Meryem Sûresi 30. Ayet

قَالَ اِنّ۪ي عَبْدُ اللّٰهِ۠ اٰتَانِيَ الْكِتَابَ وَجَعَلَن۪ي نَبِياًّۙ  ...

Bebek şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَ (Çocuk) dedi ق و ل
2 إِنِّي şüphesiz ben
3 عَبْدُ kuluyum ع ب د
4 اللَّهِ Allah’ın
5 اتَانِيَ bana verdi ا ت ي
6 الْكِتَابَ Kitabı ك ت ب
7 وَجَعَلَنِي ve beni yaptı ج ع ل
8 نَبِيًّا peygamber ن ب ا
 
Hz. Meryem kavminin, “Gerçekten sen çirkin bir şey yaptın!” şeklindeki ağır ithamına (âyet 27) cevap vermedi; olayı çocukla konuşmaları için ona işaret etti. Fakat onlar, “Beşikteki bebekle nasıl konuşalım?!” diyerek hayretlerini ifade ettiler. Bunun üzerine çocuk dile geldi ve bu âyetlerde geçen cevabı verdi. Yüce Allah, hıristiyanların gelecekte Hz. Îsâ’ya ilâhlık yakıştıracaklarını bildiği için, burada ona her şeyden önce Allah’ın kulu olduğunu söyletti. Böylece Hz. Îsâ kendisinin bir ilâh değil bir kul ve bir peygamber olduğunu, ilâhî varlığın üç öğesinden biri olmadığını ilân etmiş oldu. Kendisinin namaz, oruç ve benzeri kulluk görevlerini yerine getirmekle yükümlü kılındığını, diğer insanlar gibi doğduğunu, yaşayacağını, öleceğini ve kıyamet vakti geldiğinde tekrar diriltileceğini ifade etti. Bu ifadelerden namazın, –vakitleri ve rek’at sayıları gibi şeklî yönlerinde farklılıklar bulunsa da– en azından Hz. İbrâhim’den sonra peygamberler geleneğinde mevcut bir ibadet olduğu anlaşılmaktadır.
 
 Hz. Îsâ’ya verilen kitaptan maksat İncil’dir. Âyetin “O, bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı” anlamına gelen kısmı için, Îsâ’nın bu sözü söylediği sırada peygamber kılındığı ve kendisine kitap verildiği yorumunu yapanlar varsa da bu yorum zayıf bulunmuştur. Bu sözden, daha bebek iken yaptığı konuşmada Allah’ın ezelde kendisi için peygamberliği ve kitap verilmesini takdir ettiğini açıklamasının istendiği anlaşılmaktadır (Şevkânî, III, 374). Hz. Îsâ babasız olarak bakire bir anadan dünyaya geldiği için, “Allah beni ana babama saygılı olmayı emretti” dememiş, sadece “Anneme saygılı olmayı emretti” demiştir. 14. âyette Hz. Yahyâ’dan söz edilirken “Ana babasına çok iyi davranırdı” dendiği halde aynı tema Hz. Îsâ açısından işlenirken “Anneme saygılı kıldı” denmesi onun babasız dünyaya geldiğine işaret eder. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de hep Meryem oğlu Îsâ olarak anılmıştır.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 597-598
 
Resûl-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“ İnsanların dünya ve âhirette Meryem oğlu Îsâ’ya en yakını benim.  Bütün peygamberler babaları bir, anaları ayrı kardeşler gibidir. Îsâ peygamber benim kardeşimdir; onunla benim aramda başka peygamber yoktur. “
( Buhâri, Enbiya 48; Müslim, Fezâil 143-145)
 

قَالَ اِنّ۪ي عَبْدُ اللّٰهِ۠ اٰتَانِيَ الْكِتَابَ وَجَعَلَن۪ي نَبِياًّۙ

 

Fiil cümlesidir. قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. Mekulü’l-kavli  اِنّ۪ي عَبْدُ اللّٰهِ۠ ’dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.  ي  mütekellim  zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.

عَبْدُ  kelimesi  اِنَّ ’nin ismi olup lafzen merfûdur.  اللّٰهِ۠  lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

اٰتَانِيَ  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.

