Bakara Sûresi 134. Ayet

تِلْكَ اُمَّةٌ قَدْ خَلَتْۚ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْۚ وَلَا تُسْـَٔلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ  ...

Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 تِلْكَ onlar
2 أُمَّةٌ bir ümmetti ا م م
3 قَدْ elbette
4 خَلَتْ gelip geçti خ ل و
5 لَهَا kendilerine
6 مَا şeyler
7 كَسَبَتْ onların kazandıkları ك س ب
8 وَلَكُمْ size aittir
9 مَا şeyler
10 كَسَبْتُمْ sizin kazandıklarınız ك س ب
11 وَلَا
12 تُسْأَلُونَ siz sorulmazsınız س ا ل
13 عَمَّا şeyden
14 كَانُوا oldukları ك و ن
15 يَعْمَلُونَ onların yapıyor ع م ل
 

Herkes için sevap veya ceza olarak kendi yaptıklarının karşılığını görür. Kimse kimsenin yaptıklarından sorumlu değildir.

Onlar bir ümmetti, yaşayacaklarını yaşayıp, kazanacaklarını kazanıp gittiler. Bu kıssalar size yol göstermek içindir. Kendinizi değiştirin diye anlatılıyor size. Doğru dersleri çıkarın diye.

Allah bizi anlayıp öğrenenlerden ve öğrendikleri ile amel edip kazananlardan eylesin. (Nouman Ali Han Tefsir Notları)

 

 Haleve خلو :

  خَلَاء sözcüğü içinde ev, bina vs. türünden örtecek ve kapatacak hiçbir şey bulunmayan mekan demektir. (Müfredat)

  Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 28 defa geçmiştir. (Mucemul Müfehres)

  Türkçede kullanılan şekilleri halvet, helâ, hâli ve tahliyedir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

 

تِلْكَ اُمَّةٌ قَدْ خَلَتْۚ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْۚ 

 

تِلْكَ işaret ismi mübteda olarak mahallen merfûdur. Daha önce zikredilen ümmete işarettir, yani tamamı muvahhit olan Hazret-i İbrahim, Yakup ve onların evlatlarından oluşan ümmet. (Keşşâf)

ل harfi buud, yani uzaklık bildiren harf, ك ise muhatap zamiridir. اُمَّةٌ haber olup lafzen merfûdur. قَدْ خَلَتْۚ cümlesi اُمَّةٌ kelimesinin sıfatı olarak mahallen merfûdur. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder. خَلَتْ fiili iki sakin harfin birleşmesi dolayısıyla hazfedilmiş bir elif üzerine mukadder fetha üzerine mebni mazi fiildir.

لَهَا car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır. Müşterek ism-i mevsûl مَا muahhar mübteda olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası كَسَبَتْ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.

لَكُمْ مَا كَسَبْتُمْۚ ifadesi atıf harfi وَ ile öncesine atfedilmiştir. لَكُمْ car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır. Müşterek ism-i mevsûl مَا muahhar mübteda olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası كَسَبَتْ cümlesidir. Îrabtan mahalli yoktur.

تِلْكَ işaret ismiyle, adı geçen ümmete işaret olunmaktadır ki bunlar da Hz. İbrahim (a.s) ile Yakup (a.s) ve bunların tek ilah inancına yani tevhid inancına bağlı olan zatlardır. İşte تِلْكَ kelimesiyle bunlara işaret edilmiştir. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)


وَلَا تُسْـَٔلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ

 

وَ istînâfiyyedir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تُسْـَٔلُونَ Meçhul muzari fiildir. نَ ’un sübutuyla merfûdur. مَا müşterek ism-i mevsûlu عَنْ harfi ceriyle birlikte تُسْـَٔلُونَ fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesidir. Îrabtan mahalli yoktur. كَانَ ’nin haberi olan يَعْمَلُونَ fiili mahallen mansubtur. 

 

 

تِلْكَ اُمَّةٌ قَدْ خَلَتْۚ


Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mübteda ve haberden müteşekkil cümle, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedün ileyhin işaret ismiyle marife olması işaret edilenlerin tazimini ifade eder. قَدْ ile tekid edilmiş fiil cümlesi olan اُمَّةٌ  , خَلَتْۚ için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır. Sıfat cümlesi, faide-i haber talebî kelamdır.


لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْۚ


İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümlede, takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. İsim cümlesi formunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır. İsm-i mevsûlde tevcih sanatı vardır. وَ ’la makabline tezayüf nedeniyle atfedilen  وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْۚ cümlesi, öncekiyle aynı üslupta gelmiş isim cümlesidir.


وَلَا تُسْـَٔلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ


وَ istînâfiyyedir. Cümle menfi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. İsm-i mevsûl olan مَّا ’nın sılası كَان ’nin dahil olduğu isim cümlesi formunda gelmiş, faide-i haber ibtidai kelamdır. كَان ’nin haberinin muzari fiil olarak gelmesi, hükmü takviye, hudûs ve istimrar ifade eder. Ayrıca muzari fiil muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek dikkatini canlı tutar. 

[Onların yaptıklarından sorulmazsınız] cümlesi iyiliklerinden sevaplanmadığınız gibi kötülüklerinden de muaheze edilmezsiniz demektir. (Beyzâvî) Yani idmâc sanatı vardır.

Önceki ayette onların Müslüman oldukları ifade edilmiş, burada ise onların geçip gittikleri belirtilmiştir. Dolayısıyla adeta Hz. Peygamber aleyhisselam dönemindeki Yahudilere hitaben şöyle denilmiştir: ‘’Eğer onlar sizin dininize uydu ve hak dinden saptı iseler bu durum size bir fayda sağlamaz, çünkü onlar kendi amellerinin karşılığını alacak, siz de kendi amellerinizin karşılığını alacaksınız. Dolayısıyla siz hakka tabi olun, Muhammed aleyhisselamı tasdik edin, çünkü o hakka çağırmaktadır. Batıla uyanları taklit etmeyi bırakın.’’ (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)