Kehf Sûresi 99. Ayet

وَتَرَكْنَا بَعْضَهُمْ يَوْمَئِذٍ يَمُوجُ ف۪ي بَعْضٍ وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَجَمَعْنَاهُمْ جَمْعاًۙ  ...

O gün biz onları bırakırız, dalga dalga birbirlerine karışırlar. Sonra sûra üfürülür de onları toptan bir araya getiririz.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَتَرَكْنَا biz bırakırız ت ر ك
2 بَعْضَهُمْ birbirlerini ب ع ض
3 يَوْمَئِذٍ o gün
4 يَمُوجُ dalgalanır bir halde م و ج
5 فِي içinde
6 بَعْضٍ birbiri ب ع ض
7 وَنُفِخَ ve üflenir ن ف خ
8 فِي
9 الصُّورِ Sur’a ص و ر
10 فَجَمَعْنَاهُمْ ve onları toplarız ج م ع
11 جَمْعًا hepsini ج م ع
 
Bu iki âyette anlatılan “seddin bozulması, Ye’cûc ve Me’cûc’ün kalabalığı ve sûrun üflenmesi üzerine toplanmaları” iki şekilde yorumlanmıştır: 1. Kıyamet yaklaşınca (kıyamet alâmeti olarak) seddin açılması (Enbiyâ 21/96), Ye’cûc Me’cûc’ün yayılması, sonra birinci sûr ile kıyametin başlaması, haşir ve hesap. 2. Birinci sûrda bütün dağlar gibi o seddin bulunduğu yerin de büyük değişime uğraması, ikinci surda diğerleri gibi Ye’cûc Me’cûc’ün de diriltilerek, birbirine girmiş büyük kalabalıklar halinde haşredilme ve hesaba çekilmeleri. Ye’cûc Me’cûc hakkında başka rivayetler de vardır. Ancak bilginin gerçeklik değeri konusundaki İslâmî kurallara göre bunlara dayanarak kesin bir bilgiye ulaşmak mümkün değildir. Yukarıda özetlenen yorumlara ilaveten 83-99. âyetlerde anlatılan kıssada geçen bazı isim ve kavramlarla ilgili şöyle bir te’vil de yapılmıştır: Zülkarneyn Hz. Muhammed’i, Zülkarneyn’in set yaparak aralarını kapattığı iki dağ Mekke ile Medine’yi, set de Mekke’nin fethi ile sağlanmış olan İslâm birliğini, Ye’cûc ve Me’cûc ise inkârcıları temsil etmektedir. Bu inkârcılar kıyamete kadar İslâm birliğini bozamayacaklar; kıyamet (şaşmaz sözün gerçekleşmesi) yaklaştığında ise inkârcılar dalgalar halinde birbirlerine karışacaklardır (bk. Orhan Kuntman, s. 295-302, 328). 
Kuran Yolu Tefsiri
 
Riyazus Salihin, 410 Nolu Hadis
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sûr sahibi boruyu ağzına koymuş, ne zaman üflemekle emrolunursa hemen üfleyeceği ânın iznini bekleyip durmakta iken ben nasıl sevinebilirim?”  Bu haber, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabına ağır geldi. Bunun üzerine Resûlullah:
“Hasbünallah ve ni’me’l-vekîl: Allah bize yeter, o ne güzel vekildir, deyiniz” buyurdu.
(Tirmizî, Kıyamet 8; Tefsîru sûre (39))

Riyazus Salihin, 412 Nolu Hadis
Hz. Âişe radıyallahu anhâ, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim demiştir:
“İnsanlar, kıyamet gününde, yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak Allah’ın huzurunda toplanırlar.” Bunun üzerine ben:
– Yâ Resûlallah! Kadınlar ve erkekler birlikte olunca, birbirlerine bakmazlar mı, dedim? Peygamber Efendimiz:
– “Âişe! Durum, onların bunu akıllarına getiremeyecekleri kadar ciddidir” buyurdu.
Bir başka rivayette:
“İş, birbirlerine bakamayacakları derecede şiddetlidir”, buyurdu.
(Buhârî, Rikak 45; Müslim, Cennet 56,59. Ayrıca bk. Buhârî, Enbiyâ 8, 48, Tefsîru sûre (5), 14; Tirmizî, Kıyamet 3, Tefsîru sûre (80), 2; Nesâî, Cenâiz 118-119; İbni Mâce, Zühd 33)
 

