Meryem Sûresi 43. Ayet

يَٓا اَبَتِ اِنّ۪ي قَدْ جَٓاءَن۪ي مِنَ الْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ فَاتَّبِعْن۪ٓي اَهْدِكَ صِرَاطاً سَوِياًّ  ...

“Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki seni doğru yola ileteyim.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَا أَبَتِ babacığım ا ب و
2 إِنِّي bana
3 قَدْ elbette
4 جَاءَنِي bana geldi ج ي ا
5 مِنَ
6 الْعِلْمِ bir bilgi ع ل م
7 مَا
8 لَمْ
9 يَأْتِكَ sana gelmeyen ا ت ي
10 فَاتَّبِعْنِي bana uy ت ب ع
11 أَهْدِكَ seni ileteyim ه د ي
12 صِرَاطًا bir yola ص ر ط
13 سَوِيًّا düzgün س و ي
 
Bu âyetler, evlâdın ana babaya karşı tavrının nasıl olması gerektiğini göstermesi bakımından ilgi çekicidir. Hz. İbrâhim, babası Âzer’e her sözünün başında “babacığım” diye hitap etmekte, –ilerideki âyetlerden anlaşılacağı üzere– babası müşrik olmasına, kendisine karşı son derece kaba ve tehditkâr ifadeler kullanmasına rağmen ona karşı saygıda kusur etmediği görülmektedir. Âyetlerden aynı zamanda küçüğün de büyüğe öğüt verebileceği ve din konusunda insanları doğru yola iletecek gerçek bilginin ilâhî vahiy olduğu anlaşılmaktadır. 44. âyette, Allah’ın emrine aykırı olmasına rağmen şeytanın emrine itaat etmek, “ona tapma” olarak değerlendirilmiştir. Kur’an akla, hakikate ve ahlâka aykırı olan her türlü hareketi şeytanî olarak; ve şeytanî sâiklere teslimiyet yönünde ortaya konan her bilinçli eylemi de “şeytana tapma” olarak tanımlamaktadır (Esed, II, 615; krş. Nisâ 4/117). 
 
İbrâhim’in babası için dua edeceği yönündeki vaadi, babasının inkârcı olarak öleceğini ve Allah düşmanı olduğunu öğrenmeden önce idi. Bu durumu öğrenince babasının affı için dua etmekten vazgeçti (bk. Tevbe9/114).
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 602
 

يَٓا اَبَتِ اِنّ۪ي قَدْ جَٓاءَن۪ي مِنَ الْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ 

 

يَا  nida,  اَبَتِ  münadadır. Kelimenin sonundaki kesra muzâfun ileyhten ivazdır. Mütekellim  يَ ’sı mahzuftur. Nidanın cevabı  اِنّ۪ي قَدْ جَٓاءَن۪ي dir.  

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. 

ي  mütekellim  zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.  قَدْ جَٓاءَن۪ي مِنَ الْعِلْمِ  cümlesi  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.

قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder.  جَٓاءَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو dir. Sonundaki  نِ  vikayedir. Esre ise mahzuf mütekellim zamirinden ivazdır.

Mütekellim zamir  ي  mukaddem mef‘ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

مِنَ الْعِلْمِ  car mecruru  جَٓاءَن۪ي  fiiline müteallıktır. Müşterek ism-i mevsûl  مَا  fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  لَمْ يَأْتِكَ dir. Îrabdan mahalli yoktur.

لَمْ  muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.  

يَأْتِكَ  illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو dir. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.


  فَاتَّبِعْن۪ٓي اَهْدِكَ صِرَاطاً سَوِياًّ

 

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri;  إن شئت الهداية فاتبعني (Hidayete ermek istiyorsan bana tabi ol.) şeklindedir.

اتَّبِعْن۪ٓي  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir. Sonundaki  نِ  vikayedir. Esre ise mahzuf mütekellim zamirinden ivazdır.

Mütekellim zamir  ي  mukaddem mef‘ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  

فَ  karinesi olmadan gelen  اَهْدِكَ  cümlesi talebin cevabı olup illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. 

Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

صِرَاطاً  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. سَوِياًّ  kelimesi  صِرَاطاً ın sıfatı olup fetha ile mansubdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)     

فَاتَّبِعْن۪ٓي  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi  تبع ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

 

يَٓا اَبَتِ اِنّ۪ي قَدْ جَٓاءَن۪ي مِنَ الْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ

 

İsti’naf cümlesidir. Nida üslubunda talebî inşaî isnaddır. Münada olan  اَبَتِ ’de muzâfun ileyh olan mütekellim zamiri mahzuftur. Bu mütekellimin münadaya yakın olma isteğine işarettir. 

اَبَتِ  kelimesindeki  تِ , izafet  ي 'sinden ivazdır, çünkü bedel ile kendisinden bedel yapılan kelime birarada bulunamayacağı için  يَٓا أبتي  denilmez; bazen elif,  يَٓا ’dan bedel yapılarak  يا أبتا  denilir. Bu ifade yalnız yalvarmak için kullanılır, bunun içindir ki onu tekrar etmiştir. (Fahreddin er-Râzî)

Nidanın cevabı olan  اِنّ۪ي قَدْ جَٓاءَن۪ي مِنَ الْعِلْمِ  cümlesi  اِنَّ  ve  قَدْ  ile  tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. İsim cümlesi sübut ifade etmiştir.

İnkârî kelam üslubuyla söylediği bu sözler, babasının inkârının derecesini ve babasını ikna etmeyi çok istediğini gösterir.

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden,  اِنَّ , isim cümlesi ve  قَدْ  tekid harfi olmak üzere birden çok tekid unsuru taşıması sebebiyle bu ve benzeri cümleler, çok muhkem/sağlam cümlelerdir. 

جَٓاءَن۪ي  fiilinin faili konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَا nin sılası olan …لَمْ يَأْتِكَ , menfî muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Car mecrur  مِنَ الْعِلْمِ , ihtimam gereği faile takdim edilmiştir.

قَدْ جَٓاءَن۪ي مِنَ الْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ  [Bana, sana gelmeyen bir bilgi gelmiştir.] ifadesinde, İbrahim’in (as) ilminin yenilendiği anlamı bulunmaktadır. (Keşşâf)

Bu ayetler, dinleyicinin şefkat duygularını harekete geçirmektedir. İbrahim (as), babasına nasihat etmek ve onu içinde bulunduğu yanlıştan kurtarmak istediği için kibar, yumuşak ve edepli davranmakla birlikte sözlerini de çok güzel bir şekilde tertip etmiştir. Sevgi ve saygı içeren ‘’Babacığım!’’  ifadelerinin tekrarlandığı bu ayetlerde de istidrâc vardır. (İbnu’l Esîr)


فَاتَّبِعْن۪ٓي اَهْدِكَ صِرَاطاً سَوِياًّ

 

فَ  rabıtadır. Bu cümleden önce mahzuf bir şart olduğuna işaret eder. Emir üslubunda talebî inşâî isnad olan  اتَّبِعْن۪ٓي اَهْدِكَ صِرَاطاً سَوِياًّ  cümlesi, takdiri …إن أردت الهداية  [hidayete ermek istersen] olan mahzuf şartın cevabıdır.

Mahzuf şart ve mezkür cevabından oluşan terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

فَ  karinesi olmadan gelen  اَهْدِكَ صِرَاطاً سَوِياًّ  cümlesi, mukadder şartın cevabı,  müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

Mukadder şart ve cevap cümlesinden oluşan bu terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.

اَهْدِكَ  fiilinin ikinci mef’ûlü olan  صِرَاطاً ’deki tenvin tazim ve nev ifade eder.  سَوِياًّ  kelimesi  صِرَاطاً  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

صِرَاطاً سَوِياًّ  tabirinde istiare vardır.  صِرَاط  kelimesi ‘yol’ demektir. Hedefe ulaştırması bakımından benzer oldukları için din (ihlaslı olmak) yola benzetilmiştir. Müşebbeh (din) hazf edilmiş müstearun minh (sırat) zikredilmiştir. Tasrihî istiâredir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belagat Dersleri Beyân İlmi)

جَٓاءَن۪يلَمْ يَأْتِكَ  kelimeleri arasında tıbâk-ı selb,  جَٓاءَن۪ي - يَأْتِكَ  arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.