Bakara Sûresi 67. Ayet

وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ٓ اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُكُمْ اَنْ تَذْبَحُوا بَقَرَةًۜ قَالُٓوا اَتَتَّخِذُنَا هُزُواًۜ قَالَ اَعُوذُ بِاللّٰهِ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْجَاهِل۪ينَ  ...

Hani Mûsâ kavmine, “Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor” demişti. Onlar da, “Sen bizimle eğleniyor musun?” demişlerdi. Mûsâ, “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِذْ hani
2 قَالَ demişti ق و ل
3 مُوسَىٰ Musa
4 لِقَوْمِهِ kavmine ق و م
5 إِنَّ şüphesiz
6 اللَّهَ Allah
7 يَأْمُرُكُمْ size emrediyor ا م ر
8 أَنْ ki
9 تَذْبَحُوا kesmenizi ذ ب ح
10 بَقَرَةً bir inek ب ق ر
11 قَالُوا dediler ق و ل
12 أَتَتَّخِذُنَا bizimle ediyor musun? ا خ ذ
13 هُزُوًا alay ه ز ا
14 قَالَ dedi ق و ل
15 أَعُوذُ sığınırım ع و ذ
16 بِاللَّهِ Allah’a
17 أَنْ
18 أَكُونَ olmaktan ك و ن
19 مِنَ -den
20 الْجَاهِلِينَ cahiller- ج ه ل
 

Alay mı ediyorsun dedikleri zaman cevap olarak “alay etmekten Allah’a sığınırım” demesi beklenirken ''cahillerden olmaktan sana sığınırım'' buyurulmuştur. Demek ki alay etmek cahillik işidir. Birisi ile tartışacağımız zaman bu ayeti hatırlamalıyız.

Bir faili meçhul cinayet olduğu vakit, o faili bulmak için böyle bir adet varmış. Aynı adet Medine’de Peygamber Efendimiz s.a.v. zamanında da varmış. Hele düşman sınırına yakın bir bölgedeyse. O bölgedekiler toplanıyorlarmış. Herkes o ölünün üstünde veya kurban kesilen hayvanın üstünde elini yıkıyor, benim bu işe elim, kanım bulaşmadı diye yemin ediyormuş. Artık fail bulunmasa da o olay onlardan düşmüş oluyormuş. Çünkü birisi birini öldürürse onun diyetini sadece öldüren kişi değil, bütün kavim ödüyordu. Böylece bir toplum baskısı oluyor, kimse kimsenin kötü bir şey yapmasını istemiyor. Çünkü ucu kendisine de dokunuyor.

 

وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ٓ

وَ  atıf harfidir. Zaman zarfı  اِذْ , takdiri اذكر  (Hatırla, düşün) olan mahzuf fiile mütealliktir. قَالَ  ile başlayan fiil cümlesi, muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. مُوسٰى  fail olup, gayri munsarif olduğu için elif üzere mukadder damme ile merfûdur. Mekulü’l-kavl, اِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ ‘ dir. قَالَ  fiilinin mef‘ûlün bihi olarak mahallen mansubdur. 

لِقَوْمِ  car mecruru  قَالَ  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  ه۪  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.Gayri munsarif “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir. Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

(إِذْ) : Yanlız cümleye muzâf olan zaman zarfıdır.

a) (إِذْ) mef’ûlun fih, mef’ûlun bih, mef’ûlun leh olur.

b) (إِذْ) den sonra muzâri fiil veya isim cümlesi gelirse gelecek zaman ifade eder.

c) (بَيْنَا) ve (بَيْنَمَا) dan sonra gelirse mufâcee (sürpriz) harfi olur. Bu durumda zarf (zaman bildiren isim) değil harf olur.

d) Sükûn üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُكُمْ اَنْ تَذْبَحُوا بَقَرَةًۜ

İsim cümlesidir. اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb, haberini ref eder. 

اللَّهَ  lafza-i celâl  اِنَّ ‘nin ismi olup fetha ile mansubdur.  يَأْمُرُكُمْ  cümlesi  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen mansubdur. 

