وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُۙ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌۗ اِلَّا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْن۪ي وَلِاُتِمَّ نِعْمَت۪ي عَلَيْكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَۙ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَمِنْ | ve |
|
2 | حَيْثُ | nereden |
|
3 | خَرَجْتَ | çıkarsan (yola) |
|
4 | فَوَلِّ | çevir |
|
5 | وَجْهَكَ | yüzünü |
|
6 | شَطْرَ | doğru |
|
7 | الْمَسْجِدِ | Mescid-i |
|
8 | الْحَرَامِ | Haram’a |
|
9 | وَحَيْثُ | ve nerede |
|
10 | مَا |
|
|
11 | كُنْتُمْ | olursanız |
|
12 | فَوَلُّوا | çevirin |
|
13 | وُجُوهَكُمْ | yüzünüzü |
|
14 | شَطْرَهُ | o yana |
|
15 | لِئَلَّا | diye |
|
16 | يَكُونَ | olmasın |
|
17 | لِلنَّاسِ | hiç kimsenin |
|
18 | عَلَيْكُمْ | aleyhinizde |
|
19 | حُجَّةٌ | bir delili |
|
20 | إِلَّا | başkasının |
|
21 | الَّذِينَ | kimselerden |
|
22 | ظَلَمُوا | zalim olan |
|
23 | مِنْهُمْ | onlardan |
|
24 | فَلَا |
|
|
25 | تَخْشَوْهُمْ | onlardan çekinmeyin |
|
26 | وَاخْشَوْنِي | benden çekinin |
|
27 | وَلِأُتِمَّ | ve tamamlayayım |
|
28 | نِعْمَتِي | ni’metimi |
|
29 | عَلَيْكُمْ | size |
|
30 | وَلَعَلَّكُمْ | umulur ki |
|
31 | تَهْتَدُونَ | hidayete erersiniz |
|
وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ
İstînâfiyyedir. Atıf olması da caizdir. مِنْ حَيْثُ car mecruru mahzuf fiile müteallıktır. Takdiri ولِّ وجهك من حيث خرجت şeklindedir. حَيْثُ mekân zarfıdır. Bu edat cümleye muzâf olur. Edattan sonraki cümle isim ve fiil cümlesi olabilir. Edat kendisinden önceki bir fiilin mekân zarfı yani mef‘ûlun fihidir. Sonu damme üzere mebni olduğundan mahallen mansubdur.خَرَجْتَ fiili muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. فَ zaiddir. وَلِّ illet harfinin hazfiyle mebni emir fiildir. Faili ise müstetir zamir أنت dir. وَجْهَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Mekân zarfı شَطْرَ fetha üzere mebni olup, وَلِّ fiiline müteallıktır. الْمَسْجِدِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. الْحَرَامِ ise الْمَسْجِدِ’nin sıfatıdır.
وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُۙ
وَ atıf harfidir. حَيْثُ مَا mekân zarfı, iki fiil cezmeden şart edatıdır. Mebnidir. Kendi cevabının mef’ûlun fihidir. Mebni olduğundan mahallen mansubtur. كُنْتُمْ’un mahzuf mukaddem haberine müteallıktır. كُنْتُمْ şart fiilidir. Mahallen meczumdur. Muttasıl zamir كَانَ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıtadır. Şartın cevabı وَلُّوا وُجُوهَكُمْ‘dir. وَلُّوا fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul vavı faildir. وُجُوهَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Mekân zarfı شَطْرَ fetha üzere mebni olup, وَلُّوا fiiline müteallıktır.
لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌۗ
لِ harfi, lam-ı ta’lildir. اَنْ masdar harfi, لا zaiddir. اَنْ ve masdar-ı müevvel لِ harfi ceriyle birlikte mahzuf habere müteallıktır. لِلنَّاسِ car mecruru mahzuf habere müteallıktır. عَلَيْكُمْ car mecruru حُجَّةٌ mahzuf haline müteallıktır. حُجَّةٌ kelimesi يَكُونَ’nin muahhar ismidir.
اِلَّا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْن۪ي وَلِاُتِمَّ نِعْمَت۪ي عَلَيْكُمْ
اِلَّا istisna harfidir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ, müstesna olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası ظَلَمُوا مِنْهُمْ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.
ظَلَمُوا damme üzere mebni mazi fiildir. مِنْهُمْ car mecruru mahzuf hale müteallıktır.
