وَاِذْ اَخَذْنَا م۪يثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَۜ خُذُوا مَٓا اٰتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُوا مَا ف۪يهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَإِذْ | hani |
|
2 | أَخَذْنَا | almıştık |
|
3 | مِيثَاقَكُمْ | sizin sözünüzü |
|
4 | وَرَفَعْنَا | ve kaldırmıştık |
|
5 | فَوْقَكُمُ | üzerinize |
|
6 | الطُّورَ | dağı |
|
7 | خُذُوا | tutun |
|
8 | مَا | şeyi |
|
9 | اتَيْنَاكُمْ | size verdiğimiz |
|
10 | بِقُوَّةٍ | kuvvetle |
|
11 | وَاذْكُرُوا | ve hatırlayın |
|
12 | مَا | şeyi |
|
13 | فِيهِ | içinde olan |
|
14 | لَعَلَّكُمْ | belki de siz |
|
15 | تَتَّقُونَ | korunursunuz |
|
Tur kelimesi aslında dağ, tur-i Sina Sina dağı demektir. Çoğu müfessir bu dağın onların tepelerine gerçekten kalktığı görüşündedir. O kavme çok sayıda mucizeler gelmiştir.
Keffâl şöyle der: Yüce Allah, onların her birinden bir ahd aldığını vurgulamak için mîsak kelimesini tekil olarak zikretmiştir.
وَاِذْ اَخَذْنَا م۪يثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَۜ
وَ atıf harfidir. Zaman zarfı اِذْ, takdiri أذكر (Hatırla, düşün) olan mahzuf fiile mütealliktir. اَخَذْنَا ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَخَذْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur. م۪يثَاقَكُمْ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
(إِذْ) : Yanlız cümleye muzâf olan zaman zarfıdır.
a) (إِذْ) mef’ûlun fih, mef’ûlun bih, mef’ûlun leh olur.
b) (إِذْ) den sonra muzâri fiil veya isim cümlesi gelirse gelecek zaman ifade eder.
c) (بَيْنَا) ve (بَيْنَمَا) dan sonra gelirse mufâcee (sürpriz) harfi olur. Bu durumda zarf (zaman bildiren isim) değil harf olur.
d) Sükûn üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
رَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ cümlesi قَدْ takdiriyle hal olarak mahallen mansubdur.
وَ haliyyedir. رَفَعْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur. فَوْقَكُمُ mekân zarfı رَفَعْنَا fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. الطُّورَۜ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
خُذُوا مَٓا اٰتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُوا مَا ف۪يهِ
خُذُوا مَٓا اٰتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ cümlesi, mahzuf قُلْنَا fiilinin mekulü’l kavli ‘dir. Mukadder olan cümle hal konumunda olup mahallen mansubdur.
خُذُوا fiili نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Müşterek ism-i mevsûl مَا mef‘ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası آتَيْنَا ’ dır. Îrabta mahalli yoktur.
آتَيْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur. بِقُوَّةٍ car mecruru اٰتَيْنَاكُمْ ‘daki mef’ûlün mahzuf haline mütealliktir. Takdiri, خذوا ما آتيناكم حاملين بقوة (Kuvvetle taşıyarak size verdiğimiz şeyi alın) şekildedir.
اذْكُرُوا atıf harfi وَ ‘ la خُذُوا cümlesine matuftur.
اذْكُرُوا fiili نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Müşterek ism-i mevsûl مَا mef‘ûlun bih olarak mahallen mansubdur. فِيهِ car mecruru mahzuf sılaya mütealliktir.
لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
لَعَلَّ terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir. اِنَّ gibi ismini nasb, haberini ref eder.Tereccî, husûlü arzu edilen ve sevilen, imkân dahilinde olan bir şeyin istenmesidir.
كُمْ muttasıl zamir لَعَلَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur. تَتَّقُونَ cümlesi لَعَلَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.
تَتَّقُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
تَتَّقُونَ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi وقي ’dir. İftial babının fael fiili و ي ث olursa fael fiili ت harfine çevrilir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
وَاِذْ اَخَذْنَا م۪يثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَۜ
Atıfla gelen ayette îcâz-ı hazif vardır. اِذْ , takdiri اذكروا olan mahzuf fiilin mef’ûlüdür.
Bu fiilin mahzuf olması, îcâz-ı hazif sanatıdır.
اَخَذْنَا fiili muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
اَخَذْنَا fiilindeki نَا zamiri azamet zamiridir. Önceki ayetteki gaib zamirden bu ayette azamet zamirine iltifat edilmiştir.
İkinci cümle birinciye temasül nedeniyle atfedilmiştir. Atıf harfi وَ ’dır.
رَفَعْنَا mazi fiil cümlesi, haberi isnaddır. Müsbet fiil cümlesi, faidei haber ibtidaî kelamdır.
Her iki cümledeki fiiller mazi sigada gelmiştir. Mazi fiil hudûs ifade eder.
رَفَعْنَا - فَوْقَكُمُ kelimeleri arasında murâât-ı nazîr sanatı vardır.
اَخَذْنَا - رَفَعْنَا kelimeleri arasında muvazene vardır.
الطُّورَۜ kelimesi aslında dağ, طُورِ سِينا Sina dağı demektir. Çoğu müfessir bu dağın onların tepelerine gerçekten kalktığı görüşündedir. O kavme çok sayıda mucizeler gelmiştir. Her dağa "Tûr" denildiği de söylenmiştir. Hâlil ise kitabında, muayyen bir dağın ismi olduğunu söylemiştir. Bu doğruya daha yakındır. Çünkü kelimedeki ال takısı bunun bu isimle adlandırıldığı, bilinen belli bir dağ olarak anlaşılmasını gerektirir. Bilinen dağ ise üzerinde bu münacaatın yapıldığı dağdır. Allah'ın o dağı Benî İsrail'in bulundukları yere çok uzak bir yerde bulunsa da nakletmesi ve onların üzerine kaldırması mümkündür. Çünkü dağı havada tutmaya kadir olan Allah, onu yerinden söküp uzak bir yerden onların üzerine getirmeye de kâdirdir. (Fahreddin er-Râzî, Tefsir-i Kebir)
خُذُوا مَٓا اٰتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُوا مَا ف۪يهِ
Haber cümlesinin ardından gelen bu inşâ cümlesi mahzuf fiilin mekulu’l-kavlidir. Takdiri قلنا (dedik) şeklindedir.
خُذُوا مَٓا اٰتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ [Size verdiğimizi kuvvetle tutun] cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Burada hazif yoluyla îcâz vardır. Takdiri: قُلْنَا لَهُمْ خُذُوا [Onlara.... tutun dedik] şeklindedir. Zemahşerî de bu şekilde takdir etmiştir. (Sâbûnî, Safvetü't Tefâsir)
وَاذْكُرُوا مَا ف۪يهِ cümlesi, temasül sebebiyle öncesine و ile atfedilmiştir.
قُوَّةٍ ‘deki tenvin nev ve kesret ifade eder.
İkinci ism-i mevsûlün sıla cümlesinin mahzuf oluşu, icaz-ı hazif sanatıdır. Ayrıca ism-i mevsûllerde müphem yapıları gereği tevcih sanatı vardır.
Bilinen ve tahmini kolay olan hususları zikrederek ibareyi uzatmamak, dikkati asıl önemli yere yönlendirmek, karîneye dayanarak terkedilen şeyleri muhatabın düşünce ve hayal gücüne bırakarak anlam zenginliği kazanmak gibi sebeplerle hazfe başvurulur. (TDV İslam Ansiklopedisi)
Farklı şeyleri temsil eden مَٓا ‘ların tekrarında ise tam cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Ayetin son cümlesi ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Gayrı talebî inşâ cümlesidir.
لَعَلَّ terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir. ان gibi ismini nasb, haberini ref eder. لَعَلَّ ’nin haberinin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade etmektedir. Ayrıca muzari fiil, olayı zihinde canlandırmayı sağlayarak muhatabı etkiler.
Umulur ki anlamında olan bu harf, Allah Teala’ya isnad edildiğinde: ‘’...olsun diye, ...olması için’’ şeklinde tercüme edilir. Dolayısıyla cümle vaz edildiği inşa formundan çıktığı için mecazı mürsel mürekkeptir.