأَعِينُونِي siz bana yardım edin de ع و ن
8 بِقُوَّةٍ güçle ق و ي
9 أَجْعَلْ yapayım ج ع ل
10 بَيْنَكُمْ sizinle ب ي ن
11 وَبَيْنَهُمْ onlar arasına ب ي ن
12 رَدْمًا sağlam bir engel ر د م
 
Kur’ân-ı Kerîm, Ye’cûc ve Me’cûc’ün kimler olduğu, nerede ve ne zaman yaşadıkları hakkında bilgi vermemiştir. Ancak tarihçiler bunların Hz. Nûh’un oğlu Yâfes’in soyundan gelmiş iki kabile olduğunu söylemişlerdir. Bununla birlikte “Yeryüzünde fesat çıkarıyorlar” meâlindeki cümle, bunların birçok kabileden meydana gelmiş kalabalık bir kitle olduklarına delâlet eder. Nitekim yirmiden fazla kabileden meydana geldiklerine dair rivayetler de vardır (Elmalılı, V, 3288). Bir kısım âlimler, ayette geçen “Ye’cûc ve Me’cûc-ü kendi dönemlerinde savaşçı ve tamamen yıkıcı topluluklarla izah etmişler ise de bu görüşler indî değerlendirmelerdir (Bu konuda geniş bilgi için bk. Ateş, V, 330).
 
Ye’cûc ve Me’cûc hakkında Hz. Peygamber’den birçok hadis rivayet edilmiştir. Bunlardan bazıları şöyledir:
 
 Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Resûlullah buyurmuştur ki, “Ye’cûc ve Me’cûc her gün seddi delmeye çalışırlar. Tam delip de güneş ışınlarını görecekleri sırada başlarında bulunan kişi, ‘Haydi gidin yarın delersiniz’ der. Fakat ertesi gün döndüklerinde seddin eskisinden daha sağlam hale gelmiş olduğunu görürler. Nihayet müddetleri dolup da Allah onları insanların üzerine salmayı dilediği zaman başlarında bulunan adam, ‘Haydi gidin inşallah yarın delersiniz’ der. ‘İnşallah’ dediği için döndüklerinde seddi, bir önceki gün bıraktıkları biçimde bulurlar. Seddi delerler ve insanların karşısına çıkarlar; suları içerek kuruturlar, insanlar onlardan kaçıp kalelerine sığınırlar. Bunun üzerine onlar oklarını göğe atarlar. Attıkları oklar kana bulanmış olarak yere düşer. Daha sonra onlar, ‘Yerde olanları ezdik, gökte olanları yendik’ derler. Fakat Allah onların kafalarının içine bir kurt musallat eder, kurt onları öldürür.” Resûlullah devamla şöyle buyurmuştur: “Allah’a yemin ederim ki yeryüzündeki hayvanlar, onların etlerini yiyip kanlarını içerek semizleşir, şişmanlarlar” (Müsned, II, 510; İbn Mâce, “Fiten”, 4079-4081; Tirmizî, “Tefsîr”, 19).
 
 İbn Kesîr’e göre bu hadis Hz. Peygamber’e isnat edilemez. Zira söz konusu rivayette Ye’cûc ve Me’cûc’ün seddi delmeyi başardıkları belirtilmektedir. Oysa âyetin zâhirine bakıldığında onların, çok sağlam olan bu seddi aşmaları veya delmeleri mümkün görülmemektedir. İbn Kesîr’in kanaatine göre muhtemelen Ebû Hüreyre bu rivayeti, (yahudi iken müslüman olan) Kâ‘bü’l-Ahbâr’dan nakletmiş; sonraki bazı râviler de bu sözü yanlışlıkla Hz. Peygamber’e isnat etmişlerdir. Çünkü (İsrâiliyât türü rivayetleriyle meşhur olan) Kâ‘b, Ebû Hüreyre ile sık sık birlikte oluyor ve ona ivayette bulunuyordu (V, 194; Ye’cûc ve Me’cûc hakkında bilgi için bk. İlyas Çelebi, 101-132).
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 580-581
 

قَالَ مَا مَكَّنّ۪ي ف۪يهِ رَبّ۪ي خَيْرٌ فَاَع۪ينُون۪ي بِقُوَّةٍ اَجْعَلْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ رَدْماًۙ

 

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هوdir.  

