Bakara Sûresi 224. Ayet

وَلَا تَجْعَلُوا اللّٰهَ عُرْضَةً لِاَيْمَانِكُمْ اَنْ تَبَرُّوا وَتَتَّقُوا وَتُصْلِحُوا بَيْنَ النَّاسِۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ  ...

İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَا
2 تَجْعَلُوا kılmayın ج ع ل
3 اللَّهَ Allah’ı
4 عُرْضَةً engel ع ر ض
5 لِأَيْمَانِكُمْ yeminlerinize ي م ن
6 أَنْ
7 تَبَرُّوا iyilik etmenize ب ر ر
8 وَتَتَّقُوا ve sakınmanıza و ق ي
9 وَتُصْلِحُوا ve düzetmeye ص ل ح
10 بَيْنَ arasını ب ي ن
11 النَّاسِ insanların ن و س
12 وَاللَّهُ Allah
13 سَمِيعٌ işitendir س م ع
14 عَلِيمٌ bilendir ع ل م
 

Riyazus Salihin, 1720 Nolu Hadis

Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Her kim bir hususta yemin eder de ondan başkasını daha hayırlı görürse, yemininden dolayı kefâret versin ve hayırlı olanı yapsın."

Müslim, Eymân 11-13.

Riyazus Salihin, 1719 Nolu Hadis

Abdurrahman İbni Semüre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle buyurdu:

"Herhangi bir konuda yemin ettiğinde ondan başkasını daha hayırlı görürsen, hayırlı olanı işle ve yeminine kefâret öde."

Buhârî, Ahkâm 5, 6, Eymân 1, Keffârât 10; Müslim, Eymân 19, İmâre 13. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İmâre 2; Tirmizî, Nüzûr 5; Nesâî, Âdâbu'l-kudât 15, 16

 

وَلَا تَجْعَلُوا اللّٰهَ عُرْضَةً لِاَيْمَانِكُمْ اَنْ تَبَرُّوا وَتَتَّقُوا وَتُصْلِحُوا بَيْنَ النَّاسِۜ


وَ  istînâfiyyedir. لَا nahiye harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَجۡعَلُوا۟  fiili ن ‘un hazfiyle meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. ٱللَّهَ lafza-i celâli mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. عُرۡضَةࣰ  ikinci mef’ûlun bihtir. لِّأَیۡمَـٰنِ car mecruru  عُرۡضَةࣰ  kelimesine müteallıktır. Muttasıl zamir  كُمۡ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. اَنْ  ve masdar-ı müevvel, ايمان ’dan atf-ı beyan veya bedel olup mahallen mecrurdur.

تَتَّقُوا۟  fiili atıf harfi  وَ ’la  تَبَرُّوا۟  fiiline atfedilmiştir. تَتَّقُوا۟  fiili  ن ‘un hazfiyle mansub muzari fiildir. تُصۡلِحُوا۟  fiili  ن ‘un hazfiyle mansub muzari fiildir. بَیۡنَ  mekân zarfı تُصۡلِحُوا۟ fiiline müteallıktır. ٱلنَّاسِ  muzâfun ileyh olup lafzen mecrurdur. 

عُرۡضَةࣰ: Gergi ve engel veya açıktan hedef gibi bir şeyle karşı karşıya olup duran demektir. (Elmalılı Hamdi Yazır)

Yemin: Aslında güç ve sağlamlık demektir. Bu nedenle sağ ele “yemin” denildiği gibi; “Bir sözü, Allah’ın adını özel bir biçimde anarak güçlendirmeye” de şeriate göre yemin denilir ki, söylediği sözü Allah’ın huzurunda, Allah’ı şahit tutarak O’nun büyüklüğü adına söylediğini göstermek suretiyle bir yüklenme ifade eder. Bunun için yalan yere yemin etmek, sonu pek tehlikeli ve korkulu bir günahtır. (Elmalili Hamdi Yazır)


وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ


İsim cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir.  ٱللَّهُ  lafza-i celâli mübteda olup lafzen merfûdur. سَمِیعٌ  haberdir. عَلِیمࣱ ikinci haberdir.


