قَالَ هٰذَا رَحْمَةٌ مِنْ رَبّ۪يۚ فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ رَبّ۪ي جَعَلَهُ دَكَّٓاءَۚ وَكَانَ وَعْدُ رَبّ۪ي حَقاًّۜ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَالَ | (Zu’l-Karneyn) dedi ki |
|
2 | هَٰذَا | bu |
|
3 | رَحْمَةٌ | bir rahmetdir |
|
4 | مِنْ |
|
|
5 | رَبِّي | Rabbimden |
|
6 | فَإِذَا | zaman |
|
7 | جَاءَ | geldiği |
|
8 | وَعْدُ | va’di |
|
9 | رَبِّي | Rabbimin |
|
10 | جَعَلَهُ | onu eder |
|
11 | دَكَّاءَ | yerle bir |
|
12 | وَكَانَ | ve |
|
13 | وَعْدُ | va’di |
|
14 | رَبِّي | Rabbimin |
|
15 | حَقًّا | haktır (gerçektir) |
|
قَالَ هٰذَا رَحْمَةٌ مِنْ رَبّ۪يۚ فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ رَبّ۪ي جَعَلَهُ دَكَّٓاءَۚ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
Mekulü’l-kavli, هٰذَا رَحْمَةٌ ‘dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
İşaret ismi هٰذَا mübteda olarak mahallen merfûdur. رَحْمَةٌ mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur.
مِنْ رَبّ۪ي car mecruru رَحْمَةٌ ‘un mahzuf sıfatına müteallıktır. Aynı zamanda muzâftır. Mütekellim zamiri ي muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَ atıf harfidir. اِذَا şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.
جَاءَ ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
جَٓاءَ fetha üzere mebni mazi fiildir. وَعْدُ fail olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. رَبّ۪ي muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Mütekellim zamiri ي muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
جَعَلَهُ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
دَكَّٓاءَ kelimesi جَعَلَ ‘nin ikinci mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubdur. Mevsufu mahzuftur. Takdiri; أرضا دكّاء (Arzı yerle bir eder.) şeklindedir.
دَكَّٓاءَ gayri munsarifdir. Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar. Buradaki hemze te’nis alametidir.
وَكَانَ وَعْدُ رَبّ۪ي حَقاًّۜ
وَ atıf harfidir. كَانَ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.
وَعْدُ kelimesi كَانَ ‘nin ismi olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. رَبّ۪ي muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Mütekellim zamiri ي muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
حَقاًّ kelimesi كَانَ ‘nin haberi olup lafzen mansubdur.
قَالَ هٰذَا رَحْمَةٌ مِنْ رَبّ۪يۚ
Ayet istînâfiye olarak fasılla gelmiştir. Bu ayet Zülkarneyn kıssasıyla ilgili son ayettir. Müspet mazi fiil cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan هٰذَا رَحْمَةٌ مِنْ رَبّ۪يۚ , faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedün ileyhin işaret ismi olarak gelmesi, habere işaret ederek önemini vurgular.
İşaret isimleri mahsus şeyleri işaret etmek için kullanılırlar. Buradaki gibi aklî şeyleri işaret etmekte kullanıldıklarında istiare olur. Câmi’ her ikisindeki vücudun tahakkukudur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belagat Dersleri Beyân İlmi)
رَبّ۪ي izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan mütekellim tazim kazanmıştır.
Bu kelam bize bildiriyor ki bu eser normal olarak insanların gayretiyle meydana getirilen eserler kabilinden değil, fakat zahiren benim girişimimle olmuşsa da hakikatte sırf ilâhi bir ihsandır. (Ebüssuûd)
قَالَ هٰذَا رَحْمَةٌ مِنْ رَبّ۪يۚ İstînâf-ı beyaniyye cümlesidir. Burada gizli bir soruya cevap vardır. Gizli soru: Zülkarneyn bu büyük işi tamamlayınca ne yaptı? Ona şu cümle ile cevap verilir: Bu, Rabbimden bir rahmettir. (Âşûr)
فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ رَبّ۪ي جَعَلَهُ دَكَّٓاءَۚ وَكَانَ وَعْدُ رَبّ۪ي حَقاًّۜ
فَ , atıf harfidir. اِذَا ; şart fiilinin gerçekleşme ihtimalinin kuvvetli olduğunu ifade eden şart edatıdır. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi olan جَٓاءَ وَعْدُ رَبّ۪ي müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır ve اِذَا ’nın muzâfun ileyhidir.
Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih es-Samerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 2, s. 88.)
اِذَا edatı اِنْ edatının aksine kesinlik, zan ve vukuu çokça olan cümlelerde bulunma özelliğine sahiptir. اِنْ edatı şüphe, vehim ve vukuu nadir olan cümlelerde bulunur. (Itkan c.1 s.407)
Cevap cümlesi جَعَلَهُ دَكَّٓاءَۚ , müspet mazi fiil sıygasıyla faide-i haber ibtidaî kelamdır. Aynı zamanda اِذَا ’nın müteallakıdır.
Cümlede fiiller mazi sıygada gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
Müstakbel, vukûunun kesinliğini ifade için maziyle gelebilir. Böylece gelecekte vuku bulacak olan şey, sanki vuku bulmuş gibidir. Ahirette olacak haller bu işin kesinlikle vuku bulacağına delalet etmek üzere mazi fiille anlatılmıştır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip şart üslubunda gelmiş, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Bundan önce Allah'ın (cc) rahmetinin genişliği beyan edildikten sonra bu kelam da O’nun kudretinin büyüklüğünü beyan etmektedir. (Ebüssuûd)
وَعْدُ رَبّ۪ي izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan ي zamirinin ait olduğu Zülkarneyn, yine Rabb ismine muzâf olan وَعْدُ , şan ve şeref kazanmıştır.
وَعْدُ رَبّ۪ي izafeti, vaadi tazim içindir.
دكآّء kelimesi فعلاء vezninde sıfat-ı müşebbehedir. Sıfat-ı müşebbehe mübalağa ifade eder.
دكآّء kelimesinin tenvin alamaması gayri munsarif olmasından ileri gelmektedir. Bu kelimedeki tenvin kesret ifade eder.
فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ رَبّ۪ي [Rabbimin vaadi geldiği zaman] ifadesinde mecazî isnad vardır. Gelen vaat değil, vaadin vaktidir.
Ayetteki هٰذَا ifadesi, sete işarettir. Yani; "Bu set, Allah'tan bir nimet ve kullarına bir rahmettir” demektir. Veya bu zamirle, "o iki dağın yakasını bir araya getirip dümdüz yapma imkân ve kudreti Allah'tan bir rahmettir" demektir. Fakat, فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ رَبّ۪ي [Rabbimin vaadi gelince] yani kıyametin gelmesi yaklaşınca, Allah Teâlâ o seddi, dümdüz eder. Yerle bir eder. Arapçada, yüksek iken yerle bir, dümdüz olan her şey hakkında ( إندكّ /dümdüz oldu) fiili kullanılır. Bu kelime, “dümdüz arazi, toprak" manasında olmak üzere, med ile ( دكآّء ) şeklinde de okunmuştur. (Fahreddin er-Râzî)
وَكَانَ وَعْدُ رَبّ۪ي حَقاًّۜ cümlesi, mekulü’l-kavle dahil olan şart cümlesine matuftur. كَانَ ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كَانَ ‘nin haberinin isim olarak gelmesi, devam ve süreklilik ifade eder.
Son cümle tezyîldir. (Âşûr) Tezyîl cümleleri, tetmim ıtnâbı babındandır.
Zülkarneyn’in sözlerinde, رَبّ۪ lafzının mütekellim zamirine izafetiyle üç kez tekrarlanması onun Rabbine olan tazim, muhabbet ve haşyetinin işaretidir.
وَعْدُ , رَبّ۪ي kelimelerinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
رَحْمَةٌ , رَبّ۪ي , حَقاًّۜ kelimeleri arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır.