وَاِذْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَالْفُرْقَانَ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
وَاِذْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَالْفُرْقَانَ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
وَ atıf harfidir. Zaman zarfı اِذْ, takdiri أذكر olan mahzuf fiile mütealliktir. اٰتَيْنَا ile başlayan fiili cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اٰتَيْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur. مُوسَى mef’ûlün bih olup gayri munsarif olduğu için elif üzere mukadder fetha ile mansubdur.
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.Gayri munsarif “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir. Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
الْكِتَابَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. الْفُرْقَانَ atıf harfi وَ ile الْكِتَابَ ’ye matuftur.
(إِذْ) : Yanlız Cümleye muzâf olan zaman zarfıdır.
a) (إِذْ) mef’ûlun fih, mef’ûlun bih, mef’ûlun leh olur.
b) (إِذْ) den sonra muzâri fiil veya isim cümlesi gelirse gelecek zaman ifade eder.
c) (بَيْنَا) ve (بَيْنَمَا) dan sonra gelirse mufâcee (sürpriz) harfi olur. Bu durumda zarf (zaman bildiren isim) değil harf olur.
d) Sükûn üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
İsim cümlesidir. لَعَلَّ terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir. إنّ gibi ismini nasb haberini ref eder. Tereccî, husûlü arzu edilen ve sevilen, imkân dahilinde olan bir şeyin istenmesidir.
كُمْ muttasıl zamir لَعَلَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur. تَهْتَدُونَ cümlesi لَعَلَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
تَهْتَدُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
اٰتَيْنَا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi أتى ’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
تَهْتَدُونَ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi هدي ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
Ayet, 47. ayetteki ٱذۡكُرُوا۟ نِعۡمَتِیَ ibaresine matuftur veya cümlenin başında اذكروا fiili mahzuftur. Cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Muzâfun ileyh olan...اٰتَيْنَا cümlesi ise, müsbet fiil cümlesi faide-i haber ibtidâî kelamdır.
Zaman ismi olan إذ ’in masdara değil de fiil cümlesine muzâf olmasıyla bu vaktin tazimi anlaşılır. Fiil teceddüde ve şimdiki zamana delalet eder. ('Âşûr, Hac/26)
اٰتَيْنَا fiili azamet zamirine isnad edilmiştir. Allah Teâlâ Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Samerrâî, Ala Tarîqi't Tefsîri'l Beyânî, C. 2)
Kitâb ve furkān ifadeleri, onun hem Allah katından inzâl edilmiş yazılı bir belge (kitap) olduğunu hem de hak ile bâtılı ayırt eden bir kıstas (furkān) olduğunu, bu iki vasfı birlikte taşıdığını ifade eder. Bununla Tevrat kastedil miştir. (Keşşâf)
Burada sıfat olan furkan, mevsufu olan kitaba atıf harfiyle bağlanmıştır. Bu atıf; indirilmiş kitapla, hakkı batıldan ayıran furkanı cem etmektedir.
لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ cümlesi fasılla gelmiştir. Gayrı talebî inşâî isnaddır. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Ta’lil cümlesidir. Ta’lil cümleleri anlamı kuvvetlendirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
‘Umulur ki’ anlamında olan لَعَلَّ, Allah Teâlâ’ya isnad edildiğinde ...olsun diye, ...olması için... şeklinde tercüme edilir. Dolayısıyla cümle vaz edildiği inşa formundan çıktığı için, mecaz-ı mürsel mürekkeptir.
لَعَلَّ ’nin haberinin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.