 

وَلَا تَجْعَلُوا اللّٰهَ عُرْضَةً لِاَيْمَانِكُمْ اَنْ تَبَرُّوا وَتَتَّقُوا وَتُصْلِحُوا بَيْنَ النَّاسِۜ


وَ  istînâfiyyedir. Ayet nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. Masdar harfi أَن ‘in dahil olduğu müsbet muzari fiil cümlesi تَبَرُّوا۟ , faide-i haber ibtidaî kelamdır.

أَن  ve masdar-ı müevvel mef’ûlün lieclih veya bedel olarak mansub mahaldedir. Anlamı kuvvetlendirmek için yapılmış ıtnâb sanatıdır.

Ayette lafza-i celâlin zikri, konunun ciddiyetini göstermektedir.

Mütekellimin Allah Teâlâ olması dolayısıyla lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.

وَتَتَّقُوا۟  ve  تُصۡلِحُوا۟  cümleleri masdar-ı müevvel cümlesine matuftur.

Yeminlere Allah’ı kalkan yapmak, teşbih-i beliğdir. Kalkan savaşta insanları korur, yemin de sulh esnasında bazı şeyleri yapmaktan korur.

Hayırlı işler konusunda “Ben bunu yapmayacağım” diye yemin etmemek gerekir.

Bu ayet ile arkadan gelecek manalara bir hazırlık yapılmıştır.

Kaffâl şöyle demiştir: Allah Teâlâ önceki ayetlerde iyilik yapmayı emretmiş ve ayrılıktan ve isyandan insanları menetmiş, insanların arasını bulmaya, yetimlere, fakirlere, yolculara sahip çıkmaya ve kadınlara iyi davranmaya davet etmişti. Bu ayette de zikri geçen emir ve nehiylerin herhangi birinden yemin sebebiyle imtina edip geri durmayı yasaklamıştır. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)

أَن تَبَرُّوا۟ وَتَتَّقُوا۟ وَتُصۡلِحُوا۟ بَیۡنَ ٱلنَّاسِۚ [İyilik etmeye, fenalıktan sakınmaya ve insanların arasını bulmaya…] ifadesi  لِّأَیۡمَـٰنِكُمۡ  [yeminlerinize] ifadesinin atf-ı beyanı olup, bu da “iyilik, takva ve insanların arasını düzeltme adına yemine konu olan işlere [Allah’ı siper yapmayın”] demektir. (Keşşâf)


  وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ


Müstenefe cümlesidir. Lafza-i celâl mübteda,  سَمِیعٌ  haberdir.  عَلِیمࣱ  ikinci haberdir. İsme isnad olan bu haber cümlesi sübut ifade eder. Cümle faide-i haber ibtidaî kelamdır.  

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde toplayan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet hissettirme kastına matuftur.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için cümledeki lafza-i celâlde tecrîd sanatı, tekrarında ise reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

Allah'ın  سَمِیعٌ  ve  عَل۪يمٌ  şeklindeki haberlerinin tenvinli gelişi, bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğuna işaret eder. Haber olan iki vasfın aralarında  و  olmaması Allah Teâlâ’da ikisinin birden mevcudiyetini gösterir. Ayrıca bu  sıfatlarla ayetin anlamı arasındaki mükemmel uyum, teşâbüh-i etrâf sanatıdır

سَمِیعٌ - عَلِیمࣱ  kelimeleri arasında muvazene ve mürâât-ı nazîr sanatları vardır. Bu iki kelimenin ayetin anlamıyla olan mükemmel uyumu teşâbüh-i etrâf  sanatıdır.

Ayetin bu son cümlesi mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır. Önceki cümleyi tekit için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.

[Allah işiten ve bilendir.] Yani yeminlerinizi ve niyetlerinizi bilmektedir. Bu bir tehdittir. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr) Yani haber cümlesi olmasına rağmen tehdit ifade ettiği için mecaz-ı mürsel mürekkeptir.