Bakara Sûresi 278. Ayet

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَذَرُوا مَا بَـقِيَ مِنَ الرِّبٰٓوا اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ  ...

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı bırakın.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَا أَيُّهَا ey
2 الَّذِينَ kimseler
3 امَنُوا iman eden(ler) ا م ن
4 اتَّقُوا korkun و ق ي
5 اللَّهَ Allah’tan
6 وَذَرُوا ve bırakın (almayın) و ذ ر
7 مَا ne varsa
8 بَقِيَ geri kalan ب ق ي
9 مِنَ -dan
10 الرِّبَا riba- ر ب و
11 إِنْ eğer
12 كُنْتُمْ idiyseniz ك و ن
13 مُؤْمِنِينَ inanıyor ا م ن
 

Ey iman edenler! Eğer gerçek müminseniz! Allah dan sakının! Bu günaha bulaşmayın! Ayeti gerçekten de bu ünlemlerle okumalı çünkü bir sonraki ayet bunu yapmazsanız Allah ve Rasûlunden size ilan edilen bir savaş (günahın büyüklüğü ve zararını tasvir için uyarı makamında)olduğunu bilin ! diyor. Bu ilahi savaşı kim kazanabilir? 

 

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَذَرُوا مَا بَـقِيَ مِنَ الرِّبٰٓوا اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ

يَٓا nida harfidir. اَيُّ , münada, nekrai maksude olup damme üzere mebnidir. Nasb mahallindedir. هَا tenbih harfidir. ٱلَّذِینَ münadadan sıfat veya bedeldir.

İsm-i mevsûlun sılası ءَامَنُوا۟ ’dur. Îrabtan mahalli yoktur. ءَامَنُوا۟ damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olup mahallen merfûdur.

Nidanın cevabı اتَّقُوا اللّٰهَ ‘dir. اتَّقُوا fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. اللّٰهَ lafza-i celâli mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.

ذَرُوا مَا بَقِيَ nida cümlesine matuftur. ذَرُوا fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Müşterek ism-i mevsûl مَا , mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası بَقِيَ مِنَ الرِّبٰٓوا ’dır. بَقِيَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir. مِنَ الرِّبٰٓوا car mecruru بَقِيَ fiilinin failine ait mahzuf bir hale müteallıktır.

اِنْ iki muzari fiili cezmeden şart harfidir. كُنتُم ’ün dahil olduğu isim cümlesi şart cümlesidir. تُمْ muttasıl zamiri كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur. 

مُؤْمِن۪ينَ kelimesi كان ’nin haberidir. Nasb alameti ي ’dır. Cemi müzekker salim kelimeler ي ile nasb olurlar. Şartın cevabı öncesinin delaletiyle mahzuftur. Takdiri اتّقوا الله وذروا ما بقي من الربا (Allaha karşı takvalı olun ve faizin kalanından vazgeçin) şeklindedir.

مُؤْمِن۪ينَ kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir. Sülâsîsi أمن fiilidir. İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekana duhul, temkin (imkan sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
 

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ 


Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Nidanın cevabı olarak gelen ...  اتَّقُوا اللّٰهَ  cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Münada olan has ismi mevsûl  الَّذ۪ينَ ’de tevcih sanatı vardır. İman edenlerin ism-i mevsûlle ifade edilmesi sonraki konuya dikkatleri çekmek içindir. Sılası olan  ءَامَنُوا۟ mazi fiil sıygasında faidei-i haber ibtidai kelamdır.

İsm-i mevsûller muhakkak herkesin bildiği bir grup varsa kullanılır. Burada bu iman edenler Peygamber Efendimiz ve sahabe tarafından bilinen insanlardı. Böyle bir grup yoksa ism-i mevsûl gelmez. İsm-i mevsûllerde tevcih sanatı vardır.

İnfak edileceklerin kazandıklarınızın temizleri ve yeryüzünden sizin için çıkardıklarımız şeklinde ayrıntılanması taksim sanatıdır. 

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا  şeklindeki nida üslubu Kur’an-ı Kerim’de iman edenlere önemli bir konunun bildirileceğini haber verir. Bu üslup tekit türlerini barındırmaktadır. İlk olarak tekit unsurlarından oluşmuş bir nida harfi göze çarpar. Uzaktaki bir şahıs için kullanılan nida harfi gelmiştir, oysa Allah Teâlâ nida ettiği her varlığa çok yakındır. Bu nida harfinin gelmesi, söylenecek şeylerin Allah katında bir mekânı olduğu konusunda uyarmak içindir. Sonra اَيُّ harfi gelmiştir. Bu harf nida ile akabindeki elif-lamlı kelimeyi birbirine bağlar. Müphem bir harftir, takip eden kelimeyle açıklanır. Böylece ibhamdan sonra beyan gelir. Arkadan gelecek olan konu için kişiyi hazırlar ve uyarır. Sonra yine bir tenbih harfi olan هَا gelir. (Muhammed Ebu Musa, Min Esrâri’t Ta’bîri’l Kur’ânî, S. 43)

Bazı salihler Allah Teâlâ'nın, ايَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا  [Ey iman edenler]  sözünü işitince sanki Allah'ın nidasını işitmiş gibi, لبيك وسعديك “Emret Allah'ım, emrine amadeyim” der. Böyle söylemek Kur’an'ın edebidir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde lafza-i celâlin zikri tecrîd sanatıdır.

Yüce Allah, يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا  hitabıyla Kur'an'ın 88 yerinde müminlere hitap etmiştir. Muhataplara "Ey müminler!" diye seslenilmesi, onlara, bu iman sahibinin Allah'ın emirlerine güzel bir şekilde sarılması ve itaat etmesi, yasaklarından da sakınması gerektiğini hatırlatır. (Safvetü't Tefâsir)

 وَذَرُوا مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبٰٓوا 

Ayetin ikinci cümlesi  وَ ’la öncesine atfedilmiştir. İki cümle arasında inşâî olmak yönünde ittifak vardır. Emir üslubunda talebi inşâî isnad olan cümlede ism-i mevsûl olan  مَا ’nın sılası, müsbet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ

Son cümle istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Şart  üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart cümlesi  كان ’nin dahil olduğu isim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Takdiri; فذروا (Bırakın) olan cevap cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

[Ey iman edenler! Allah'tan] O'nun cezalandırmasından [korkun] ve kendinizi bundan koruyun. [Eğer inanıyorsanız faizden geri kalan kısmı bırakın.] Faizle birşeyler verdiğiniz kimselerden geriye kalan faiz alacağınızı almayın. Çünkü imanınız, emrolunduğunuz şeye mutlak ve kesin anlamda bağlılık göstermenizi gerektirir. (Ruhu’l Beyan)

Ayetin başında  يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا [Ey iman edenler] buyurulup sonunda  اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ

 [eğer iman ettiyseniz] gelmesi; imanın hakikatine ermek için bir tarizdir.

Ayrıca bu söz,  muhatapları harekete geçirme ve heyecanlandırma babından söylenmiştir. Muhatapları faizle yaptıkları işleri terk etmeye teşvik eder. Faizin tamamını terketmek imanın şartlarındandır, iman ve faiz bir arada bulunmaz. Bunlar faiz yemenin ne kadar nefret edilesi olduğunu ve bunda ısrar edenlere de bir korkutma olduğunu ifade eder. (Âdil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Min Ğarîbi Belâgati’l Kur’ani’l Kerim, Soru:1617)

 اٰمَنُوا ile مُؤْمِن۪ينَ arasında cinas, reddü'l-acüz ale's-sadr, teşâbüh-i etraf vardır.