Kehf Sûresi 96. Ayet

اٰتُون۪ي زُبَرَ الْحَد۪يدِۜ حَتّٰٓى اِذَا سَاوٰى بَيْنَ الصَّدَفَيْنِ قَالَ انْفُخُواۜ حَتّٰٓى اِذَا جَعَلَهُ نَاراًۙ قَالَ اٰتُون۪ٓي اُفْرِغْ عَلَيْهِ قِطْراًۜ  ...

“Bana (yeterince) demir madeni getirin” dedi. İki yamacın arasındaki boşluğu (dağlarla) bir hizaya getirince, “körükleyin!” dedi. Demiri eritip kor (gibi) yapınca da, “Bana erimiş bakır getirin, bunun üzerine boşaltayım” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 اتُونِي bana getirin ا ت ي
2 زُبَرَ kütleleri ز ب ر
3 الْحَدِيدِ demir ح د د
4 حَتَّىٰ o kadar ki
5 إِذَا
6 سَاوَىٰ aynı seviyeye getirince س و ي
7 بَيْنَ arasını ب ي ن
8 الصَّدَفَيْنِ iki dağın ص د ف
9 قَالَ dedi ق و ل
10 انْفُخُوا üfleyin! ن ف خ
11 حَتَّىٰ nihayet
12 إِذَا
13 جَعَلَهُ onu sokunca ج ع ل
14 نَارًا bir ateş haline ن و ر
15 قَالَ dedi ق و ل
16 اتُونِي getirin bana ا ت ي
17 أُفْرِغْ dökeyim ف ر غ
18 عَلَيْهِ üzerine
19 قِطْرًا erimiş katran ق ط ر
 
Kur’ân-ı Kerîm, Ye’cûc ve Me’cûc’ün kimler olduğu, nerede ve ne zaman yaşadıkları hakkında bilgi vermemiştir. Ancak tarihçiler bunların Hz. Nûh’un oğlu Yâfes’in soyundan gelmiş iki kabile olduğunu söylemişlerdir. Bununla birlikte “Yeryüzünde fesat çıkarıyorlar” meâlindeki cümle, bunların birçok kabileden meydana gelmiş kalabalık bir kitle olduklarına delâlet eder. Nitekim yirmiden fazla kabileden meydana geldiklerine dair rivayetler de vardır (Elmalılı, V, 3288). Bir kısım âlimler, ayette geçen “Ye’cûc ve Me’cûc-ü kendi dönemlerinde savaşçı ve tamamen yıkıcı topluluklarla izah etmişler ise de bu görüşler indî değerlendirmelerdir (Bu konuda geniş bilgi için bk. Ateş, V, 330).
 
Ye’cûc ve Me’cûc hakkında Hz. Peygamber’den birçok hadis rivayet edilmiştir. Bunlardan bazıları şöyledir:
 
 Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Resûlullah buyurmuştur ki, “Ye’cûc ve Me’cûc her gün seddi delmeye çalışırlar. Tam delip de güneş ışınlarını görecekleri sırada başlarında bulunan kişi, ‘Haydi gidin yarın delersiniz’ der. Fakat ertesi gün döndüklerinde seddin eskisinden daha sağlam hale gelmiş olduğunu görürler. Nihayet müddetleri dolup da Allah onları insanların üzerine salmayı dilediği zaman başlarında bulunan adam, ‘Haydi gidin inşallah yarın delersiniz’ der. ‘İnşallah’ dediği için döndüklerinde seddi, bir önceki gün bıraktıkları biçimde bulurlar. Seddi delerler ve insanların karşısına çıkarlar; suları içerek kuruturlar, insanlar onlardan kaçıp kalelerine sığınırlar. Bunun üzerine onlar oklarını göğe atarlar. Attıkları oklar kana bulanmış olarak yere düşer. Daha sonra onlar, ‘Yerde olanları ezdik, gökte olanları yendik’ derler. Fakat Allah onların kafalarının içine bir kurt musallat eder, kurt onları öldürür.” Resûlullah devamla şöyle buyurmuştur: “Allah’a yemin ederim ki yeryüzündeki hayvanlar, onların etlerini yiyip kanlarını içerek semizleşir, şişmanlarlar” (Müsned, II, 510; İbn Mâce, “Fiten”, 4079-4081; Tirmizî, “Tefsîr”, 19).
 
