Bakara Sûresi 279. Ayet

فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ۚ وَاِنْ تُبْتُمْ فَلَكُمْ رُؤُ۫سُ اَمْوَالِكُمْۚ لَا تَظْلِمُونَ وَلَا تُظْلَمُونَ  ...

Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَإِنْ eğer
2 لَمْ
3 تَفْعَلُوا böyle yapmazsanız ف ع ل
4 فَأْذَنُوا bilin ا ذ ن
5 بِحَرْبٍ savaşa açıldığını ح ر ب
6 مِنَ (tarafından)
7 اللَّهِ Allah
8 وَرَسُولِهِ ve Elçisi ر س ل
9 وَإِنْ ve eğer
10 تُبْتُمْ tevbe ederseniz ت و ب
11 فَلَكُمْ sizindir
12 رُءُوسُ ana ر ا س
13 أَمْوَالِكُمْ malınız م و ل
14 لَا
15 تَظْلِمُونَ ne haksızlık edersiniz ظ ل م
16 وَلَا
17 تُظْلَمُونَ ne de haksızlığa uğratılırsınız ظ ل م
 
  

Harabe  حرب :  حَرْبٌ kelimesi bildiğimiz savaştır. حَرَبٌ ise harpte yapılan yağmalamadır. Sonradan her tür yağmalamaya da bu isim verilmiştir. مِحْراب الْمَسْجِد Mescidin mihrabı kullanımı buraların şeytanla savaşma yeri olduğundandır. Ayrıca bu adı almasının nedeni insanın burada dünya meşgaleleri ve düşünce dağınıklığından yağma edilircesine soyutlanması gerektiğindendir diyenler de vardır. Öte yandan meclisteki oturma yerinin baş köşesine de bu ad verilmiştir. Çoğulu مَحارِيب şeklindedir. (Müfredat)

Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 11 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri harp, harbî, mihrab ve muhârebedir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ۚ 


فَ atıf harfidir. اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezmeder. لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. تَفْعَلُوا fiili, نَ ’un hazfiyle meczum muzari fiildir. 

فَ şartın cevabına dahil olmuş rabıta harfidir.فَأْذَنُوا fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. بِحَرْبٍ car mecruru فَأْذَنُوا fiiline müteallıktır. مِنَ اللّٰهِ car mecruru حَرْبٍ kelimesinin mahzuf sıfatına müteallıktır. رَسُولِ atıf harfi وَ ’la اللّٰهِ lafza-i celâline matuftur, ه۪ۚ muzâfun ileyhi olup kesra ile mecrurdur.

فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ [Bunu yapmazsanız, Allah ve Resulüne savaş açmış olduğunuzu bilin!] Burada اَذِنَ fiili,  اَذِنَ بِالشَّيْءِ’i kullanımından “bilmek” manasında kullanılmıştır. Bu kelime فَآذِنُوا şeklinde de okunmuştur ki bu durumda manası, “bunu başkalarına da bildirin” şeklindedir ve dinlemek manasındaki اَلْاَذَن kökünden türemiştir. Zira dinlemek ilim elde etmenin yollarından biridir. (Keşşaf)


وَاِنْ تُبْتُمْ فَلَكُمْ رُؤُ۫سُ اَمْوَالِكُمْۚ لَا تَظْلِمُونَ وَلَا تُظْلَمُونَ


وَ atıf harfidir. اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezmeder. تُبْتُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mahallen meczumdur. Muttasıl zamir تُمْ fail olarak mahallen merfûdur. فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. لَكُمْ car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır. رُؤُ۫سُ muahhar mübtedadır. اَمْوَالِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

لَا تَظْلِمُونَ وَلَا تُظْلَمُونَ cümlesi لَكُمْ ’deki zamirin hali olarak mahallen mansubtur. لَا nefiy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تَظْلِمُونَ muzari fiildir. نَ ’un sübutuyla merfûdur. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. وَ atıf harfidir. لَا nefiy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تُظْلَمُونَ meçhul muzari fiildir. نَ ’un sübutuyla merfûdur. Zamir olan çoğul و ’ı naibu fail olup mahallen merfûdur.
 

فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَ اللّٰهِ

 
فَ  atıf harfidir. Ayet şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart cümlesi menfi muzari fiil cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Rabıta harfi  فَ  ile gelen cevap cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

İki fiili cezm eden  اِنْ  şart harfi vukuu kesin olmayan durumlarda müstakbel için kullanılır. Mütekellim, ya iki şey arasında tereddüt ediyordur ya da vuku bulacağına ihtimal vermiyordur. Yani fiilin gerçekleşme ve gerçekleşmeme ihtimali eşitse, ya da gerçekleşmeme ihtimali daha da fazla ise şart için bu harf  kullanılır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’ân Işığında Belâgat Dersleri, Meânî İlmi)

Burada  اذ  yerine  ان  kullanılması, faiz almaktan vazgeçmeyi teşvik etmektedir. Eğer  اذ  denilseydi, ribayı terk etme emrine muhatap olan hiç kimsenin uymayacağı teyit edilmiş olurdu ki bu da imanlı olan muhataplar için uygun olmazdı. Bu şart harfi dolayısıyla bazı muhatapların bu emre uymadıklarına delalet etmektedir. (Âdil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Min Ğarîbi Belâgati’l Kur’ani’l Kerim, Soru:1620)

فَأْذَنُوا [bilin] demektir,  بِحَرْبٍ 'in nekre olması tazim içindir, bu da faiz yiyenden tövbe etmesi istendikten sonra Allah'ın emrine dönünceye kadar kendisiyle savaşmayı gerektirir, tıpkı âsi gibi; küfrünü icap etmez. (Beyzâvî)

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde lafza-i celâlin kalplere korku salmak amacıyla zikredilmesi, tecrîd sanatıdır.

حرب [savaş] kelimesinin nekre (belirsiz) olarak zikredilmesi, tazim içindir. Yani Allah ve Resulü tarafından ilan edilmiş öyle muazzam bir savaş ki, bunun ne kadar çetin bir savaş olduğunu kimse bilemez. (Ebüssuûd, Âşûr, Âdil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Min Ğarîbi Belâgati’l Kur’ani’l Kerim, Soru:1618)

Burada muhatap, faiz işinde ısrarcı olan müminlerdir. Bunun delili de bu cümlenin atfedildiği  يا ايها الذين امنوا  cümlesidir. (Âdil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Min Ğarîbi Belâgati’l Kur’ani’l Kerim, Soru:1619)

‘’Allah ve Rasulü ile harbe girdiğinizi bilin!’’ ifadesinde istiare-i mekniyye vardır. Faiz yemek, savaşa girmeye benzetilmiştir. Faiz yemek müşebbeh, Allah ve Rasulüyle harp etmek müşebbehün bihtir. Vech-i şebeh her iki durumdaki korkunç haldir.

 

وَاِنْ تُبْتُمْ فَلَكُمْ رُؤُ۫سُ اَمْوَالِكُمْۚ 

 

Şart üslubunda gelmiş olan cümle önceki şart cümlesine  وَ ’la atfedilmiştir. Şart cümlesi  تُبْتُمْ ‘dür. Cevap cümlesi sübut ifade eden isim cümlesi formunda gelmiştir. Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

فَ  karinesiyle gelen cevap cümlesinde takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. لَكُمْ , mahzuf mukaddem habere müteallıktır. Muahhar mübteda  رُؤُ۫سُ اَمْوَالِكُمْۚ  ‘ün izafetle gelmesi az sözle çok anlam ifade etme amacına matuftur. 

 

لَا تَظْلِمُونَ وَلَا تُظْلَمُونَ

 

Peşpeşe gelen iki hal cümlesi menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Hal cümleleri ıtnâb babındandır.

Nefy harfi  لَا ’nın tekrarı olumsuzluğu tekid içindir.

لَا تَظْلِمُونَ - لَا تُظْلَمُونَ  cümleleri arasında mukabele sanatı vardır.

[Bu şiddetli tehdidi duyduktan sonra faizin haramlığını kabul ederek ve buna inanarak tövbe ederseniz [ana sermayeniz yine sizindir.] Onu olduğu gibi alabilirsiniz. [Ne haksızlık yapmış], alacaklı olduğunuz kimselerden fazla almakla ne onlara haksızlık yapmış, [ne de haksızlığa uğratılmış olursunuz.] Ne de sizler onlar tarafından işin uzatılmasıyla, ya da ana paranızdan bir eksiklik yapılarak bir zararla karşı karşıya bırakılmış olursunuz. (Ruhu’l Beyan)

تَظْلِمُونَ - تُظْلَمُونَ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.