فَاَجَٓاءَهَا الْمَخَاضُ اِلٰى جِذْعِ النَّخْلَةِۚ قَالَتْ يَا لَيْتَن۪ي مِتُّ قَبْلَ هٰذَا وَكُنْتُ نَسْياً مَنْسِياًّ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَأَجَاءَهَا | ve onu getirdi |
|
2 | الْمَخَاضُ | doğum sancısı |
|
3 | إِلَىٰ |
|
|
4 | جِذْعِ | dalı(nın altı)na |
|
5 | النَّخْلَةِ | bir hurma |
|
6 | قَالَتْ | dedi |
|
7 | يَا لَيْتَنِي | Keşke! |
|
8 | مِتُّ | ölseydim |
|
9 | قَبْلَ | önce |
|
10 | هَٰذَا | bundan |
|
11 | وَكُنْتُ | ve idim |
|
12 | نَسْيًا | unutulsa |
|
13 | مَنْسِيًّا | unutulanlar gibi |
|
فَاَجَٓاءَهَا الْمَخَاضُ اِلٰى جِذْعِ النَّخْلَةِۚ
فَ atıf harfidir. اَجَٓاءَهَا fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir هَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. الْمَخَاضُ fail olup lafzen merfûdur.
اِلٰى جِذْعِ car mecruru اَجَٓاءَهَ fiiline müteallıktır. النَّخْلَةِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
قَالَتْ يَا لَيْتَن۪ي مِتُّ قَبْلَ هٰذَا وَكُنْتُ نَسْياً مَنْسِياًّ
Fiil cümlesidir. قَالَتْ fetha üzere mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. Fail müstetir olup takdiri هى ’dir.
Mekulü’l-kavli يَا لَيْتَن۪ي مِتُّ قَبْلَ هٰذَا ’dir. قَالَتْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
يَا tenbih edatıdır. Temenni ifade eden لَيْتَن۪ي harfi, اِنَّ gibi isim cümlesine dahil olur, ismini nasb haberini ref yapar. Sonundaki نِ vikayedir. Mütekellim zamiri ي harfi لَيْتَ ‘nin ismi olup mahallen mansubdur.
مِتُّ fiili, لَيْتَن۪ي ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur. مِتُّ sükun üzere mebni meçhul mazi fiildir. Muttasıl zamir تُ naib-i fail olarak mahallen merfûdur.
قَبْلَ zaman zarfı, مِتُّ fiiline müteallıktır. İsm-i işaret هٰذَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
قَبْلَ ve بَعْدَ kelimeleri; muzâfun ileyhleri hazf edilince damme üzere mebni olurlar: Bu durumdaki izafete izafetten munkatı’ zarflar (izafetten kesilen zarflar) denir. قَبْلَ zarfı, hem cümleye hem de tek kelimeye (müfrede) muzâf olanlar grubundadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَ atıf harfidir. كُنْتُ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.
كَانَ ‘nin ismi mütekellim zamiri تُ olarak mahallen merfûdur. نَسْياً kelimesi كَانَ ‘nin haberi olarak lafzen mansubdur. مَنْسِياًّ kelimesi نَسْياً sıfatı olup lafzen mansubdur. Veya نَسْياً ‘in manasını tekit etmek içindir.
مَنْسِياًّ kelimesi sülâsî mücerred olan نسي fiilinin ism-i mef’ûludur.فَاَجَٓاءَهَا الْمَخَاضُ اِلٰى جِذْعِ النَّخْلَةِۚ
Terahi ifade eden فَ harfiyle …فَانْتَبَذَتْ cümlesine atfedilen ayetin ilk cümlesinde Allah Teâlâ, Hz. Meryem’in durumu hakkında bilgi veriyor. Ayetler arasında meskutun anh mevcuttur.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
فَاَجَٓاءَهَا fiilinin faili الْمَخَاضُ ‘dur. Bu ifadede sebebe isnat olarak mecaz-ı aklî vardır. Sancı, onu hurma kütüğüne götüren değil, gitmesine sebep olan şeydir.
اَجَٓاءَ (getirdi) fiili, جَٓاءَ (geldi) fiilindendir. Fakat bu kelime, bu şekle dönüştükten sonra, sığınma manasına kullanmıştır. Ayetteki bu fiil, ‘’doğum sancıları Meryem'i hurma kütüğüne sığınmaya mecbur etti" manasındadır. (Fahreddin er-Râzî)
فَاَجَٓاءَهَا الْمَخَاضُ ifadesi istiare olup, (Doğum sancısı onu (Meryem’i) kendisine dayanak, sırtına destek edinmek için hurma gövdesine götürdü veya sığındırdı) anlamına gelir. Gerçekte hurma gövdesine gidip sığınan Meryem’in kendisidir. Ancak doğum sancısı sığınmanın sebebi olduğu için, sığındırılma ve götürme eyleminin bu sebebe nispet edilmesi güzel düşmüştür. (Şerîf er-Râdî, Kur’an Mecazları)
Ayette النَّخْلَةِۚ ‘nin (hurma ağacının) elif-lamlı gelmesi ya cins ifade eder veya bunun belli bir hurma ağaç olduğunu gosterir. Buna göre o civarda ondan başka hurma ağacı olmadığı ve insanlarca kolayca bilindiği anlaşılır. (Beyzâvî)
Hazret-i Meryem de doğum sancısı başlayınca, hem onunla örtünmek için, hem de doğum sırasında dayanmak için bir hurma ağacının gövdesinin arkasına çekildi. Bu hurma ağacı, dalları ve yeşilliği olmayan kuru bir ağaç idi. Mevsim de kış idi.
Muhtemeldir ki, Allah Hazret-i Meryem'e ayetlerini göstermek, onun korkusunu gidermek ve ona, yeni doğum yapanların yemeği ve en uygun gıdası olan taze hurma yedirmek için kendisine bunu ilham etmişti. (Ebüssuûd)
قَالَتْ يَا لَيْتَن۪ي مِتُّ قَبْلَ هٰذَا وَكُنْتُ نَسْياً مَنْسِياًّ
İstinafiyye olarak fasılla gelen son cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. قَالَتْ fiilinin mekulü’l-kavli olan يَا لَيْتَن۪ي مِتُّ قَبْلَ هٰذَا cümlesi, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. يَا harfinin, tenbih için olduğu da söylenmiştir.
Nidanın cevabı, لَيْتَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi, temenni üslubunda talebî inşâî isnaddır. لَيْتَ ’nin haberi مِتُّ قَبْلَ هٰذَا cümlesi menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Temenni: Husûlü arzu edilmekle ve sevilmekle birlikte imkansız ya da ihtimali çok zayıf bir şeyin olmasını istemektir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
يَا لَيْتَن۪ي ifadesinde utanma ve hüzün vardır.
Cümlede muzâfun ileyh olan işaret ismiyle duruma işaret edilmiştir. Bu konunun önemini vurgulamak içindir.
İşaret isminde istiare vardır. Bilindiği gibi işaret ismi mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de ‘‘vücudun tahakkuku’’dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
لَيْتَ ’nin haberine, hükümde ortaklık nedeniyle atfedilen وَكُنْتُ نَسْياً مَنْسِياًّ cümlesi, كَان ’nin dahil olduğu isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
نَسْياً , nakıs fiil كَان ’nin haberidir. مَنْسِياًّ , onun sıfatıdır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
نَسْياً - مَنْسِياًّ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.