Bakara Sûresi 37. Ayet

فَتَلَقّٰٓى اٰدَمُ مِنْ رَبِّه۪ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِۜ اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ  ...

Derken, Âdem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَتَلَقَّىٰ derken aldı ل ق ي
2 ادَمُ Adem
3 مِنْ -nden
4 رَبِّهِ Rabbi- ر ب ب
5 كَلِمَاتٍ kelimeler ك ل م
6 فَتَابَ tevbesini kabul etti ت و ب
7 عَلَيْهِ onun
8 إِنَّهُ şüphesiz
9 هُوَ O
10 التَّوَّابُ tevbeyi çok kabul edendir ت و ب
11 الرَّحِيمُ çok esirgeyendir ر ح م
 

Burada hem şeytan, hem de Adem a.s. Allah’a karşı geldiler, şeytan tevbe edip yönelmedi, af dilemedi.

Kelime fiilinin lugat manası duyum veya gözlem yolu ile insan idraki üzerinde kalıcı bir etki yapmaktır. Kulakla algılanan çeşidine kelam, göz ile algılanana kelm denir. Bu ikisi dışında gönülle algılanan kalbi ızdırap da olabilir. Burada kalbi olması, almak fiiline daha uygundur. Çünkü telakki basit bir alma ya da verme değil, bilinçli bir buluşma, kavuşmadır.

Kelimeler ile kastedilen kelime-i tevhid olabilir.

Hz. Havva’nın Ademi kandırması gibi bir husus burada kesinlikle yoktur, bir ima bile yoktur. Aksine olay Hz. Adem üzerinden anlatılıyor.

Araf suresinde Hz. Adem’in duası Rabbena zalemna şeklinde çoğul kalıpla gelmiştir. Tövbe edenler ikisidir.

Hz. Adem tevbe edince tevbesi kabul oluyor ama artık o şartlarda yaşayamaz, dünyaya inmesi gerekiyor. Dünyaya inmesi ceza değil, şartlar gereğidir.

Rahmeti bol olan Allahu Teala yaşadığımız sürece Allahın rahmetinden ümidimizi kesmememizi ve günahlarımızı örterek tövbeleri kabul edeceğini ifade etmiştir. (Zümer/53)

Tövbenin kabul olmasının işareti o günahı bir daha yapmamaktır. Bu hali hayatımıza geçirerek Hz. Peygamberin (sav)  de yaptığı gibi hergün tövbe istiğfar edelim.

 
Riyazus Salihin, 1875 Nolu Hadis

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Canımı kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder, yerinize, günah işledikten sonra Allah’tan af dileyecek bir millet getirir ve onları affederdi.”
(Müslim, Tevbe 11. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, III, 238)
Riyazus Salihin, 15 Nolu Hadis

Egarr İbni Yesâr el-Müzenî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ey insanlar! Allah’a tövbe edip ondan af dileyiniz. Zira ben ona günde yüz defa tövbe ederim.”
(Müslim, Zikir 42. Ayrıca Ebû Dâvûd, Vitir 26; İbni Mâce, Edeb 57)
Sahâbiler, onun bir yerde otururken yüz defa :” Allah’ım! Beni bağışla ve tövbemi kabul eyle. Çünkü Sen tövbeleri çok kabul eden ve çok merhamet edensin” dediğini tesbit etmişlerdir. 
( Ebû Dâvud, Vitir 26; Tirmizi, Daavât 39).
 

Tâbe fiili dönmek ve tövbe etmek manasında olup tövbe kelimesi dilimize bu kökten geçmiştir. على harfiyle kullanıldığında Allah’ın tövbeleri kabul etmesi manasını kazanır.

Kelime fiilinin lugat manası duyum veya gözlem yolu ile insan idraki üzerinde kalıcı bir etki yapmaktır. Kulakla algılanan çeşidine kelam, göz ile algılanana kelm denir. Bu ikisi dışında gönülle algılanan kalbi ızdırap da olabilir. Burada kalbi olması, almak fiiline daha uygundur. Çünkü telakki basit bir alma ya da verme değil, bilinçli bir buluşma, kavuşmadır.

