Bakara Sûresi 43. Ayet

وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِع۪ينَ  ...

Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَأَقِيمُوا ve kılın ق و م
2 الصَّلَاةَ namazı ص ل و
3 وَاتُوا ve verin ا ت ي
4 الزَّكَاةَ zekatı ز ك و
5 وَارْكَعُوا ve ruku edin ر ك ع
6 مَعَ beraber
7 الرَّاكِعِينَ rüku edenlerle ر ك ع
 

Kur’ân’da her zaman namaz ve zekat birlikte geçmiş. Namazda bedeni, zekatta da mali ibadetler toplanmış, denir. Belki bunlar insanın en çok nefsine zor gelen ibadetlerdir. Namaz herhalde hep takdim edilmiştir. Önce namaz, sonra zekat gelir. Önce canından, sonra malından vereceksin. Zekat senede bir kere iken namaz devamlıdır, her gün 5 kere tekrarlanır.

Namazı dosdoğru kılın dedikten sonra neden ruku’yu ayrıca zikredilmiştir?

Namazın her bir bölümünün adı rekattır. Rekat kelimesi ruku’dan geliyor. Ruku o kadar önemlidir. Hatta cemaate katılacağın zaman, rükunun bitimine kadar o rekatı yakalayabilirsin. Rükuyu yakalayabilirsen o rekata yetişmiş sayılırsın. İnsana en zor gelen şey, başkasına boyun eğmektir. Allah’a boyun eğen, başka kimseye boyun eğmez. Secde de öyledir. Secde ve rüku birlikte düşünülebiliyor. Sözlükte rüku’nun karşısında secde etme anlamı da vardır.

Yahudilerin secdesi olmadığı için burada ayrıca zikredildiği söylenmiştir. Aslında secdeleri varmış. Dinleri bozulduğu için yapmıyorlarmış. Burada da ona işaret vardır.

Ayrıca Müslümanlarla birlikte secde edin anlamı vardır.

Rüku edenler; müslümanlardır. Burada cemaat kavramı da vardır. Namazı toplu olarak kılın demektir. Yani konu üstteki ayetlerden itibaren Yahudilere Kur’ân’a inanın, Müslümanlarla namaz kılın demektedir.

 

اَعْطى fiilinin kökü Kur’ân’da 14 kere geçmiştir. Güzel olup olmama bakımından آتى ‘dan daha kapsamlıdır. Bu kökte verilen şeyin mülkiyetten çıkması gerekmez. Kendi azametinin muktezasına göre mal sahibi etmeksizin birine bir şey vermek demektir. İki kaydı vardır:

  • 1-Vermek,
  • 2-Nefsin gerektirmesidir. Kevseri vermek gibi.

آتى fiiline gelince yukarıdaki özellikleri taşımaz. Zekat hep bu fiil ile gelmiştir.

Farklar Sözlüğü de etâ fiilini câe fiili ile kıyaslamıştır.

Farklar Sözlüğü: Câe fiilinde hemze olduğu için daha zor bir gelişi ifade eder. Etâ’daki geliş daha kolay olduğu için, bunun mezid şekli olan âtâ fiili de “gönülden vermek” manasındadır.

 

وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِع۪ينَ

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir. اَق۪يمُوا  fiili  نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  الصَّلٰوةَ  mef‘ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

اٰتُوا  cümlesi atıf harfi  وَ ‘ la makabline matuftur.  

اٰتُوا  fiili  نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. ٱلزَّكَوٰةَ  mef‘ûlun bih olup fetha ile mansubdur. ٱرۡكَعُوا۟  cümlesi atıf harfi  وَ ‘ la makabline matuftur. 

ٱرۡكَعُوا۟  fiili  نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. مَعَ  mekân zarfı  ارْكَعُوا  fiiline mütealliktir. ٱلرَّ ٰ⁠كِعِینَ  muzâfun ileyh olup cer alameti  ی ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar. 

أَقِیمُوا۟  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  قوم ’dir. 

ءَاتُوا۟  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  أتى ‘dır.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.   

