يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَاَنّ۪ي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَ
Ey İsrail oğulları, nimetlendirdiğim nimetimi anın, zikredin buyurulmuş ki bu ifade mefulu mutlak gibidir. Önce meful zikredilmiş, sonra fiil. Burada nimet ile bahsedilen şey vahiydir.
Beni İsrail'in üstün kılınması her peygamber ve ona inananların kendi devri için üstün kılınması kabilindendir. Tevhidi inanca sahip olanlar yaşadıkları çağda üstün kılınanlardır.
يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَاَنّ۪ي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَ
يَا nida, بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ münadadır. Nidanın cevabı اذْكُرُوا ’dur. Emir fiildir. نِعْمَتِيَ mef‘ûlun bih olup mukadder fetha ile mansubtur. Mütekellim يَ ’sı muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Müfred müennes has ism-i mevsûl الَّت۪ٓي kelimesi نِعْمَتِيَ kelimesinin sıfatı olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası اَنْعَمْت 'dir. Îrabtan mahalli yoktur. عَلَيْكُمْ car mecruru اَنْعَمْتُ fiiline müteallıktır.
اَنْعَمْتُ fiili if’al babındandır. Sülâsîsi نعم 'dir. İf’al babı fiile ta’diye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkan sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَاَنّ۪ي فَضَّلْتُكُمْ cümlesi atıf harfi و ile öncesine atfedilmiştir. اَنّ۪ ve masdar-ı müevvel نعمتي ‘ye matuftur. Mütekellim ي 'sı اَنَّ ‘nin ismidir. فَضَّلْتُكُمْ cümlesi haberidir. عَلَى الْعَالَم۪ينَ car mecruru فَضَّلْتُكُمْ fiiline müteallıktır.
فَضَّلَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir..
Tef'îl babındandır. Sülâsîsi فضل ’dir. Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef‘ûlu herhangi bir vasfa nisbet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, birşeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَاَنّ۪ي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَ
Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.
Nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Nidanın cevabı olan ….ٱذۡكُرُوا۟ cümlesi ise, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
İsm-i mevsûllerde tevcih sanatı vardır.
نِعْمَتِيَ - اَنْعَمْتُ kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Kur’an-ı Kerim’de çok sayıda ayette Benî İsrail’e nida edilmiştir. Bu isim ilk olarak 40. ayette geçmiştir. Bu ayet ise 47. ayetin tekrarıdır. Bu üç ayet arasında tekrir ve reddü’l- acüz ale’s-sadr sanatları vardır. Bu tekrar tekid içindir.
بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ diye nidanın tekrar edilmesi uyarmak, korkutmak ve hatırlatmak içindir. (Âşûr)
Kur’an’da Yahudiler ismi de geçer ama daha çok Benî İsrail geçmiştir.
Yahudi: Yahuda adında bir fakihe mensup demektir.
İsrail: Allah’ın temiz ve seçkin kulu demektir. (Yakup (as)’ın bir ismi de İsraildir.) Bu isimle Yakup (as)’ın temizliği vurgulanmış, ümmetinin de ona uygun hareket edip iman etmeleri teşvik edilmiştir.
بَن۪ٓي kelimesinin aslı بَنُونَ'dir. اِبْن kelimesinin çoğuludur. Mef‘ûl olunca بَن۪ٓينَ şeklinde gelir. Muzâf olunca da نَ harfi düşmüştür. Burada bir nida var, nidadan sonra gelen kelime nasb olmuştur. Genelde Kur’an’da bu kelime hep nasb durumdadır. Çünkü hep hitap şeklinde gelmiştir. Sadece bir yerde بَنُوا olarak geçer. O da Yûnus/90 ayetidir.
قَالَ اٰمَنْتُ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا الَّذ۪ٓي اٰمَنَتْ بِه۪ بَنُٓوا اِسْرَٓاء۪يلَ وَاَنَا۬ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ
[(Firavun:) “Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı Tanrı’dan başka tanrı olmadığına ben de iman ettim. Ben de müslümanlardanım!” dedi.]
Nimeti hatırdan çıkarmamalarının istenmesinden maksat, bu nimetlere önem vermeleri, tazim etmeleri, şükrünü eda etmekten geri durmamaları ve o nimetleri veren kudrete itaat etmeleridir. (Keşşâf)
نِعْمَتِيَ (Benim nimetim) nimet kelimesinin Allah'a izafesinde, nimetin değerinin büyüklüğüne, bolluğuna ve güzelliğine işaret vardır. Çünkü bu tür izafet, Allah'a izafe edilen şeyin şereflendirildiğini gösterir. بيت الله (Allah'ın evi), ناقة الله (Allah'ın devesi) izafetlerinde olduğu gibi. (Safvetü't Tefâsir)
اَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ ibaresi Fatiha’da ve 40. ayette de geçmiştir. Bu ayetler arasında tekrir ve reddü'l- acüz ale’s- sadri sanatları vardır. Oradan buraya kadar olan bölümde anlatılanları hatırlatır. ‘Şimdi bu ayetimi anla’ demektir.
Ayetin sonunda وَ ’la gelen masdar-ı müevvel, نِعْمَتِيَ ’ye atfedilmiştir.
وَاَنّ۪ي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَ cümlesi, mükemmeliyet ifade etmek için hususî olan bir şeyin umumî olan bir şeye atfı kabilindendir. Çünkü alemlere üstün kılma nimeti, daha önce umumî olarak zikredilmiş olan nimetin içinde zaten vardır. Yüce Allah, [nimetimi hatırlayın] dediğinde, bütün nimetler kasdedilmiştir. [Ben sizi üstün kıldım] ifadesi ona atfedilmiştir. Bu atıf, hususî bir şeyin umumî bir şeye atfı kabilindendir. (Safvetü't Tefâsir)
عَلَى الْعَالَم۪ينَ “çok büyük insan topluluklarına” demektir. (Keşşâf)