Meryem Sûresi 66. Ayet

وَيَقُولُ الْاِنْسَانُ ءَاِذَا مَا مِتُّ لَسَوْفَ اُخْرَجُ حَياًّ  ...

İnsan, “Öldüğümde gerçekten diri olarak (topraktan) çıkarılacak mıyım?” der.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَيَقُولُ ve diyor ki ق و ل
2 الْإِنْسَانُ insan ا ن س
3 أَإِذَا zaman mı?
4 مَا
5 مِتُّ öldüğüm م و ت
6 لَسَوْفَ muhakkak
7 أُخْرَجُ çıkarılacağım خ ر ج
8 حَيًّا diri olarak ح ي ي
 
İlk yaratılışı düşünmeyen insanlar, öldükten sonra dirilmeyi inkâr etmekte ve çürüyüp toz toprak olduktan sonra yeniden dirilmenin bir hayal ürünü olduğunu iddia etmektedirler. Oysa insan ilk yaratılışını düşünürse kendisini yoktan var eden bir kudretin, ölüp toz toprak olduktan sonra onu yeniden diriltebileceğine kanaat getirir. Nitekim Allah Teâlâ başka âyetlerde de insanları ilk defa nasıl yaratmışsa öyle dirilteceğini, bunun kendisi için daha kolay olduğunu ifade buyurmuştur (bk. Rûm 21/27; Yâsîn 36/79). 68. âyetteki “şeytanlar”dan maksat insanların ilâhî huzura çıkıp dünyada yaptıklarından hesaba çekilecekleri bir âhiret günü olmadığını, hayatın sadece bu dünya hayatından ibaret olduğunu iddia ederek insanları aldatıp saptıran inkârcı önderlerdir (Şevkânî, III, 386). Yüce Allah, bunları ve bunların kandırarak yoldan çıkardığı kimseleri mahşerde toplayıp cezalarını vereceğini buyurmuştur.
 
 Allah’a en çok âsi olanların çekip çıkartılacağını, ayrılacağını belirten 69. âyetteki ifade bazı tefsirciler tarafından şöyle yorumlanmıştır: İsyankârların bir kısmı ayırt edilip cehenneme atılacak, isyanı daha hafif olanlar ise bağışlanacaklar. Ancak, tefsircilerin çoğunluğuna göre âyet bütünüyle kâfirlere dairdir. Ayırt edilmekten maksat ise insanların inkârcılık ve isyan derecesine göre çeşitli gruplara ayrılmasıdır. Buna göre her grup cehennemde durumuna uygun bir tabakaya atılacaktır. Suç işleme ve inkârda öncülük ve önderlik edenlerin azabı daha ağır olacaktır (bk. Nahl 16/88; Ankebût 29/13). Ancak sonuç itibariyle, 70. âyette belirtildiğine göre kimlerin daha fazla isyankâr olduğunu eksiz bilen Allah Teâlâ, herkese, isyan ve günahlarının derecesine göre hak ettiği cezayı da eksiksiz bilecek ve en âdilane bir şekilde uygulayacaktır. 
 
 “İçinizden, oraya (cehenneme) varmayacak hiçbir kimse yoktur” meâlindeki 71. âyette geçen cümle ile devamı üç türlü yorumlanabilir: a) Bunlardan maksat sırattan geçenlerdir. Mümin olsun kâfir olsun bütün insanlar aynı zamanda cehennemin üstünde kurulmuş olan sırattan geçmek zorunda oldukları için oraya uğramış olurlar. Ancak 72. âyete göre “kötülükten sakınanlar” cehennemden esirgenirken “zalimler diz üstü çökmüş olarak” orada bırakılacaktır. b) Maksat kâfirlerdir ve bunlar cehenneme gireceklerdir. c) Potansiyel olarak her insan ameline göre cennete olduğu kadar cehenneme de girebilecek durumdadır.
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 612-613
 

وَيَقُولُ الْاِنْسَانُ ءَاِذَا مَا مِتُّ لَسَوْفَ اُخْرَجُ حَياًّ

 

Fiil cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir.  يَقُولُ  merfû muzari fiildir.  الْاِنْسَانُ  fail olup lafzen merfûdur.