ٱلرَّ ٰ⁠كِعِینَ  kelimesi, sülâsi mücerredi  ركع  olan fiilin ism-i failidir.

İsmi fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

Ayetteki birbirine atfedilmiş üç cümle de, emir üslubunda gelmiş talebî inşâî isnaddır. Ciheti camia temasüldür.

Namazı kılmaları, zekatı vermeleri ve rüku etmeleri sayılarak taksim sanatı yapılmıştır.

الزَّكٰوةَ - الصَّلٰوةَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

ارْكَعُوا - الرَّاكِع۪ينَ kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ales-sadr sanatları vardır.

Zekat vermek آتى fiiliyle ifade edilmiştir. اتى gelmek, آتى vermek demektir. Vermek manasında bir de اَعْطى  fiili vardır. Bu fiiller birbirinden farklı nüanslara sahiptir.

اَعْطى fiili, Kur’an’da 14 kere geçmiştir. Güzel olup olmama bakımından آتى ‘dan daha kapsamlıdır. Verilen şeyin mülkiyetten çıkması gerekmez. Kendi azametinin muktezasına göre mal sahibi etmeksizin birine birşey vermek demektir. İki kaydı vardır: Vermek ve nefsin gerektirmesidir. Kevseri vermek gibi.

آتى fiiline gelince yukarıdaki özellikleri taşımaz. Zekat hep bu fiil ile gelmiştir.

Farklar Sözlüğü: جاء fiilinde hemze olduğu için daha zor gelişi ifade eder. آتى ’daki geliş daha kolay olduğu için, bunun mezid şekli olan آتَى  fiili de “gönülden vermek” manasındadır. Zekatı gönülden vermek gerekir.

Kur’ân’da her zaman namaz ve zekat birlikte geçmiştir. Namazda bedeni, zekatta da mali ibadetlerin toplandığı söylenir. Belki bunlar insanın en çok nefsine zor gelen ibadetlerdir. Namaz her halde hep takdim edilmiştir. Önce namaz, sonra zekat gelir. Önce canından, sonra malından vermelidir. Zekat senede bir kere iken namaz devamlıdır, her gün beş kere tekrarlanır.

Namazı dosdoğru kılın dedikten sonra rükunun ayrıca zikredilmesi umumdan sonra hususun zikri babında ıtnâbtır.

Burada daha önemli olduğu için namaz zekata  takdim edilmiştir.

Namazın her bir bölümünün adı rekattır. Rekat kelimesi rükudan gelir. Rüku o kadar önemlidir ki, cemaate katılacağın zaman rükunun bitimine kadar o rekatı yakalayabilirsin. Rükuyu yakalayabilirsen o rekata yetişmiş sayılırsın. İnsana en zor gelen şey başkasına boyun eğmektir. Allah’a boyun eğen başka kimseye boyun eğmez. Secde de öyledir. Secde ve rüku birlikte düşünülebilir. Rükunun secde etme anlamı da vardır.

Yahudilerin secdesi olmadığı için burada ayrıca zikredildiği söylenmiştir. Aslında var olan secdelerini dinlerini bozarak  terketmişlerdir. Burada da ona işaret vardır.

Ayrıca ‘’Müslümanlarla birlikte secde edin’’ anlamı vardır. Rüku edenler Müslümanlardır. Burada cemaat kavramı da vardır. Namazı toplu olarak kılın demektir. Yani konu, üstteki ayetlerden itibaren Yahudilere Kur’an’a inanın, Müslümanlarla namaz kılın demektedir.

وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِع۪ينَ [Rüku edenlerle beraber rüku edin] cümlesinde mecaz-ı mürsel sanatı vardır. Bu mecaz-ı mürsel çeşidinde, kül-cüz alakası vardır (bölüm zikredilerek, bütün kast edilmiştir). Bu ayette rüku kelimesi zikredilmiş ve bununla namaz kast edilmiştir. O zaman bunun manası, “namaz kılanlarla beraber siz de namaz kılın” demektir. (Safvetü't Tefâsir)