Sonundaki  ن  vikayedir. Mütekellim zamir  ي  mef’ûlu olarak mahallen mansubdur.

الْكِتَابَ  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

وَ  atıf harfidir.  جَعَلَن۪ي  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.

Sonundaki  ن  vikayedir. Mütekellim zamir  ي  mef’ûlu olarak mahallen mansubdur.

نَبِياًّ  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

Değiştirme manasına gelen  جَعَلَ  kelimesi 3 şekilde gelir:

1. Bir şeyden başka bir şey meydana getirmek  

2. Bir halden başka bir hale geçmek 

3. Bir şeyle başka bir şeye hükmetmek. 

Bu ayette “bir halden başka bir hale geçmek” manasında kullanılmıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اٰتَانِيَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  أتي ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de  fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

قَالَ اِنّ۪ي عَبْدُ اللّٰهِ۠ 

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayet, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli  اِنَّ  ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.  اِنَّ ’nin haberi  عَبْدُ اللّٰهِ۠  şeklindeki izafet, bu ayet-i kerimede muzâfı tazim etmek, şereflendirmek için gelmiştir. Çünkü Allah Teâlâ’ya izafet, muzâfı şereflendirir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi) 

Bu üslup, onların inançlarının reddini ve Hz. Îsa’nın Allah’ın kulu olduğunu kuvvetle ifade etmek içindir.

Allah, hakkı tahkik ve Hz. İsa'nın ilâhlığını iddia edenleri reddetmek üzere, kaçınılmaz bir hakikat olarak onu böyle konuşturmuş; Allah'ın kulu olduğunu ona söyletmiştir. (Ebüssuûd)


 اٰتَانِيَ الْكِتَابَ وَجَعَلَن۪ي نَبِياًّۙ

 

Mekulü’l-kavle dahil olan istînâf cümlesidir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

وَجَعَلَن۪ي نَبِياًّۙ  cümlesi, aynı üslupta gelerek makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Fiiller mazi sıygada gelerek sebat, istikrar ve temekkün ifade etmiştir.

Mazi fiil sebata, temekküne ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107) 

Mef’ûl olan  نَبِياًّۙ ’deki tenvin cins ve tazim içindir.

الْكِتَابَ - نَبِياًّۙ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Hz. İsa'nın, Allah Teâlâ’yı evlat edinmekten tenzih eden sözü, annesi ile ilgili töhmetin giderilmesini de temin etmiştir. Alimler, ayette geçen kitaptan ne kastedildiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bazıları, bunun Tevrat olduğunu, çünkü bu ifadenin başındaki elif lâmın ahd (bilinen) için olduğunu, onlar tarafından bilinen kitabın ise Tevrat olduğunu söylerlerken, Ebu Müslim bununla İncil'in kastedildiğini, çünkü  الْكِتَابَ  kelimesindeki elif-lâmın cins ifade ettiğini yani “O, bana kitap cinsinden verdi.” demek olduğunu söylemiştir. Bazı kimseler de bununla hem Tevrat hem de İncil'in kastedildiğini, zira elif lâmın istiğrak (şümul) ifade ettiğini söylemişlerdir. (Fahreddin er-Râzî)

İsa’nın (a.s.)  اٰتَانِيَ  [bana verdi] sözünden sonra Allah Teâlâ'nın ona verdiği nimetler sayılmıştır. Bu; cem' ma’at-taksim sanatı üslubudur. 

وَجَعَلَن۪ي نَبِياًّۙ “Beni bir peygamber kıldı.” Bu ve bundan sonrakiler; Allah’ın onun hakkında takdir ettiği, onun için hükme bağladığı ve ona sonradan olacak şeyleri haber vermesidir. Mana şöyledir de denilmiştir: Bana kitap verecek ve buluğa erdiğim zaman beni peygamber kılacaktır. Bu durumda mazi muzari yerine geçmiştir, tıpkı “...وَاِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا عٖيسَى ” (Maide Suresi, 116) kavlinde olduğu gibi. (Ez-Zâdu’l Mesir)