Kutrub şöyle demiştir: Ayetin manası, -istisna (اِلَّا) lafzı عَلَيْكُمْ kelimesine atfedilerek- “sizin üzerinize hüccet yoktur, ancak zalimlere vardır” şeklindedir. Ebû Muâz en-Nahvî şöyle demiştir: “Burada اِلَّا istisnâ için değil, atf-ı nesak için kullanılmıştır. “Ve onlardan zulmedenler.” anlamına gelir. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıtadır. Takdiri إذا كانوا كذلك فلا تخشوهم şeklindedir. لَا nahiyedir. تَخْشَوْ fiili نَ harfinin hazfiyle meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul vavı fail olup mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
وَ atıf harfidir. اخْشَوْن۪ي emir fiildir. Sonundaki ن۪ vikayedir. Mütekellim zamiri ي ise mef’ûlun bih olup mahallen mansubtur.
لِ harfi, اُتِمَّ fiilini gizli اَنْ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harfi ceriyle birlikte وَلُّوا fiiline müteallıktır. نِعْمَت۪ي mef‘ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Mütekellim يَ ’sı muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. عَلَيْكُمْ car mecruru اُتِمَّ fiiline veya نِعْمَت۪ي’nin haline müteallıktır.
وَلَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَۙ
وَ istînafiyyedir. لَعَلَّ terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir. اِنَّ gibi ismini nasb haberini ref eder. لَعَلَّ ‘nin ismi olan muttasıl zamir كُمْ mahallen mansubtur. تَهْتَدُونَ fiili لَعَلَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ
و , istînâfiyYedir. Şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart fiili müsbet mazi fiil خَرَجْتَ izafet nedeniyle mecrur mahaldedir. Cevap cümlesi ...فَوَلِّ وَجْهَكَ emir üslubunda talebî inşâî isnaddır..
‘Her ne zaman ve her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne / tarafına çevir / dön’ ifadesi bu ayetlerde üç kere vurgulanmıştır. Vurgu dolayısıyla aynı yöne dönmenin birlik ruhuna etkisi düşünülebilir.
Bu cümlede önceki ayetteki cemi muhatap zamirinden müfret muhatap zamirine iltifat vardır.
شَطْرَ kelimesinin gelmesi büyük kolaylıktır, kıbleye yönelmede 45 derece bir yanılma payı olmasını sağlar.
Buradaki شَطْرَ kelimesinin bu'd (boyut) anlamında olduğunu söyleyen görüşe -yani (Yüzünü Mescid-i Haram 'ın boyutu cihetine çevir) anlamına -göre istiaredir. Çünkü (bir kimsenin) yüzünü gerçek anlamda Mescid'in boyutuna çevirmesinin kastedilmesi doğru olmaz. (Kur'an Mecazları Şerif er-Radi)
شَطْرَ الْمَسْجِدِ zarf olması hasebiyle nasb edilmiş olup, bu zarfiyet anlamı dolayısıyla ilgili kısım “Yüzünü döndürme işini Mescid-i Haram tarafına; yani onun yönü ve semti dahilinde kıl” şeklinde yorumlanır. Zira kıblenin aynına dönmek uzakta bulunan için büyük zorluk içerecektir. Ayette Kâbe yerine Mescid-i Haram ismine yer verilmesi, kıble işinde Kâbe’nin aynına değil de yönüne riayet edilmesinin vacip olduğuna bir delildir. (Keşşâf)
وَلِّ - وَجْهَكَ - شَطْرَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
‘Her ne zaman ve her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne / tarafına çevir / dön.’ Yukarıdaki ayet ile aynı gelmiş. Reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı var. Emrin önemi dolayısıyla nefiste yerleşmesi istenmiştir.
‘Her ne zaman ve her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne / tarafına çevir / dön.’ ayeti ilk olarak Bakara/144 ‘de ikinci olarak, Bakara/149 ’da, üçüncü olarak da Bakara/150 ‘de gelmiştir. (Fahreddin er-Razi,Tefsir-i Kebir)
Zalimler dışındaki insanlara aleyhinizde bir delil olmaması için hep birlikte kıble tarafına dönün emri verilmiştir.
Kıble birliğinin hidayete ermek ve hidayet üzere yola devam etmek için önemli olduğu anlaşılmaktadır.
وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُۙ
حَيْثُ مَا كُنْتُمْ cümlesinde و , istînâfiyyedir veya istînâfa atıftır. Şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Şart ifade eden zaman zarfı حَيْثُ مَا , şart fiili كان ’nin mahzuf mukaddem haberine muteallıktır.
...فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ şartın cevabıdır. Emir üslubunda talebî inşaî isnaddır.
Bu cümlede müfret muhatap zamirinden, cemi muhatap zamirine iltifat vardır.
