Bakara Sûresi 149. Ayet

وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ وَاِنَّهُ لَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ  ...

(Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) Mescid-i Haram’a doğru dön. Bu, elbette Rabbinden gelen gerçek bir emirdir. Allah, sizin işlediklerinizden asla habersiz değildir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمِنْ ve
2 حَيْثُ nereden ح ي ث
3 خَرَجْتَ çıkarsan (yola) خ ر ج
4 فَوَلِّ çevir و ل ي
5 وَجْهَكَ yüzünü و ج ه
6 شَطْرَ tarafına ش ط ر
7 الْمَسْجِدِ Mescid-i س ج د
8 الْحَرَامِ Haram ح ر م
9 وَإِنَّهُ bu elbette
10 لَلْحَقُّ bir gerçektir ح ق ق
11 مِنْ -den
12 رَبِّكَ Rabbin- ر ب ب
13 وَمَا ve değildir
14 اللَّهُ Allah
15 بِغَافِلٍ habersiz غ ف ل
16 عَمَّا -dan
17 تَعْمَلُونَ yaptıklarınız- ع م ل
 

وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ وَاِنَّهُ لَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَۜ

 

وَ istînâfiyyedir. Atıf olması da caizdir. مِنْ حَيْثُ car mecruru mahzuf fiile müteallıktır. Takdiri ولِّ وجهك من حيث خرجت (Çıktığın yerde yüzünü çevir) şeklindedir. حَيْثُ mekân zarfıdır. Bu edat cümleye muzâf olur. Edattan sonraki cümle isim ve fiil cümlesi olabilir. Edat kendisinden önceki bir fiilin mekân zarfı, yani mef‘ûlun fihidir. Sonu damme üzere mebni olduğundan mahallen mansubdur. خَرَجْتَ fiili muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. فَ zaiddir. وَلِّ illet harfinin hazfiyle mebni emir fiildir. Faili ise müstetir zamir أنت ‘dir. وَجْهَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Mekân zarfı شَطْرَ  fetha üzere mebni olup, وَلِّ fiiline müteallıktır. الْمَسْجِدِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  الْحَرَامِ ise الْمَسْجِدِ ’nin sıfatıdır.

وَ haliyyedir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. اِنَّ ’nin ismi olan muttasıl zamir هُ mahallen mansubtur. لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. اَلْحَقُّ haberdir. مِنْ رَبِّ car mecruru اَلْحَقُّ ’nın mahzuf haline müteallıktır. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 


وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُون


وَ istînâfiyyedir. مَا nefy harfi olup لَيْسَ  gibi amel etmiştir. اللّٰهُ lafzı مَا ’nın ismidir. بِغَافِلٍ ’deki بِ harfi zaiddir. غَافِلٍ lafzen mecrur mahallen مَا ’nın haberi olarak mansubtur.

مَا müşterek ism-i mevsûlu, عَنْ harfi ceriyle birlikte تَعْمَلُونَ fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası تَعْمَلُونَ cümlesidir. تَعْمَلُونَ fiili, sülâsî mücerred olan عمل fiilinin muzarisidir.

Burada بِ harfi manayı pekiştirmek için gelmiş olup zaiddir. Olumlu cümlelerde ل harfinin tekid ifade etmesi gibi olumsuz cümlelerde de لَيْسَ ve مَا 'nın haberinin başında gelen بِ harfi tekid bildirir. (Suyûtî, İtkân fî Ulûmi’l-Kur’ân, II, 142)

Kur'an-ı Kerim'de بِ harfi 22 yerde لَيْسَnin, 19 yerde de مَا nın haberinin başında zaid olarak gelmiştir. (Ahmet Yüksel, Biçim, Anlam ve İmlâ Yönüyle Arapçada Zaidlik)

 

وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ


و , istînâfiyyedir. Şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart fiili müsbet mazi fiil خَرَجْتَ  izafet nedeniyle mecrur mahaldedir. Cevap cümlesi ...فَوَلِّ وَجْهَكَ emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Her ne zaman ve her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne / tarafına çevir / dön ifadesi, bu ayetlerde üç kere vurgulanmıştır. Vurgu dolayısıyla aynı yöne dönmenin birlik ruhuna etkisi düşünülebilir.

Bu cümlede, önceki ayetteki  cemi  muhatap zamirinden müfret muhatab zamirine iltifat vardır.

