وَاِنْ كَانَ ذُوعُسْرَةٍ فَنَظِرَةٌ اِلٰى مَيْسَرَةٍۜ وَاَنْ تَصَدَّقُوا خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَإِنْ | eğer (borçlu) |
|
2 | كَانَ | ise |
|
3 | ذُو | (içinde) |
|
4 | عُسْرَةٍ | darlık |
|
5 | فَنَظِرَةٌ | beklemek (lazımdır) |
|
6 | إِلَىٰ | kadar |
|
7 | مَيْسَرَةٍ | bir kolaylığa |
|
8 | وَأَنْ | ve eğer |
|
9 | تَصَدَّقُوا | sadaka olarak bağışlarsanız |
|
10 | خَيْرٌ | daha hayırlıdır |
|
11 | لَكُمْ | sizin için |
|
12 | إِنْ | eğer |
|
13 | كُنْتُمْ |
|
|
14 | تَعْلَمُونَ | bilirseniz |
|
وَاِنْ كَانَ ذُوعُسْرَةٍ فَنَظِرَةٌ اِلٰى مَيْسَرَةٍۜ
Ayet atıf harfi وَ ’la فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا cümlesine atfedilmiştir. اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezmeder. Şart fiili كَانَ mahallen meczumdur. كَانَ tam mazi fiildir. Fail olan ذُو , harfle îrab olan beş isimden biridir. Ref alameti و ’dır. عُسْرَةٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
فَ şartın cevabına dahil olmuş rabıta harfidir. نَظِرَةٌ mahzuf mübtedanın haberidir. Takdiri الواجب (Gereken) şeklindedir. اِلٰى مَيْسَرَةٍ mahzuf olan ismi mecrurla birlikte نَظِرَةٌ kelimesine müteallıktır. Takdiri إلى وقت ميسرة (Kolaylık vaktine kadar) şeklindedir.
وَاِنْ كَانَ ذُو عُسْرَةٍ [Eğer (borçlu) darlık içinde ise.] ifadesinde ذُو kelimesinin merfû olmasının iki veçhi vardır:
1. Bu kelime burada كَانَ ’nin ismidir. Haberi ise hazfedilmiştir. وَاِنْ كَانَ ذُو عُسْرَةٍ غَرِيمًا لَكُمْ [Eğer darlık içindeki kişi borçlu ise] veya وَاِنْ كَانَ هُنَاكَ ذُو عُسْرَةٍ [Eğer darlık içinde bir kişi var ise] ya da كَانَ فِيكُم وَ مِنْكُمْ [Aranızda veya sizden darlık içinde bir kişi bulunuyorsa] demek istemiştir. Bu durumda haber önce veya sonra takdir edilebilir.
2. كَانَ ismiyle birlikte eksiksiz bir mana oluşturan tam bir fiil olarak kabul edilebilir. Bu durumda هَذَا [Durum şöyledir] şeklinde bir takdir yapılır. وَاِنْ وَقَعَ ذُو عُسْرَةٍ وَاِنْ حَدَثَ ذُو عُسْرَةٍ وَاِنْ وَجَدَ ذُو عُسْرَةٍ [Eğer darlık sahibi bir kimse olursa, bulunursa] şeklinde anlaşılır. Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Mes‘ûd وَاِنْ كَانَ ذَا عُسْرَةٍ şeklinde okumuşlardır. Bu durumda anlam “Eğer borçlu kişi darlık içerisinde ise” şeklindedir. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)
وَاَنْ تَصَدَّقُوا خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
وَ istînâfiyyedir. اَنْ ve masdarı müevvel mübteda olarak mahallen merfûdur. Takdiri تصدّقكم خير لكم (Tasadduk etmeniz sizin için daha hayırlıdır.) şeklindedir. تَصَدَّقُوا fiili نَ ’un hazfiyle mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. خَيْرٌ haber olup lafzen merfûdur. لَكُمْ car mecruru خَيْرٌ ’un mahzuf sıfatına müteallıktır.
اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezm eder. كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi şart cümlesidir. تُمْ muttasıl zamiri كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur. تَعْلَمُونَ fiili كُنْتُمْ ‘ün haberi olarak mahallen mansubtur. تَعْلَمُونَ muzari fiildir. نَ ’un sübutuyla merfûdur. Zamir olan çoğul و ‘ı faildir.وَاِنْ كَانَ ذُوعُسْرَةٍ فَنَظِرَةٌ اِلٰى مَيْسَرَةٍۜ
وَ atıftır. Ayet şart üslubunda haberî isnaddır. Şart, fiil cümlesi sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam, cevap ise isim cümlesi formunda gelmiş faide-i haber ibtidaî kelamdır. Rabıta harfi فَ ile gelen cevap cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır. نَظِرَةٌ , takdiri الواجب olan mahzuf mübtedanın haberidir.
نَظِرَةٌ kelimesi ‘bekleme’ demektir, göz ile bekleme arasında bir ilişki kurulmuştur. Yoldan gelecek birini bekleyen kişi sürekli yola bakar. Bu kelimenin kullanımında tecsîm sanatı vardır.
عُسْرَةٍ - مَيْسَرَةٍۜ arasında tıbâk-ı îcab vardır.
وَاَنْ تَصَدَّقُوا خَيْرٌ لَكُمْ
وَ istînafiyedir. Sübut ifade eden isim cümlesi formunda gelen cümle faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar harfi اَنْ ve akabindeki muzari fiil masdar teviliyle mübtedadır.
[Sâd harfinin şeddesiyle تَصَّدَّقُوا kıraati esas alınmak üzere] “Sadaka olarak bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır” ifadesi ana mallarını ya da bunun bir kısmını zor durumda olan borçlularına sadaka olarak bırakmaları konusunda bir teşviktir. Yine وَاَنْ تَعْفُٓوا اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۜ [affetmeniz takvaya daha yakındır] (Bakara 2/237)] ayeti de bu yönde bir teşviktir. Bir görüşe göre; burada “tasaddukta bulunmak” ifadesi ile süre vermek, beklemek kastedilmiştir. (Keşşâf, Fahreddin er-Râzî, Âşûr)
اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Son cümle istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart cümlesi كان ‘nin dahil olduğu isim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. كان ‘nin haberinin muzari fiil formunda gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder.
Takdiri; إن كنتم تعلمون فضل التصدّق فتصدّقكم خير لكم (Eğer sadaka vermenin faziletini biliyorsanız, sadaka vermeniz sizin için daha hayırlıdır.) olan cevap cümlesinin öncesinin delaletiyle hazfedilmesi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ ِyani, bunun sizin için daha iyi olduğunu bilseniz ve bununla amel etseniz. Burada bilgisiyle amel etmeyen kimse, bilgi sahibi olsa da, bilgisizmiş gibi değerlendirilmiştir. (Keşşâf)