Hemze istifham harfidir. اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

مَا  zaid harftir.  مِتُّ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  مِتُّ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir   تُ  naib-i fail olarak mahallen merfûdur.

لَ  ibtidaiyyedir.  سَوْفَ  gelecek zamana işaret eder. Alimler bu edatı tesvif -erteleme- diye isimlendirmişlerdir. Vaat veya tehdit bulunan yani istenen veya hoşlanılmayan bir fiile delalet eden bir muzari fiilin  başına geldiklerinde tekid-vurgu olurlar.

اُخْرَجُ  damme üzere merfu meçhul, muzari fiildir. Naib-i faili müstetir olup takdiri  اناdir.  حَياًّ  kelimesi hal olup fetha ile mansubdur.

Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zü-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hal’i sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 

1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 

2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 

3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اُخْرَجُ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. 

İf’al babındadır. Sülâsîsi  خرج ’dir.

İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.

 

وَيَقُولُ الْاِنْسَانُ ءَاِذَا مَا مِتُّ لَسَوْفَ اُخْرَجُ حَياًّ

 

وَ , istînâfiyyedir. Müspet muzari fiil cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

يَقُولُ  fiilinin mekulü’l-kavli, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Hemze istifham, اِذَا şart manası taşıyan müstakbel zaman zarfıdır. Müteallakı cevap cümlesidir.

Şart üslubunda gelen ayeti istifham üslubunda, talebî inşaî isnaddır. Müspet mazi fiil sıygasındaki cümleye dahil olan  مَا , tekid ifade eden zaid harftir.

İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen alay ve inkâr kastı taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

Şartın, takdiri  أبعث  (yeniden dirilme) olan cevabı mahzuftur. Bu takdire göre şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

Tefsiriyye olarak fasılla gelen  لَسَوْفَ اُخْرَجُ حَياًّ  cümlesi, ibtidaiyye lâm’ı ve istikbal harfi  سَوْفَ  ile tekid edilmiş, müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber inkarî kelamdır. 

حَياًّ , müekked haldir. Bu ayette mezheb-i kelâmî sanatı vardır.

[Ben öldüğümde mi diriltileceğim?] der. [Bu insan kendisi önceden bir şey değilken onu yaratmış olduğumuzu hatırlamaz mı?] ayetinde yok iken var eden Allah’a, var olduktan sonra tekrar yaratmanın daha kolay olduğunun aklen izahı yapılmaktadır. Yokken ortaya çıkarmak zordur. Allah seni yokken var etmiştir. Var olanın seni tekrar yaratması da mümkündür, denilmektedir. (Hasan Uçar Kur’an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)

وَيَقُولُ الْاِنْسَانُ [İnsan der] cümlesinde zikr-i umûm irade-i husus vardır. Burada insandan maksat kâfirdir. Çünkü öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden odur. (Safvetü’t Tefasir)

Mazi  قالوا  fiili yerine muzari  يَقُولُ  fiilinin tercih edilmesi, bu sapkın sözlerin ve batıl itikadın sürekli tekrarlanacağına işaret etmektedir.

الْاِنْسَانُ  sözüyle kastedilen, hususiyetle ba’s gününü kabul etmeyen kâfirlerdir. Her halükârda böyle bir konumda  الْاِنْسَانُ  lafzı müminleri kapsamaz.

Öldüğüm zaman mı gerçekten ben çıkarılacağım? Yerden yahut ölüm halinden. Zarfın başa alınması ve inkâr harfinden sonra gelmesi, inkâr edilen şeyin ölümden sonraki hayat vakti olmasındandır.  اُخْرَجُ ’nun gösterdiği bir fiille mansubdur, onunla değil. Çünkü  ل ’ın maba'di makablinde amel etmez.  ل  burada sırf tekid içindir, hal manasından soyutlanmıştır, istikbal edatı olan  سَوْفَ  ile birlikteliği caiz görülmüştür. (Beyzâvî)

مِتُّ (Öldüm) - حَياًّ  (Diri olarak) kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır. (Safvetü’t Tefasir)