Bakara Sûresi 28. Ayet

كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَكُنْتُمْ اَمْوَاتاً فَاَحْيَاكُمْۚ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ  ...

Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda O’na döndürüleceksiniz.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 كَيْفَ nasıl ك ي ف
2 تَكْفُرُونَ inkar edersiniz ك ف ر
3 بِاللَّهِ Allah’a
4 وَكُنْتُمْ siz iken ك و ن
5 أَمْوَاتًا ölüler م و ت
6 فَأَحْيَاكُمْ O sizi diriltti ح ي ي
7 ثُمَّ sonra
8 يُمِيتُكُمْ öldürecek م و ت
9 ثُمَّ sonra
10 يُحْيِيكُمْ diriltecek ح ي ي
11 ثُمَّ sonra
12 إِلَيْهِ O’na
13 تُرْجَعُونَ döndürüleceksiniz ر ج ع
 

 Ben bu gün sizlere kendi cümlelerimle yazmak istedim. Allaha döndürülmek ifadesinden bahsetmek istiyorum. Her zaman Allaha dönmek kavramı hemen O’ndan gelmiş olduğum duygusunu tetikler bende. Ben, bana ait değilim, bir sahibim var duygusu.

Ruh geldiği yeri arar ve ona yönelmedikçe huzur bulmaz.

 Rad/28 : Onlar, iman etmiş ve kalbleri Allah zikriyle yatışmış olanlardır. Evet, iyi bilin ki, kalbler Allah'ın zikri ile yatışır.

Ayetinden de yola çıkarak insanın yeryüzünde ancak ve ancak Allah’a yöneldiğinde huzuru bulacağı kesindir.

İmam Gazali insanın tekamülünde bir üst mertebeye geçmek isteyen ve bundan dolayı huzur bulamayan ruhun dünyevi hazlarla arayış içinde olmasının sadece bulunduğu mertebeyi süsleyeceğini dile getirmiştir. (Esma dersi notlarından)

Bu gün Allaha yönelmek isteyen ruhumuzu acaba hangi dünyevi hazlarla oyalıyoruz bir bakalım bence hep beraber.

Ölümden sonra dirilmenin delili olan ayettir.

 
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de bir kudsî hadiste Cenâb-ı Hakk’ın şöyle buyurduğunu haber vermektedir:” Hiç bir hakkı olmadığı halde insanoğlu Beni yalanlamaya kalktı, hiçbir hakkı olmadığı halde Bana hakaret etti. Beni yalanlamaya kalkması, kendisini yeniden diriltip aynen yaratamayacağımı ileri sürmesidir. Bana hakaret etmesi ise Benim bir oğlum olduğunu iddia etmesidir. Bir eş veya bir oğul edinmek gibi insana âit sıfatlardan Kendimi tenzih ederim. “
( Buhari, Tefsir 2/8,112/1-2).
 

كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَكُنْتُمْ اَمْوَاتًا فَاَحْيَاكُمْۚ

كَيْفَ  istifham ismi,  تَكْفُرُونَ  fiilinin failinden hal olarak mahallen mansubdur. 

تَكْفُرُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. بِاللّٰهِ  car mecruru, تَكْفُرُونَ  fiiline mütealliktir. 

وَ  haliyyedir. كَانَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. 

تُمْ  muttasıl zamiri  كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur. اَمْوَاتًا  kelimesi  كَانَ ‘nin haberi olup fetha ile mansubdur. 

اَحْيَاكُمْۚ  cümlesi atıf harfi  فَ ‘ ile  وَكُنْتُمْ ’e matuftur. Matuf ile matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ  ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَحْيَاكُمْ  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.   Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Hal cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal “nasıl” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zil-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubtur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hal’i sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazfedilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya  و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harfi cerli veya zarflı isim).(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اَحْيَاكُمْ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi حيي ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.   

ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ

ثُمَّ  tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir.  ثُمَّ  edatı mertebe açısından terahi manasınadır. Yani; aralıklarla, zaman içinde serpiştirilerek peyderpey olabilecek durumları bildirmektedir. 

Fiil cümlesidir. يُم۪يتُ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.   Muttasıl zamiri  كُمْ  mef‘ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

ثُمَّ  tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. 

يُحْي۪ي  fiili  ي  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamiri  كُمْ  mef‘ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

يُم۪يتُكُمْ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi موت ’dir. 

يُحْي۪يكُمْ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi حيي ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder. 

ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

ثُمَّ  tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir.  Fiil cümlesidir. اِلَيْهِ  car mecruru  تُرْجَعُونَ ‘ye mütealliktir. تُرْجَعُونَ  fiili نَ ‘un sübutuyla merfû meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur.

 

كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَكُنْتُمْ اَمْوَاتًا فَاَحْيَاكُمْۚ

Fasılla gelen ayet, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

كَيْفَ ile hal sorulur. Burada hem اَنّى , hem مِنْ اَيْنَ , hem de مَتى manasına gelebilir.

كَيْفَ kelimesinin gelme sebebi bu kelimenin beş duyu ile algılanan, idrak edilen şeyler için kullanılmasıdır. Böylece kafirler beş duyu ile idrak edilen şeyler hakkında düşünmeye sevk edilir. Kafirlere adeta; ‘’Hangi duyunuzla Allah'ı inkâr konusunda bu kadar ileri gittiniz’’ denilmektedir. Böylece cahillikle suçlama ve azarlama manaları tekid edilmiştir. (Âdil Ahmed Sâbir er-Ruveynî, Min Ğarîbi Belâgati’l Kur’ani’l Kerim)

Cümle her ne kadar istifham üslubunda gelmişse de anlam itibariyle, taaccüb ve inkar manası taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkeptir.

Hitap kâfirleredir. Önceki ayetteki gaib zamirinden muhatab zamirine iltifat edilmiştir. Bu iltifat sanatı kınama ve azarlama ifade eder. Yüce Allah kelamı, daha önce üçüncü şahıs kipi ile söylerken, burada onu bırakarak ikinci şahıs ki­pine dönmüştür. Bu da bir edebî sanat nev'idir. (Safvetü't-Tefâsir)

Allah lafzında tecrîd sanatı vardır. Çünkü mütekellim Allah Teâlâ’dır.

اَمْوَاتًا ’deki tenkir nev ve tazim ifade eder

اَمْوَاتًا - اَحْيَاكُمْ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

Burada kâfirlerin halleri kinaye yoluyla yadırganmaktadır. Onların, küfrün tabii sonucu olarak ortaya çıkan hallerinin yadırganmış olması, direk küfrün yadırganmasından daha etkili bir yoldur.

Küfür değil onların durumları kınanmıştır. Çünkü bu durum küfrün sonucudur.

Bu ayette Allah insanların hallerinden -haşa- taaccüp etmemektedir. Taaccüp insanlara yöneliktir. Buna göre, insanların aleyhinde sabit delil olduğu halde hâla nankörlükte ısrar etmelerinden taaccüp edilmesi istenmektedir. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, IX, 312.)

Buradaki hal و ’ı sadece كُنْتُمْ اَمْوَاتًا ifadesinin başına değil, ayetin sonundaki تُرْجَعُونَ ifadesine kadar olan bütün bir cümlenin başına gelmiştir. Sanki şöyle denilmiştir: ‘’Sizler ölü iken, babalarınızın sulbünde nutfe iken, Allah sizi hayat sahibi kılmış; sonra bu hayatın ardından sizi öldürecek ve ardından ölümden sonra diriltip hesaba çekecek olan Allah iken, kıssanız bu iken, nasıl Allah’ı nankörce inkâr edersiniz?!’’ (Keşşâf)

كَفَرَ ve اٰمَنَ fiilleri بِ harfi ceri ile birlikte kullanılır. Bu durum, küfür veya imanın insana yapıştığını ifade edebilir.

Nasıl inkâr edersiniz denip buna delil getiriliyor. Delil; siz ölülerdiniz, sizi diriltti. İki öldürme iki diriltme. Yok olma hali ölü olmak şekline ifade edilmiştir.

Sizin o cansız haliniz ve sonraki aşamalarınızın hepsi Allah’ın kudretinde olmasına rağmen, kendi dünyaya gelişiniz konusunda bu kadar aciz iken siz, üstelik bu yaşantımıza ve ölümümüze de hakim değilken siz insanlar, nasıl olur da sizi yaratan zatı inkar edersiniz? Düşünürseniz anlarsınız ki bu hayat sizin malınız değil. Ve siz bu hayatı çok seversiniz. Kendi iradenizle gelmediğiniz halde. Hiç buradan gitmek de istemezsiniz. O halde size bu kadar sevdiğiniz hayatı bahşeden Allah’ı nasıl inkâr edersiniz? Bu sevdiğiniz hayattan gidişiniz de Allah’ın kudretinde. Böylece bu hayatın değersizliğine de bir nevi delil getirilmiş oluyor. (Elmalılı)

ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ

ثُمَّ ile atfedilmiş ilk cümle müsbet fiil cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Yine ثُمَّ ile atfedilmiş ikinci cümle de aynı formda gelmiş faide-i haber ibtidaî kelamdır. Her iki cümlenin de atıf sebebi tezayüftür.

يُم۪يتُكُمْ - يُحْي۪يكُمْ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

وَكُنْتُمْ اَمْوَاتًا فَاَحْيَاكُمْۚ cümleleriyle ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ cümleleri arasında mukabele vardır.

اَمْوَاتًا - يُم۪يتُكُمْ ve يُحْي۪يكُمْ - اَحْيَاكُمْۚ kelime grupları arasında cinâs-ı istikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Atıfla gelen cümle müsbet fiil sıygasındadır. Atıf sebebi temasüldür. Muzari fiille gelmesi hudûs, teceddüt ve istimrar ifade eder. Ayrıca muzari fiilin tecessüm özelliği muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek konuyu iyice kavramasına yardımcı olur.

اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ cümlesinde haber olarak gelen car mecrur, amiline takdim edilmiştir. Hasr ifade eder. Yani dönülecek, varılacak tek yer Allah'ın yanıdır başkası yoktur. Bu da şirk inancını iptal eder.

Kasrla tekid edilen cümle faide-i haber talebî kelamdır. اِلَيْهِ maksurun aleyh, تُرْجَعُونَ maksurdur. Kasr-ı sıfat ale’l mevsuftur.

اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ (O'na döndürüleceksiniz) sözü, lafzen sarih olarak Allah'a dönüşe delalet eder, bunun yanında bu sarih delalet söylenmemiş başka bir delaleti de kapsar, bu da hesap, sevap ve cezadır. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, Zuhruf/85, C. 4,  S. 370) Buna da lazım melzum alakasıyla mecaz-ı mürsel denir.

Ayetin bu son cümlesinde idmâc sanatı vardır.

ثُمَّ ’nin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

Ayette ilk atıf فَ ile yapılmış, ardından ayet ثُمَّ ile takip edilmiştir. İlk موت , اَحْيَا’i [ölümü] takip etmiştir ve bu ikisi arasında hiç süre yoktur. Oysa ihya ile ölüm arasında süre vardır. Aynı şekilde eğer ikinci ihya ile kabirden dirilip çıkış kastediliyorsa, o zaman ölüm ile ikinci ihya arasında da açık bir süre söz konusudur. Fakat eğer ikinci ihya ile kabirdeki diriliş kastediliyorsa, o zaman burada ثُمَّnin kullanılmış olmasından ölüm ile kabirdeki diriliş arasında da bir sürenin bulunduğuna dair bilgi elde edilir. Yine kabirden diriltilip çıkmak ile ceza görmek arasında da süre söz konusudur. (Keşşâf)

تُرْجَعُونَ: İnsan geldiği yere geri döner. Oraya ilk defa gitmiyoruz. Oradan geldik, oraya gidiyoruz manasını taşır. Allah’ın bizi yaratması bir nimet olduğu gibi öldürmesi de bir nimettir.