Bu cümle, kıblenin tahviline ilişkin hükmü teyid ve tekid eder. Hazarda ve seferde kıble konusunda hiç fark olmadığını açıkça ortaya koyar.

Mânâsı, "Sefere nereden çikarsan çık, namaz kılarken yüzünü Mescid-ı Haram'a doğru çevir ya da nereden çıkarsan çık, sana emredileni yap!" demektir. (Ebüssuûd)

شَطْرَ kelimesinin gelmesi büyük kolaylıktır, kıbleye yönelmede 45 derece bir yanılma payı olmasını sağlar.

Buradaki شَطْرَ kelimesinin bu'd (boyut) anlamında olduğunu söyleyen görüşe -yani (Yüzünü Mescid-i Haram 'ın boyutu cihetine çevir) anlamına göre- istiaredir. Çünkü (bir kimsenin) yüzünü gerçek anlamda Mescid'in boyutuna çevirmesinin kastedilmesi doğru olmaz. (Kur'an Mecazları Şerif er-Radi)

شَطْرَ الْمَسْجِدِ zarf olması hasebiyle nasb edilmiş olup, bu zarfiyet anlamı dolayısıyla ilgili kısım “Yüzünü döndürme işini Mescid-i Haram tarafına; yani onun yönü ve semti dahilinde kıl” şeklinde yorumlanır. Zira kıblenin aynına dönmek uzakta bulunan için büyük zorluk içerecektir. Ayette Kâbe yerine Mescid-i Haram ismine yer verilmesi, kıble işinde Kâbe’nin aynına değil de yönüne riayet edilmesinin vacip olduğuna bir delildir. (Keşşâf)

وَلِّ - وَجْهَكَ - شَطْرَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

 

 وَاِنَّهُ لَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَۜ


و , atıf veya haliyyedir. İsme isnad olan cümle اِنَّ , lam-ı muzahlaka ve kasrla tekid edilmiştir. Faide-i haber inkârî kelamdır. Müsnedin الْ takısıyla marife olması tahsis ifade eder. 

Mahzuf hale muteallık olan مِنْ رَبِّكَۜ izafetinde Hz. Peygambere ait zamir, رَبِّ’ye  muzâfun ileyh olması nedeniyle şeref kazanmıştır. Ayrıca bu izafet, Peygamber Efendimize destek ve teşvik anlamı taşır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla رَبِّ kelimesinde tecrîd sanatı vardır.

مِنْ رَبِّكَۜ ifadesiyle maksad hiçbir şeyin Hz Peygamber tarafından kendi hevasına uyularak yapılmadığını bildirmektir. Çünkü bu iki fırka, kıblenin Kâbe yönüne çevirilmesinin Hazret-i Peygamber tarafından olduğunu ileri sürüyorlardı. (Ruhul Beyan).

Peygamber’e hitap olan bu cümle, 144. ayetteki kitap ehline hitap olan cümlenin tekrarıdır. İki cümle arasında mukabele, ıtnâb, tekrir ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.


وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُون 


و istînâfiyyedir. Zaid ب harfi ile tekid edilen cümle, faide-i haber talebî kelamdır.

ليس gibi amel etmiş olan مَا ’nın haberine dahil olan zaid بِ harfi tekid ifade eder. غَافِلٍ kelimesi lafzen mecrur mahallen merfûdur.

Mevsûl olan مَا ’nın sılasının muzari fiil sıygasında gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiilin tecessüm özelliği, muhayyileyi harekete geçirerek  olayı göz önüne getirir.

[Allah yapmakta olduğunuz şeylerden gafil değildir] ifadesi bir vaîd, yani tehdittir. 

Bu ifade yaptıklarınızın karşılığı ahirette verilecektir manasında olduğu için lazım melzum alakasıyla mecazı mürsel vardır. 

Cümle mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri itnâb babındandır.

Lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.

Cümlede iki farklı görevdeki مَا ’larda tam cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Bütün kemâl ve celâl sıfatların anlamlarını bünyesinde barındıran lafza-i celâlin tekrarı telezzüz, teberrük ve haşyet uyandırma amacına matuftur. Ayrıca bu tekrarda cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

اللّٰهُ -  رَبِّ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Ayetin başındaki müfret muhatap zamirinden, bu cümledeki cemi muhatap zamirine iltifat vardır.

Bu cümle 74. ve 144. ayetlerin fasılaları ile aynıdır. Bu ayetler arasında tekrir ve  reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.