Mekulü’l-kavli,  مَا مَكَّنّ۪ي ف۪يهِ ‘dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. Müşterek ism-i mevsul  مَا  mübteda olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  مَكَّنّ۪ي ’dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

مَكَّنّ۪ي  fetha üzere mebni mazi fiildir. Sonundaki  نِ  vikayedir. Mütekellim zamiri  ي  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. ف۪يهِ  car mecruru  مَكَّنّ۪ي  fiiline müteallıktır. 

رَبّ۪ي  fail olup  mütekellim zamiri  ي  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

خَيْرٌ  mübteda olan  مَا ’nın haberi olarak lafzen merfûdur. 

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, 

إن طلبت العون فأعينوني (Yardım istiyorsanız bana yardım edin.) şeklindedir.

اَع۪ينُون۪ي  fiili  ن۪ ’un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Sonundaki  نِ  vikayedir. Mütekellim zamiri  ي  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  بِقُوَّةٍ  car mecruru  اَع۪ينُون۪ي  fiiline müteallıktır. 

فَ   mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن تعينوني أجعل… (Bize yardım edersen …. yaparız) şeklindedir.

اَجْعَلْ  meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنَاdir.  بَيْنَكُمْ  mekân zarfı ,   اَجْعَلْ  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

بَيْنَهُمْ  atıf harfi  وَ ’la  بَيْنَكُمْ ’e matuftur. رَدْماًۙ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

مَكَّنّ۪ي  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  مكن ’dir.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

اَع۪ينُون۪ي  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  عون ’dır.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

قَالَ مَا مَكَّنّ۪ي ف۪يهِ رَبّ۪ي خَيْرٌ 

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. 

Allah Teâlâ, Zülkarneyn’in, kavme söylediği sözleri bildirmektedir.

قَالَ  fiilinin mekulü’l kavli olan  مَا مَكَّنّ۪ي ف۪يهِ رَبّ۪ي خَيْرٌ  cümlesi, sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle gelmesi, sonraki haberin önemine dikkat çekmek içindir.

Mevsûlün sılası  مَكَّنّ۪ي ف۪يهِ رَبّ۪ي , müspet mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. (Hâlidî, Vakafat, s. 107) Müsned olan خَيْرٌ , ism-i tafdil kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir.

رَبّ۪ي  izafeti, muzâfun ileyhin şanı içindir.

Mekulü’l-kavlin ilk cümlesi, “Rabbimin beni sahibi kıldığı bol mal ve geniş zenginlik, sizin harcayacağınız haraçtan daha hayırlıdır. Benim ona ihtiyacım yoktur.” demektir. Bu, tıpkı Süleyman (as)’ın, [“İşte Allah’ın bana verdiği, sizin verdiğinizden daha çok hayırlıdır.”] (Neml Suresi, 36) demesi gibidir. (Fahreddin er-Râzî)


 فَاَع۪ينُون۪ي بِقُوَّةٍ اَجْعَلْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ رَدْماًۙ

 

Takdiri …إن طلبت العون  (Yardım istiyorsanız bana yardım edin.) olan mahzuf bir şartın cevabıdır. Cümleye dahil olan rabıta  فَ ’si, bu hazfin işaretidir. Bu  فَ   harfini, fasiha olarak yorumlayan alimler de vardır. 

Cevap cümlesi emir üslubunda talebî inşaî isnaddır. Mahzuf şart ve mezkûr cevaptan müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşaî isnaddır.

اَع۪ينُون۪ي  fiili,  اِفعال  babında emirdir.  اِفعال  babı, fiile, tadiye, sayruret, kesret, haynunet gibi anlamlar katar.

مَكَّنّ۪ي  - اَع۪ينُون۪ي - بِقُوَّةٍ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı,  بَيْنَ  kelimesinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır. 

رَدْماًۙ  kelimesindeki tenvin, nev ve tazim ifade eder.

رَدْماًۙ  kelimesi, set, duvar anlamına gelir ve  سدّ  kelimesinden daha fazla kullanılır.  (Fahreddin er-Râzî)