 

فَتَلَقّٰٓى اٰدَمُ مِنْ رَبِّه۪ كَلِمَاتٍ

فَ istînâfiyyedir. Fiil cümlesidir. تَلَقّٰٓى mazi fiildir. اٰدَمُ faildir. مِنْ رَبِّه۪ car mecruru تَلَقّٰٓى fiiline müteallıktır. كَلِمَاتٍ mef‘ûlun bihtir. Cemi müennes salim olduğu için nasb alameti kesredir.

تَلَقّٰٓى fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tefa’ul babındadır. Bu bab fiile, mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.

اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ

اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb, haberini ref eder. Muttasıl zamiri هُ inne’nin ismi olarak mahallen mansubtur. هُوَ fasıl zamiridir. التَّوَّابُ kelimesi اِنَّ ’nin haberidir. الرَّح۪يمُ ikinci haberdir.

 فَتَابَ عَلَيْهِۜ

فَتَابَ عَلَيْهِۜ mahzuf cümleye atfedilmiştir. Takdiri قالها فتاب (ona dedi ve onu affetti) şeklindedir. تَابَ mazi fiildir. عَلَيْهِ car mecruru تَابَ fiiline müteallıktır.

 

فَتَلَقّٰٓى اٰدَمُ مِنْ رَبِّه۪ كَلِمَاتٍ

Ayetin başındaki فَ harfi istînâfiyyedir.

Müsbet fiil cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. رَبِّه۪ izafeti muzâfun ileyhin şanı içindir.

‘’Kelimelerin telakkī edilmesinin’’ anlamı, onların alınıp kabul edilmesi ve öğrenildikten sonra onlarla amel edilmesidir. فَتَلَقّٰٓى اٰدَمُ مِنْ رَبِّه۪ كَلِمَاتٍ ifadesi Âdem kelimesi nasb edilerek ve kelimât ref‘ edilerek okunmuştur. Buna göre kelimeler Âdem’e tebliğ edilip ulaştırılmış, ona yönelmiştir. Bu kelimeler [Ya Rabbi! Kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamazsan, bize merhamet etmezsen, kesinlikle hüsrana uğrayanlardan olacağız.] (A‘râf 7/23) ifadeleridir. İbn Mes‘ûd (r.a.)’ın (v.32/652) şöyle dediği nakledilmiştir: Allah’a en sevimli olan sözler atamız Âdem’in hata işlediği zaman söylediği şu sözlerdir: ‘’Allah’ım! Sen her türlü noksan sıfattan münezzehsin, sana hamd ederiz. Senin ismin mübarektir, şanın çok yücedir. Senden başka ilâh yoktur. Ben nefsime zulmettim, beni bağışla, zira günahları senden başka bağışlayacak yoktur.’’ (Keşşâf)

 فَتَابَ عَلَيْهِۜ

تَابَ عَلَيْهِۜ  cümlesi takdiri قالها فتاب (Ona dedi ve affetti) olan mahzuf cümleye matuftur.

Görüldüğü gibi sadece Hz.Âdem’in [Tövbesini kabul etti.] ifadesiyle yetinilmiştir. Çünkü eşi ve annemiz Hz.Havva da ona tabidir. Bu, her ikisi de tövbe ettiler anlamındadır. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)

اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ

Taliliye olarak fasılla gelen, اِنَّ ve fasıl zamiriyle tekid edilen cümle faide-i haber inkârî kelamdır. İsme isnad şeklindeki bu haber cümlesi sübut ifade eder.

Mübteda ve haberden müteşekkil cümlede müsnedin el takısıyla marife olması, herkes tarafından biliniyor olmasını belirtmesi yanında, tahsis ifade eder.

Allah Teâlâ’ya ait bu iki kelimenin marife olarak gelmesi bu sıfatların onda kemâl derecede olduğunu, aralarında vav olmadan gelmesi, bu vasıfların her ikisinin birden onda mevcudiyetini gösterir.

التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ kelimelerinin ayetin konusuyla olan uyumu teşabüh-i etrâf, iki kelimenin birbiriyle uyumu mürâât-ı nazîr sanatıdır.

التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ kelimeleri de mübalağa kiplerindendir. O, tövbeyi çok çok kabul eden ve rahmeti bol olan demektir. (Safvetü't Tefâsir)

اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ  cümlesi tezyildir. İtnab babındandır.