وَاتَّقُوا يَوْماً تُرْجَعُونَ ف۪يهِ اِلَى اللّٰهِ ثُمَّ تُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَاتَّقُوا | sakının |
|
2 | يَوْمًا | şu günden |
|
3 | تُرْجَعُونَ | döndürüleceğiniz |
|
4 | فِيهِ | onda |
|
5 | إِلَى |
|
|
6 | اللَّهِ | Allah’a |
|
7 | ثُمَّ | sonra |
|
8 | تُوَفَّىٰ | tastamam verilecektir |
|
9 | كُلُّ | her |
|
10 | نَفْسٍ | kişiye |
|
11 | مَا | ne |
|
12 | كَسَبَتْ | kazandıysa |
|
13 | وَهُمْ | ve onlara |
|
14 | لَا |
|
|
15 | يُظْلَمُونَ | haksızlık edilmeyecektir |
|
Bu ayetin en son nazil olan ayet olduğu iddia edilmiştir.
وَاتَّقُوا يَوْماً تُرْجَعُونَ ف۪يهِ اِلَى اللّٰهِ ثُمَّ تُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. اتَّقُوا fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. يَوْمًا mef'ûlun bih olup fetha ile mansubtur. تُرْجَعُونَ fiili يَوْمًا ’in sıfatı olarak mahallen mansubtur. تُرْجَعُونَ meçhul mebni muzari fiildir. نَ ’un sübutuyla merfûdur. Zamir olan çoğul و ‘ı naibu faildir. ف۪يهِ car mecruru تُرْجَعُونَ fiiline müteallıktır. اِلَى اللّٰهِ car mecruru aynı şekilde تُرْجَعُونَ filine müteallıktır. ثُمَّ tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. تُوَفّٰى elif üzere mukadder damme ile meçhul muzari fiildir. كُلُّ naibu faildir. نَفْسٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Müşterek ism-i mevsûl مَا , mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası كَسَبَتْ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur. كَسَبَتْ fetha üzere mebni mazi fiildir. تۡ te’nis alametidir. Faili müstetir olup takdiri هى ’dir. Aid zamiri mahzuftur. Takdiri كسبته şeklindedir.
تُرْجَعُونَ fiili hem mâlûm / etken, hem de meçhul / edilgen olarak okunmuştur. (Keşşaf)
اتَّقُوا fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi وقي ’dır. Bu bab fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek anlamları katar.
وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ۟
وَاتَّقُوا يَوْماً تُرْجَعُونَ ف۪يهِ اِلَى اللّٰهِ
وَ istînâfiyye veya atıftır. Ayet emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
تُرْجَعُونَ ف۪يهِ اِلَى اللّٰهِ cümlesi nasb mahallinde يَوْمًا için sıfattır. Faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlede muzari fiil meçhul bina edilerek mef’ûle dikkat çekilmiştir.
Cümlede mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi, tecrîd sanatıdır.
Bu ayet-i kerime riba ile alışveriş yapan zengin, kudretli ve etrafı çok olan ekâbirler hakkındadır. Genel olarak bu kimseler, servetleri ile insanlara hükümran olmak istemişlerdir. Bu sebeple riba (faiz)'den ve insanların mallarını diğer batıl yollarla alıp yemekten vazgeçsinler diye, bunlar için çok şiddetli bir tehdit ve vaîd gerekmiştir. İşte Allahu Teâlâ bu ayetle onları tehdit etmiş ve onları en şiddetli bir biçimde korkutmuştur. İbn Abbas (radıyallahü anh), bu ayetin Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e en son inen ayet olduğunu söylemiştir. Çünkü Hazret-i Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) haccederken, Kelâle ayeti diye bilinen (Nisa, 176) ayeti nazil olmuştur. Daha sonra O, Arafatta vakfede iken "Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım" (Mâide.3) ayeti, daha sonra da (tefsir ettiğimiz) bu ayet nazil olmuş ve Cebrail (aleyhisselam), "Ya Muhammed, bu ayeti Bakara sûresinin 280. ayetinin peşine koy" demiştir. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), bu ayetin nüzulünden sonra ancak seksen bir gün yaşamıştır. Bu müddetin yirmi bir gün, veya yedi gün, veyahut da üç saat olduğu da söylenmiştir. (Fahreddin er- Râzî, Âşûr)
يَوْمًا ’deki tenvin tazim ifade eder. O günden maksat kıyamet günüdür. Günün nekre (belirsiz) olarak zikredilmesi, vehamet ve büyüklüğünü ihsas ettirmek içindir. Sakınma (ittika) nın kıyamet günü ile alakalandırılmasi, onun şiddetli ve korkunç hallerinden sakındırmak (tahzir) içindir. (Ebüssuûd, Âdil Ahmet Sâbir er- Ruveynî, Min Ğarîbi Belâgati’l Kur’ani’l Kerim, soru:1622)
ثُمَّ تُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ
ثُمَّ ile makabline atfedilen تُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ cümlesi müsbet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Fiil meçhul bina edilerek mef’ûle dikkat çekilmiştir.
Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَا ’nın sılası, müsbet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كُلُّ نَفْسٍ [her nefs, herkes] genellemesi, kıyamet gününün korkunçluğunu ziyadesiyle ifade etmek içindir. Yani kıyamet günü herkese hayır veya şer her ne yaptıysa, bütün yaptıklarının karşılığı tam olarak verilecek ve hiç kimse haksızlığa uğratılmayacaktır. (Ebüssûd, Fahreddin er- Râzî)
وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ۟
Hal وَ’ı ile gelen son cümle faide-i haber talebî kelamdır. Sübut ifade eden cümle kasrla tekid edilmiştir. İsim cümlesinde müsned, menfi olup müsnedün ileyh takdim edilmişse bu terkip, hükmü takviye ifade eder.
Bu cümle, 272. ayetin fasılasına benzer. لَا يُظْلَمُونَ۟ ifadeleri arasında tekrir ve reddü’l acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Ayetin başındaki muhatap zamirinden, gaib zamirine iltifat vardır.
تُوَفّٰى يُظْلَمُونَ۟ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.