 İbn Kesîr’e göre bu hadis Hz. Peygamber’e isnat edilemez. Zira söz konusu rivayette Ye’cûc ve Me’cûc’ün seddi delmeyi başardıkları belirtilmektedir. Oysa âyetin zâhirine bakıldığında onların, çok sağlam olan bu seddi aşmaları veya delmeleri mümkün görülmemektedir. İbn Kesîr’in kanaatine göre muhtemelen Ebû Hüreyre bu rivayeti, (yahudi iken müslüman olan) Kâ‘bü’l-Ahbâr’dan nakletmiş; sonraki bazı râviler de bu sözü yanlışlıkla Hz. Peygamber’e isnat etmişlerdir. Çünkü (İsrâiliyât türü rivayetleriyle meşhur olan) Kâ‘b, Ebû Hüreyre ile sık sık birlikte oluyor ve ona ivayette bulunuyordu (V, 194; Ye’cûc ve Me’cûc hakkında bilgi için bk. İlyas Çelebi, 101-132).
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 580-581
 

اٰتُون۪ي زُبَرَ الْحَد۪يدِۜ حَتّٰٓى اِذَا سَاوٰى بَيْنَ الصَّدَفَيْنِ قَالَ انْفُخُواۜ 

 

Fiil cümlesidir.  اٰتُون۪ي  fiili  ن۪ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Sonundaki  نِ  vikayedir. Mütekellim zamiri  ي  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. زُبَر  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Aynı zamanda muzâftır.  الْحَد۪يدِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  

حَتّٰٓى  gaye bildiren cer harfidir.  حَتّٰٓى  edatı 3 şekilde kullanılabilir: 

1) Harf-i cer olarak  2) Başlangıç edatı olarak  3) Atıf edatı olarak kullanılır. Burada başlangıç edatı olarak kullanılmıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

(إِذَا): Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. 

(إِذَا) dan sonraki şart cümlesinin, fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a) (إِذَا)  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b) (إِذَا)’nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına (ف)’nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır. (Bk. Meczum muzariler, Cümle Kuruluşu, s. 114, 118)

c) Sükun üzere mebnidir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

سَاوٰى  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  سَاوٰى  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.  بَيْنَ  mekân  zarfı,  سَاوٰى  fiiline müteallıktır. Aynı zamanda muzâftır. 

الصَّدَفَيْنِ  muzâfun ileyh olup müsenna olduğu için  ي  ile mecrurdur.

فَ  karinesi olmadan gelen  قَالَ  cümlesi şartın cevabıdır.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.  

Mekulü’l-kavli,  انْفُخُوا ’dur.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

انْفُخُوا  damme üzere mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 


 حَتّٰٓى اِذَا جَعَلَهُ نَاراًۙ قَالَ اٰتُون۪ٓي اُفْرِغْ عَلَيْهِ قِطْراًۜ

 

حَتّٰٓى  gaye bildiren cer harfidir. 

اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

جَعَلَهُ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

جَعَلَهُ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. 

Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

نَاراً  kelimesi  جَعَلَهُ  fiilinin  ikinci mef’ûlün bihi olup fetha ile mansubdur.

فَ  karinesi olmadan gelen  قَالَ  cümlesi şartın cevabıdır. قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هوdir.  

Mekulü’l-kavli,  اٰتُون۪ٓي اُفْرِغ ’dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

اٰتُون۪ٓي  fiili  ن۪ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Sonundaki  نِ  vikayedir. Mütekellim zamiri  ي  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

فَ  karinesi olmadan gelen  اُفْرِغْ  fiili mukadder şartın cevabıdır. Takdiri; إن تأتوني قطرا أفرغه عليه (Bana bir parça getirirseniz üzerine dökün.) şeklindedir.

اُفْرِغْ  meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir.  عَلَيْهِ  car mecruru  اُفْرِغْ  fiiline müteallıktır.

قِطْراً  kelimesi  اٰتُون۪ٓي  fiilinin ikinci mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubdur.

 

اٰتُون۪ي زُبَرَ الْحَد۪يدِۜ حَتّٰٓى اِذَا سَاوٰى بَيْنَ الصَّدَفَيْنِ قَالَ انْفُخُواۜ 

 

Mütekellim Zülkarneyn, muhatap Yecüc ve Mecüc’den muzdarip karye halkıdır.

Zülkarneyn’in sözlerinin devamı olan bu ayet, fasılla gelmiş isti’naf cümlesidir. 

Ayetin ilk cümlesi  اٰتُون۪ي زُبَرَ الْحَد۪يدِۜ , emir üslubunda, talebî inşâî isnaddır.

