Meryem Sûresi 98. Ayet

وَكَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍۜ هَلْ تُحِسُّ مِنْهُمْ مِنْ اَحَدٍ اَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزاً  ...

Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Onlardan hiçbirini hissediyor yahut onların bir fısıltısını olsun işitiyor musun?
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَكَمْ ve nicesini
2 أَهْلَكْنَا helak ettik ه ل ك
3 قَبْلَهُمْ onlardan önce ق ب ل
4 مِنْ
5 قَرْنٍ nesillerden ق ر ن
6 هَلْ -musun?
7 تُحِسُّ hissediyor- ح س س
8 مِنْهُمْ onlardan
9 مِنْ hiç
10 أَحَدٍ birini ا ح د
11 أَوْ yahut
12 تَسْمَعُ işitiyor (musun?) س م ع
13 لَهُمْ onların
14 رِكْزًا cılız bir sesini ر ك ز
 
Sûrenin bu son âyetinde insanlar bir defa daha uyarılarak yukarıda anlatılan azgın kavimden önce de Allah’ın âyetlerini inkâr edip uyarılarına kulak vermeyen nice nesillerin helâk edildiği, böylece onların yeryüzünden ve tarih sahnesinden silinip gittikleri bildirilmektedir. Şimdi onlardan hayat belirtisi olarak hiçbir şey görülmemekte, ne bir ses ne bir nefes işitilmektedir. Âyet, Kur’an’ın uyarılarına kulak vermeyenlerin de aynı şekilde ceza göreceklerine dikkat çekmektedir.
 
  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 621
 

Rakeze ركز : رِكْزٌ gizli/alçak sestir. رَكَزَ fiili gizli olarak gömmek anlamında kullanılır. مَرْكَز الجُنْدِ ifadesi ordunun mızraklarını sapladıkları karargâhlarıdır. (Müfredat)

Kuran’ı Kerim’de isim olarak 1 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri merkez ve temerküzdür. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

وَكَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍۜ 

 

Fiil cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir.  كَمْ  soru harfi haberiye olarak, اَهْلَكْنَا  fiilinin mukaddem mef’ûlu olarak mahallen mansubdur. اَهْلَكْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

مِنْ قَبْلِهِمْ  car mecruru  اَهْلَكْنَا  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

مِنْ قَرْنٍ  car mecruru  كَمْ ’in temyizidir.

Temyiz; kendisinden sonra geçen müphem (manası açık olmayan) bir ismin manasına açıklık getiren camid, nekre bir isimdir. Yani; çeşitli manalar kastedilmeye elverişli önceki isim veya cümleden asıl maksadın ne olduğunu açıklamak üzere zikredilen camid (türememiş), mansub ve nekre isme temyiz denir. Temyizin manasını açıkladığı önceki isme veya cümleye de mümeyyez denir. Temyiz harf-i cerli ve izafetle gelmediği müddetçe mansubdur. Mümeyyezin îrabı ise cümledeki yerine göredir. Temyiz Türkçeye “bakımından, …yönünden” şeklinde tercüme edilebilir. Temyizi bulmak için “ne bakımdan, hangi açıdan?” soruları sorulur.

Temyiz ikiye ayrılır:

1. Melfûz mümeyyez: Söylenmiş, cümlede görülen mümeyyez.

2. Melhûz mümeyyez: Düşünülen, cümlede açık olarak görülmeyen mümeyyez.

Melhûz Mümeyyez: Burada temyiz cümledeki kapalılığı giderir. Manası kapalı olup da temyiz sayesinde açıklığa, netliğe kavuşan bu tür cümlelere melhûz mümeyyez denir. Melhûz mümeyyez daha çok şu cümlelerde olur: 

a) İsm-i tafdil kalıbının kullanıldığı bazı cümleler, 

b) Anlatılmak istenen anlamı ifadede tek başına yetersiz kalan “artmak-eksilmek, çoğalmak-azalmak, yükselmek-alçalmak, güzel ve çirkin olmak, büyük veya küçük olmak” gibi fiillerin kullanıldığı cümleler, 

c) İçinde “ كَفَى بِ ” terkibi bulunan cümleler, 

d) Kem-i istifhamiyye (soru için olan كَمْ ) ve kem-i haberiyye (çokluk bildiren  كَمْ) ile kurulan cümleler. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَهْلَكْنَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  هلك ’dir.

İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.


هَلْ تُحِسُّ مِنْهُمْ مِنْ اَحَدٍ اَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزاً

 

هَلْ  istifham harfidir.  تُحِسُّ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. 

مِنْهُمْ  car mecruru  اَحَدٍ ‘in mahzuf haline müteallıktır.  اَحَدٍ  lafzen mecrur,  تُحِسُّ  fiilinin mef’ûlu olarak mahallen mansubdur. 

اَوْ  atıf harfi tahyir/tercih ifade eder. Türkçedeki karşılığı “veya, yahut, yoksa” olan bu edat, iki unsur arasında (matuf-matufun aleyh) tahyir yani tercih (iki şeyden birini seçme) söz konusu olması durumlarında kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تَسْمَعُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.

لَهُمْ  car mecruru  رِكْزاً ‘in mahzuf haline müteallıktır. رِكْزاً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

تُحِسُّ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  حسس ’dir.

İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.

 

وَكَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍۜ 

 

وَ   istînâfiyye, haberiye olan  كَمْ  soru harfidir.  اَهْلَكْنَا  fiilinin mukaddem mef’ûlü olarak mahallen mansubdur ve çokluktan kinayedir. Müspet mazi fiil sıygasındaki cümle faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Fiilin azamet zamirine isnadı, tazim ifade etmiştir.

قَرْنٍ  için sıfat konumundaki  هُمْ اَحْسَنُ اَثَاثاً وَرِءْياً  cümlesinin fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsned olan  اَحْسَنُ , ism-i tafdil vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir.

قَرْنٍ ’deki tenvin, kesret ve nev ifade eder.

Ayetin ilk cümlesi 74. ayetteki cümlenin aynısıdır. Bu tekrarda tekrir ve reddü'l-acüz ale's-sadr sanatları vardır.

Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri  Ahkaf/28)

Böyle tekrarlar, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu.

مِنْ  mef’ûl olan  كَمْ ’deki müphemliği beyan etmek üzere kullanılmıştır. Mana, “Nesillerin bir çoğunu helâk etmiştik.” şeklindedir. (Keşşâf)

Her asırda yaşayanlara  قَرْنٍ  denmesi, boynuz (قَرْنٍ ) gibi önde olmalarındandır. Çünkü ötekiler arkalarından gelir. Onlardan önce nice nesiller helak ettik cümlesi kâfirleri korkutma ve onları korkutması için Resûlüllah (sav)'i cesaretlendirmedir. (Beyzâvî) Dolayısıyla idmâc sanatı vardır.

 

 هَلْ تُحِسُّ مِنْهُمْ مِنْ اَحَدٍ اَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزاً

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. 

Cümle istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. İstifham üslubunda olmasına rağmen soru manası taşımayıp uyarı ve sakındırma anlamında geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayette tecâhül-i ârif sanatı vardır.

تَسْمَعُ - تُحِسُّ  ve  تَسْمَعُ - رِكْزاً  gruplarındaki kelimeler arasında mürâât-ı nazîr sanatı sanatı vardır.

اَحَدٍ ‘deki tenvin nev ve tahkir içindir.  رِكْزاً ‘deki tenvin ise kıllet ve nev ifade eder.

Hissetmenin içinde işitme de olduğu halde işitmenin ayrıca belirtilmesi, umumdan sonra hususun zikri bâbıdır.

Surenin genelinde olduğu gibi son sayfadaki ayetlerin fasılaları da dikkate şayandır. Fasılalar surenin okunuşuna apayrı bir musiki katmaktadır. Bu özellik Kur’an’ı dinleyen kişide derin bir tesir bırakır. Ayet sonlarındaki bu mükemmel uyum, seci sanatının en güzel örneklerindendir.

Kur’an-ı Kerim’in her suresinde olduğu gibi bu surenin de sona erişi hüsn-i intihâ sanatının güzel bir örneğini teşkil etmektedir.

Hüsn-i intihâ; mütekellimin sözünü makâma ve girişe uygun güzel bir şekilde tamamlamasıdır. Kur’an’daki surelerin sonu bu sanatın en güzel örnekleridir.  (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)