لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللّٰهُ بِاللَّغْوِ ف۪ٓي اَيْمَانِكُمْ وَلٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا كَسَبَتْ قُلُوبُكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ حَل۪يمٌ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | لَا |
|
|
2 | يُؤَاخِذُكُمُ | sizi sorumlu tutmaz |
|
3 | اللَّهُ | Allah |
|
4 | بِاللَّغْوِ | kasıtsız |
|
5 | فِي | dolayı |
|
6 | أَيْمَانِكُمْ | yeminlerinizden |
|
7 | وَلَٰكِنْ | fakat |
|
8 | يُؤَاخِذُكُمْ | sorumlu tutar |
|
9 | بِمَا | dolayı |
|
10 | كَسَبَتْ | kazandığından |
|
11 | قُلُوبُكُمْ | kalblerinizin |
|
12 | وَاللَّهُ | Allah |
|
13 | غَفُورٌ | bağışlayandır |
|
14 | حَلِيمٌ | halimdir |
|
Bu ayetten kalple ve dille olmak üzere iki yemin şekli olduğunu anlıyoruz. Boşboğazlık yüzünden ettiğiniz yeminler sebebiyle Allah size tölerans gösterir. Yalan kastı taşımayan yeminlerin affedilmesi aslında hiç vebal olmadığı için değil, Allahın kullarına karşı cezalandırmada aceleci olmayışından kaynaklanmaktadır.
Riyazus Salihin, 1717 Nolu Hadis
Ebû Ümâme İyâs İbni Sa'lebe el-Hârisî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Yalan yere yemin ederek bir müslümanın hakkını gasbeden kimseye Allah cehennemi vâcip, cenneti de haram kılar." Bunun üzerine bir kişi:
Eğer o hak önemsiz bir şey ise yine böyle midir, yâ Rasûlallah? diye sordu. Peygamberimiz:
"Misvak ağacından bir dal parçası olsa bile böyledir" buyurdu.
Müslim, Îmân 218. Ayrıca bk. Nesâî, Âdâbü'l-kudât 30; İbni Mâce, Ahkâm 9
Hz. Âişe bu ayetin,bir kimsenin yalan söylemeyi kastetmeden “hayır vallahi”,”evet vallahi” gibi önemsiz yeminler etmesi hakkında nâzil olduğunu belirtmiştir (Buhari,Eymân 1 ,Tefsir 5/8;Keffarat 1,6)
Lağv bir şey ifade etmeyen, nazarı itibara alınmayan söz demektir. İlga ve lağvetmek deyimleri buradandır. Ayrıca kopuk kopuk biçimde söylenen söze lugat denir. (lugatte de kelimeler kopuk kopuk sıralanmıştır).
لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللّٰهُ بِاللَّغْوِ ف۪ٓي اَيْمَانِكُمْ وَلٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا كَسَبَتْ قُلُوبُكُمْۜ
لَا nefiy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يُؤَاخِذُ merfû muzari fiildir. Muttasıl zamir كُمُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. اللّٰهُ lafza-i celâli fail olup lafzen merfûdur. بِاللَّغْوِ car mecruru يُؤَاخِذُ fiiline müteallıktır. ف۪ٓي اَيْمَانِ car mecruru اللَّغْوِ ’nin mahzuf haline müteallıktır. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
و atıf harfidir. لٰكِنْ istidrak harfidir. يُؤَاخِذُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. مَا müşterek ism-i mevsûlu, بِ harf-i ceriyle birlikte يُؤَاخِذُ fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası كَسَبَتْ قُلُوبُكُمْ ’dur. Îrabtan mahalli yoktur. كَسَبَتْ fetha üzere mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. قُلُوبُ fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يُؤَاخِذُ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi أخذ ’dur. Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.