زُبَرَ  kelimesi  زُبْرَ nin çoğuludur. زُبْرَ , büyük demir parçası demek olup Kamus'ta zikredildiği üzere örs manasına da gelir. Yani ‘’demir aletler ve takımlar ile demir kütlelerini, demir cinslerini getiriniz dedi’’, getirdiler. (Elmalılı)

حَتّٰٓى  gaye ve cer harfi,  اِذَا , şart manalı zaman zarfıdır.  اِذَا ’nın muzâfun ileyhi olan şart cümlesi  سَاوٰى بَيْنَ الصَّدَفَيْنِ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Şartın cevabı olan  قَالَ انْفُخُواۜ  cümlesi de aynı üslupta gelmiştir.  قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  انْفُخُواۜ , emir üslubunda talebî inşaî isnaddır.

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda gelmiş, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

اِذَا  harfi de manen ve lafzen mazi fiilin başına gelebilir. Burada ise istimrar ifadesi için mazi fiilin başına gelmiştir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

زُبَرَ الْحَد۪يدِ  tabiri ‘demir blokları ve parçaları’ demektir. (Fahreddin er-Râzî)

حَتّٰٓى اِذَا سَاوٰى بَيْنَ الصَّدَفَيْنِ  sözü, öncesindeki lafzın hazfedildiğine işaret eder. Takdiri, “Demir çubukları ona getirdiler, onları dizdi ve iki yamacın arasını birleştirinceye kadar buna devam etti.” şeklindedir. Burada îcaz-ı hazif vardır. (Âşur)


 حَتّٰٓى اِذَا جَعَلَهُ نَاراًۙ قَالَ اٰتُون۪ٓي 

 

حَتّٰٓى  gaye ve cer harfi,  اِذَا , şart manalı zaman zarfıdır.  اِذَا ’nın muzâfun ileyhi olan şart cümlesi  سَاوٰى بَيْنَ الصَّدَفَيْنِ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Şartın cevabı olan  قَالَ اٰتُون۪ٓي  cümlesi de aynı üslupta gelmiştir.  قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli  اٰتُون۪ٓي  şeklinde emir üslubunda talebî inşaî isnaddır.

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda gelmiş, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

جَعَلَهُ نَاراًۙ  [Onu bir ateş yaptı.] cümlesinde teşbih-i beliğ vardır. Sıcaklık ve şiddetli kırmızılık hususunda onu ateş gibi yaptı demektir. Benzetme edatı ve benzetme yönü ibareden kaldırılmış, böylece teşbih-i beliğ olmuştur. (Safvetü’t Tefasir)

اٰتُون۪ٓي  , حَتّٰٓى  , اِذَا  , قَالَ  kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır. 


اُفْرِغْ عَلَيْهِ قِطْراًۜ

 

Mukadder şartın cevabı olan cümle müspet muzari fiil sıygasında gelmiştir. Mahzuf şartın takdiri  إن تأتوني قطرا  [Bana bir parça getirirseniz…] şeklindedir. Îcaz-ı hazif vardır.

Mahzuf şart ve mezkûr cevap cümlelerinden oluşmuş terkip şart üslubunda haberî isnaddır.

اُفْرِغْ  cümlesini, talebin cevabı olarak kabul eden alimler de vardır.

قِطْراً  kelimesi, bakır eriyiğine denir; zira o, sıvı olup akar. Bu kelime  اُفْرِغْ  (üfleyeyim) fiilinin mef'ûlü olarak mansubdur ve takdiri de “Bana bakır eriyiği getirin de o bakır eriyiğini o demir parçalarının üzerine dökeyim.” şeklindedir. Ancak, birinci “demir eriyiği” kelimesi, ikincisi kendisine delalet ettiği için hazf edilmiştir. (Fahreddin er-Râzî)

Sonraki ifadelerden anlaşıldığı için önceki cümleden  قِطْراًۜ  kelimesinin hazf edilişi ihtibâk sanatıdır.

İhtibâk bir belagat terimi olarak; “İkinci cümlede benzeri zikredilen kelime veya ifadenin birinci cümleden, birinci cümlede benzeri zikredilenin de ikinci cümleden hazf edilmesi” şeklinde tanımlanır. Buna göre ihtibâk, sözden düşürülmüş olan kelime veya ifadelerin, zikredilen kelime veya ifadeden hareketle tespit edilerek yerine konulmasıdır. (Suyûtî, İtkân, II, 831; Hacımüftüoğlu, İ’câz ve Belâgat Deyimleri, s. 82)