Bakara Sûresi 223. Ayet

نِسَٓاؤُ۬كُمْ حَرْثٌ لَكُمْۖ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ اَنّٰى شِئْتُمْۘ وَقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ مُلَاقُوهُۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ  ...

Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak) güzel davranışlar takdim edin. Allah’a karşı gelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin. (Ey Muhammed!) Mü’minleri müjdele.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 نِسَاؤُكُمْ kadınlarınız ن س و
2 حَرْثٌ bir tarladır ح ر ث
3 لَكُمْ sizin için
4 فَأْتُوا varın ا ت ي
5 حَرْثَكُمْ tarlanıza ح ر ث
6 أَنَّىٰ biçimde ا ن ي
7 شِئْتُمْ dilediğiniz ش ي ا
8 وَقَدِّمُوا ve hazırlık yapın ق د م
9 لِأَنْفُسِكُمْ kendiniz için ن ف س
10 وَاتَّقُوا ve sakının و ق ي
11 اللَّهَ Allah’tan
12 وَاعْلَمُوا ve bilin ki ع ل م
13 أَنَّكُمْ şüphesiz siz
14 مُلَاقُوهُ O’na kavuşacaksınız ل ق ي
15 وَبَشِّرِ ve müjdele ب ش ر
16 الْمُؤْمِنِينَ İnananları ا م ن
 

نِسَٓاؤُ۬كُمْ حَرْثٌ لَكُمْۖ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ اَنّٰى شِئْتُمْۘ وَقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْۜ


İsim cümlesidir. نِسَاۤؤُ  mübtedadır. Muttasıl zamir  كُمۡ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. حَرۡثࣱ  haberdir. Muzâfı hazfedilmiştir. Takdiri;  ذوات حرث (Tarla sahibi olanlar) şeklindedir.  لَّكُمۡ  car mecruru  حَرۡثࣱ  kelimesinin mahzuf sıfatına müteallıktır.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. Takdiri; إن رغبتم فيهنّ فأتوا (Onları arzu ederseniz gidin) şeklindedir. أۡتُوا۟  fiili  ن ‘un hazfiyle emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. حَرۡثَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir  كُمۡ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Mekân zarfı  أَنَّىٰ, şart manasında olup  أۡتُوا۟  fiiline müteallıktır. شِئۡ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Muttasıl zamir  تُمۡ  fail olarak mahallen merfûdur.

وَ  atıf harfidir. قَدِّمُوا۟  fiili  ن ‘un hazfiyle emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. لِأَنفُسِ  car mecruru  قَدِّمُوا۟  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  كُمۡ muzâfun ileyh olarak mahallen mansubtur.


وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ مُلَاقُوهُۜ


وَ  istînâfiyyedir. اتَّقُوا  fiili  نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  اللّٰهَ  lafza-i celâli mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. وَ atıf harfidir. اعْلَمُٓوا  fiili  نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

اَنَّ  ve masdar-ı müevvel, اعْلَمُٓوا  fiilinin iki mef’ûlu yerinde olup mahallen mansubtur. اَنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.  كُم muttasıl zamiri,  اَنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. مُّلَـٰقُو  ise  اَنَّ ‘nin haberidir. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 


وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ


وَ  atıf harfidir. بَشِّرِ  sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir zamir  أنت ‘dir. ٱلۡمُؤۡمِنِینَ  mef’ûlun bihtir. Nasb alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler  ي ile nasb olurlar. 

ٱلۡمُؤۡمِنِینَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir. Sülâsîsi  أمن fiilidir. İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
 

نِسَٓاؤُ۬كُمْ حَرْثٌ لَكُمْۖ


Ayetin ilk cümlesi, önceki ayette gelen ...فَأۡتُوهُنَّ  cümlesine tefsiriyye veya istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Cümle mübteda ve haberden müteşekkil, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Müsnedün ileyh, az sözle çok anlam ifade etmek amacına matuf izafetle gelmiştir.

[Kadınlarınız sizin için bir tarladır.] Yani çocukların ekileceği bir ekin yeridir. حَرۡثࣱ kelimesinde işin yapıldığı yer, fiilin masdarı ile adlandırılmıştır. Yatma yeri manasına gelen بيت (ev) kelimesi de böyledir.(Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr) Bunun için mecazî isnad vardır.

Kadınların tarla olması, teşbih-i beliğdir. Tarlanın önemli olduğu o zamanki toplum için övücü bir benzetmedir. Tarla ekinin ekildiği, tohumun gömüldüğü ve bitkinin yetiştiği yerdir. Çiftçi nasıl tarlasına bakıp emek verirse, erkeğin de karısı üzerine öyle titremesi lazımdır. Tarlayı zaman zaman dinlendirmesi de lazımdır.

 

 فَأْتُوا حَرْثَكُمْ اَنّٰى شِئْتُمْۘ وَقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ


Cümle şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. فَ  mukadder şartın cevabına gelen rabıtadır. Şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Takdiri ... إن رغبتم فيهنّ فأتوا [eğer onları isterseniz gidin] olabilir. Cevap cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

فَأۡتُوا۟ حَرۡثَكُمۡ  ifadesinde tasrihî istiare vardır. Müşebbeh kadındır. Müşebbehün bih olan  حَرۡثَكُمۡ ‘un zikredilmesi dolayısıyla tasrihî olan istiarede cihet-i camia, her ikisine verilen önem ve ikisinin de ürün vermesi olabilir.

أَنَّىٰ, hem كيف [nasıl]  hem من اين [nereden]  hem de متى [ne zaman] manasına gelebilir.

Atâ şöyle dedi: “Nasıl isterseniz” ifadesi; ‘’gece gündüz ne zaman isterseniz’’ anlamındadır. Bazı alimler şöyle demişlerdir: Bu (yani Atâ’nın tefsiri) dil kullanımı bakımından doğru olmaz.  أَنَّىٰ  kelimesinin üç anlamı vardır. Nasıl, nerede ve ne taraftan. “Ne zaman” anlamında dilde kullanımı yoktur. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)

...وَقَدِّمُوا۟  cümlesi  وَ ’la şartın cevabı olan فَأۡتُوا۟ ‘ya atfedilmiştir.

Yine şartın cevabına matuf olan  وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ  cümlesi de emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

Lafzâ-i celâlde tecrîd sanatı vardır.

فَأۡتُوا۟ حَرۡثَكُمۡ  ifadesi cinsel ilişkiden kinayedir. 

وَقَدِّمُوا۟ لِأَنفُسِكُمۡۚ [Nefisleriniz için takdim edin], ilişkiden önce güzel sözler vb ile hazırlık yapın, ayrıca zürriyeti şeytandan korumak için ‘’besmele çekin’’ demektir.

Cinsel birliktelik sayesinde eşlerin birbirine örtü olması daha kolaydır. Zor yanlarına katlanmak gibi.


وَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ مُلَاقُوهُۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ

 

وَ atıftır. İstînâfiyye olduğu da söylenmiştir. Cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Tekid ve masdar harfi أَنَّ ‘nin dahil olduğu isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar tevilindeki أَنَّكُم مُّلَـٰقُوهُۗ cümlesi, ٱعۡلَمُوۤا۟ fiilinin iki mefulü yerindedir. 

Yine emir üslubunda, talebî inşâî isnad olan son cümle, makabline وَ ’la atfedilmiştir.

Bu cümlede önceki cümledeki cemi muhatap zamirden müfred muhatap zamire iltifat edilmiştir.

Müminler için Allah ile karşılaşmak bir müjdedir, çünkü yaptıklarının mükafatını görecektir. Dolayısıyla bu ifade lazım-melzum alakasıyla mecaz-ı mürseldir.

[Biliniz ki siz ona kavuşacaksınız.] Yani kıyamet günü hesap vermek için O’na geleceksiniz. [(Ey Muhammed!) müminleri müjdele!] Kendileri için önceden hazırlık yapan müminleri müjdele (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)

Şayet  یَسۡـَٔلُونَكَ [Sana ... soruyorlar] ifadesinin üç kere [Bakara 2/215, 217, 219]

وَ ’sız gelip, sonra üç kere de [Bakara 2/219-ayetin ikinci şıkkı-, 220, 222]  وَ ’lı

gelmesi ne demek oluyor?” dersen, şöyle derim: Onların o ilk üç hadise ile ilgili sualleri farklı konumlarda vuku bulduğu için atıf harfi ile getirilmemiştir.

Çünkü o suallerin her biri müstakil bir sualdir. Onlar, diğer soruları ise aynı

vakitte sormuş olduklarından bu sorulanları bir araya toplayacak وَ getirilmiş ve sanki; “Sana içki ve kumarla, infakla, şuna ve buna dair hususlarla ilgili

soruları birleştirip, öyle soruyorlar” denmiş gibidir. (Keşşâf)