[Nerede olursanız olun, yüzünüzü onun tarafına çevirin.] Bulunduğunuz yerlerden hep o tarafa yönelerek ibadet edin. Bu emir birkaç kez tekrar edilmiştir. Çünkü kıble konusu çok önemlidir. Eski kıblenin yürürlükten kaldırılması bir bakıma şüphe ve fitne konusu olmuştur. Bu bakımdan bu emrin üst üste birkaç kez tekrarı gerekir. Kaldı ki her tekrarda da bunun apayrı bir hikmeti zikredilmiştir. (Ruhu’l-Beyan-Ebüssuûd)
[Nerede olursanız yüzlerinizi onun tarafına çevirin]. Özellikle Efendimize hitap edilmesi, onu yüceltmek ve isteğine cevap vermek içindir. Sonra hükmün genelliğini açıklamak, kıble meselesini tekit etmek ve ümmeti uymaya teşvik etmek için genelleme yapılmıştır.(Beyzâvî)
لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌۗ اِلَّا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ
Ta’lil cümlesi olarak fasılla gelen cümle masdar teviliyle فَوَلُّوا fiiline müteallıktır. Menfi كان fiilinin dahil olduğu isim cümlesinde takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. كان , لِلنَّاسِ ’nin mahzuf mukaddem haberine, عَلَيْكُمْ ise mahzuf hale muteallıktır. كان ’nin muahhar ismi olan ‘حُجَّةٌۗ ’deki tenvin kıllet ifade eder. Olumsuz siyakda nekre umum ifade ettiği için “hiçbir hüccet” anlamına gelir. Nefy harfi لَّا ve istisna edatı اِلَّا ‘nın oluşturduğu kasr sebebiyle cümleyi olumlu manaya çevirmiştir. “Size karşı, insanlardan sadece zalimlerin kanıtı olması için” demektir. Cümle faide-i haber, talebî kelamdır.
[İçlerinden zulmedenler müstesna] ifadesi, “insanlar”dan istisna olup, anlam şöyledir: Ta ki, “O, sırf kavminin dinine meylettiği ve memleketini sevdiği için Kâbe ’yi bizim kıblemize tercih etti; hak üzere olsaydı peygamberlerin kıblesinden ayrılmazdı” diyen inatçılar müstesna, Yahudilerden hiç kimsenin (aleyhinize) bir hücceti bulunmasın. (Keşşâf)
لِ - عَلَيْ harfleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı, الَّذ۪ينَ ’de tevcih sanatı vardır.
فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْن۪ي وَلِاُتِمَّ نِعْمَت۪ي عَلَيْكُمْ
فَ mukadder şartın cevabına dahil olmuş rabıta harfidir. Şart cümlesinin takdiri إذا عرفتم ذلك ورسخت حقيقته في نفوسكم (Bunu anladığınızda, hakikatini idrak ettiğinizde ve nefsinizde yerleştiğinde) olabilir. Mahzufla birlikte cümle şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cevap cümlesi ise nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. وَاخْشَوْن۪ي , cevap cümlesine tezayüf sebebiyle atfedilmiştir.
… وَلِاُتِمَّ cümlesi masdar teviliyle ولّوا fiiline müteallıktır. وَ ’la لِئَلَّا يَكُونَ cümlesine atfedilmiştir.
وَلِاُتِمَّ‘ nin başındaki لِ ’ın müteallakı hazfedilmiş olup mana; ‘’Nimeti size tamamlamam ve hidayet bulmanızı istememden ötürü bunu size emrettim’’ şeklindedir. Yahut gizli bir sebep üzerine atfedilir ki, buna göre; ‘’Sizi muvaffak kılayım ve nimetimi size tamamlayayım diye benden korkun’’ denmiş gibi olur. (Keşşâf)
Bu cümle, ayetin nazm-i kerîminden anlaşılan gizli bir fiilin illeti ve sebebidir. Emrin sebebi, mü'minlere olan ilâhî nimeti tamamlamaktır. Çünkü bu emir bizatihi büyük bir nimettir. Emrin muhtevası sırat-ı müstakime hidayet etmektir. (Ebüssuûd)
فَلَا تَخْشَوْهُمْ - وَاخْشَوْن۪ي fiilleri arasında tıbâk-ı selb sanatı vardır.
وَلَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَۙ
Ayetin son cümlesi وَ ’la atfedilmiştir. Gayrı talebî inşâ cümlesidir.
لَعَلَّ , terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir. إِنَّ gibi ismini nasb, haberini ref eder. لَعَلَّ ’nin haberinin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade etmektedir. Ayrıca muzari fiil olayı zihinde canlandırmayı sağlayarak muhatabı etkiler.
Umulur ki anlamında olan bu harf, Allah Teâlâ’ya isnad edildiğinde ...olsun diye, ...olması için, şeklinde tercüme edilir. Dolayısıyla cümle vaz edildiği inşa formundan çıktığı için mecaz-ı mürsel mürekkeptir.