وَاللّٰهُ غَفُورٌ حَل۪يمٌ
لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللّٰهُ بِاللَّغْوِ ف۪ٓي اَيْمَانِكُمْ وَلٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا كَسَبَتْ قُلُوبُكُمْۜ
Ayet fasılla gelmiş istînâf cümlesidir. Menfi fiil cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedün ileyhin lafza-i celâlle gelmesi konunun önemine işaret etmektedir. Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için ism-i celâlde tecrîd sanatı vardır.
ف۪ٓي اَيْمَانِكُمْ ifadesindeki فِي harfinde istiare vardır. Bilindiği gibi فِي harf-i cerinde zarfiye manası vardır. اَيْمَانِكُمْ , içi olan bir nesneye benzetilmiştir. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır.
İstidrak harfi olan لٰكِنْ ‘i takip eden cümle, müsbet muzari fiil sıygasıyla faide-i haber ibtidaî kelamdır.
لٰكِنْ edatı tafsîl yani önceki izahın ayrıntılarını göstermek için kullanılır. (Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler (Doktora Tezi) Abdullah Hacıbekiroğlu)
Müşterek ism-i mevsûl مَا , harf-i cerle birlikte يُؤَاخِذُكُمْ fiiline müteallıktır.
لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللّٰهُ بِاللَّغْوِ ف۪ٓي اَيْمَانِكُمْ cümlesiyle يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا كَسَبَتْ قُلُوبُكُمْۜ cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
اللَّغْوِ , yemin etmek kastıyla değil de düşünmeden ağızdan çıkan yeminler için kullanılır. Lügat kelimesi ve laga luga yapmak tabiri bu kökten gelir. Arkadan boşanma ile ilgili ayetler gelir. Önceki ayetlerde de ‘’yemininizi kötü amellere kalkan yapmayın’’ deniyordu. Burada da ‘’Allah sizi düşünmeden söylediğiniz şeylerden sorumlu tutmaz’’ deniyor. Düşünmeden boşanma sözlerini söyleme meselesine bir işaret olabilir.
لَا يُؤَاخِذُكُمُ - يُؤَاخِذُكُمْ kelimeleri arasında tıbâk-ı selb ve iştikak cinası vardır.
كَسَبَتْ قُلُوبُكُمْۜ [Kalplerin kazanması] ifadesinde alet alakasıyla mecaz-ı mürsel sanatı vardır. Kazanan kalp değil, insandır.
وَاللّٰهُ غَفُورٌ حَل۪يمٌ
Müstenefe cümlesidir. Lafza-i celâl mübteda, غَفُورٌ haber, حَل۪يمٌ ikinci haberdir. İsme isnad olan bu haber cümlesi sübut ifade eder. Cümle, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde toplayan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet hissettirme kastına matuftur.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için cümledeki lafza-i celâlde tecrîd sanatı, tekrarında ise reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
Allah'ın غَفُورٌ ve حَل۪يمٌ sıfatlarının tenvinli gelişi bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğuna işaret eder. Haber olan iki vasfın aralarında و olmaması Allah Teâlâ’da ikisinin birden mevcudiyetini gösterir.
غَفُورٌ - حَل۪يمٌ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. Bu iki kelimenin ayetin anlamıyla olan mükemmel uyumu teşâbüh-i etrâf sanatıdır.
Ayetin bu son cümlesi mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır. Önceki cümleyi tekit için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.
Müâhaze, ahz kökünden müfâale babındandır ve burada cezalandırmak anlamına gelir. ‘Kasıtsız olarak’ ifadesi, ‘batıl yere’ anlamındadır. لغى شيء ، يلغو ; düşmek, boşa çıkmak demektir. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)
غَفُورٌ ismi genellikle Kur’an’da رحيم ile birlikte gelir, burada حَل۪يمٌ ile birlikte gelmiş.
حَل۪يمٌ duygularına kapılarak hareket etmek demek olan جهل ‘in zıddıdır. ‘’Teenni ile hareket eden, kızınca hemen tepki göstermeyip düşünen’’ demektir. Allah mühlet veriyor, hemen cezalandırmıyor. Çok affedicidir. Biz de bu isimle vasıflanmaya çalışmalıyız.