وَتَرَكْنَا بَعْضَهُمْ يَوْمَئِذٍ يَمُوجُ ف۪ي بَعْضٍ

 

Fiil cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir.  تَرَكْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. 

بَعْضَهُمْ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

يَوْمَئِذٍ  zaman zarfı,  إذ  için muzâftır.  تَرَكْنَا  fiiline müteallıktır.  إذ  mahzuf cümleye muzâftır. Kelimenin sonundaki tenvin mahzuf muzâfun ileyhten ivazdır. Takdiri;  إذ خرجوا من وراء السدّ  (Settin arkasına geçtikleri zaman) şeklindedir.  

يَمُوجُ ف۪ي بَعْضٍ  cümlesi  تَرَكْنَا  ‘nın ikinci mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

يَمُوجُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ‘dir. ف۪ي بَعْضٍ  car mecruru   يَمُوجُ  fiiline müteallıktır.


 وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَجَمَعْنَاهُمْ جَمْعاًۙ

 

Fiil cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.  نُفِخَ  fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir. Naib-i fail müstetir olup takdiri هو ‘dir. فِي الصُّورِ  car mecruru  نُفِخَ  fiiline müteallıktır.

فَ  atıf harfidir.  جَمَعْنَاهُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

جَمْعاً  mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubdur.

Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:

1) Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.

2) Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.

3) Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak  فَعْلَةً  vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.

مَرَّةً  kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَتَرَكْنَا بَعْضَهُمْ يَوْمَئِذٍ يَمُوجُ ف۪ي بَعْضٍ 

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır.

Ayetin birinci cümlesi olan  وَتَرَكْنَا بَعْضَهُمْ يَوْمَئِذٍ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Fiilin azamet zamirine isnadı tazim ifade etmiştir.

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  يَمُوجُ ف۪ي بَعْضٍ  cümlesi,  تَرَكْنَا  fiilinin ikinci mef’ûlü yerindedir. Cümle muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

يَوْمَئِذٍ  ; kıyamet gününden kinayedir.

يَمُوجُ ف۪ي بَعْضٍ  (Birbirine çarparak çalkalanır) cümlesinde istiare vardır. Müstear lafız  مَوْج ‘dir. Bilindiği gibi denizdeki suyun hareketini ifade eder. Bu kelime; ba’s günündeki insanların heyecan, telaş, koşuşturma hareketini ifade etmek için kullanılmıştır. Kalabalık oldukları ve korku içinde oldukları için dalga gibi birbirlerine girmişlerdir. Câmi’; açıkça görünen dalgalanma şeklindeki hareket halidir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belagat Dersleri Beyân İlmi, Safvetü’t Tefasir)


 وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَجَمَعْنَاهُمْ جَمْعاًۙ

 

Cümle istînâf cümlesine  وَ  ’la atfedilmiştir. Atıf sebebi iki cümle arasında manen ve lafzen bulunan ittifaktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Fiil meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef'ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur. Ayrıca bu bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûreti İbrahim, s. 127)

Ayetin son cümlesi  فَجَمَعْنَاهُمْ جَمْعاًۙ , makabline matuftur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Mef’ûlu mutlak olan  جَمْعاًۙ , cümleyi tekid etmiştir.

Fiilin azamet zamirine isnadı tazim ifade etmiştir.

جَمَعْنَا  جَمْعاًۙ  kelimeleri arasında cinas-ı iştikak, reddü’l-acüz ale’s-sadr,  بَعْضٍ  kelimesinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.