يَأْمُرُكُمْ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. اَنْ  ve masdar-ı müevvel mahzuf harf-i cer ile  يَأْمُرُكُمْ  fiiline mütealliktir. Takdiri,  يأمرهم بذبح بقرة şeklindedir.

اَنْ  muzariyi nasb ederek manasını masdara çeviren harftir. 

تَذْبَحُوا  fiili  نَ ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. بَقَرَةًۜ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

قَالُٓوا اَتَتَّخِذُنَا هُزُوًاۜ

Fiil cümlesidir. قَالُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

Mekulü’l kavl  اَتَتَّخِذُنَا ‘ dir. قَالُٓوا  fiilinin mef‘ûlün bihi olarak mahallen mansubdur. Hemze istifham harfidir.

تَتَّخِذُ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir. Mütekellim zamir  نَا birinci mef‘ûlün bih olarak mahallen mansubdur. هُزُوًا  ikinci mef‘ûlün bih olup fetha ile mansubdur.  تَتَّخِذُ  değiştirme anlamında kalp fiillerindendir.

تَتَّخِذُنَا  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi, أخذ ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

قَالَ اَعُوذُ بِاللّٰهِ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْجَاهِل۪ينَ

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُوَ ‘dir.   Mekulü’l-kavl  اَعُوذُ بِاللّٰهِ ’ dir. قَالَ  fiilinin mef‘ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.

اَعُوذُ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri,  اَنَا ‘dir.  بِاللَّهِ  car mecruru  اَعُوذُ fiiline mütealliktir. اَنْ  ve masdar-ı müevvel mahzuf  من  harf-i ceriyle  اَعُوذُ  fiiline mütealliktir. Takdiri;  من أن أكون من الجاهلين (Cahillerden olmaktan) şeklindedir. 

اَنْ  muzariyi nasb ederek manasını masdara çeviren harftir. 

كَانَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. 

اَكُونَ  fetha ile mansub nakıs, muzari fiildir. كَانَ ’nin ismi, müstetir olup takdiri,  اَنَا ’dir. مِنَ الْجَاهِلِينَ  car mecruru اَكُونَ ‘ nin mahzuf haberine müteallik olup, cer alameti  ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

جَاهِلِينَ  kelimesi, sülâsi mücerredi جهل  olan fiilin ism-i failidir.

İsmi fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ٓ اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُكُمْ اَنْ تَذْبَحُوا بَقَرَةًۜ

Cümlenin başında اذكروا fiili mahzuftur.  Cümlede îcâz-ı hazif vardır.

Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Muzâfun ileyh olan ... قَالَ ise, müsbet fiil cümlesi faideî haber ibtidâî kelamdır. Mazi fiil hudûs ifade eder.

قَالَ fiilinin mef’ûlü olan mekûlu’l-kavl cümlesi اِنَّ ile tekid edilmiş faide-i haber talebî kelamdır.

Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi,hükmü takviye ve teceddüt ifade eder. Ayrıca muzari fiil tecessüm özelliğiyle muhatabın muhayyilesini uyararak konuyu daha iyi kavramasına yardımcı olur.

54. ayetteki وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ٓ ibaresi bu ayette tekrarlanmıştır. İki anlatım arasındaki zamanın uzamasından dolayı birinci anlatımın unutulması korkusuyla ve anlamı daha da yerleştirmek gayesiyle yapılan bu tekrarda, tekrir ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

بَقَرَةًۜ, "bakar"ın müennesi veya müfredidir. "Bakar" manda cinsine de şâmil olmak üzere sığır cinsinin genel ismidir. Buna göre, "bakare" erkek veya dişi sığır, yani bir inek veya bir öküz, bir düve veya bir tosun veyahut bir manda olabilir. Bunun erkeğine bâkır, bakîr, beykur, bâkur dahi denilir. "Bakr" yarmak anlamına geldiğinden, bu hayvan da çift sürüp toprağı yarmak için kullanıldığından bu ismi almıştır. (Elmalılı)

قَالُٓوا اَتَتَّخِذُنَا هُزُوًاۜ

Cümle istînâfi beyaniyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müsbet fiil cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil hudûs ifade eder.

Mekulü’l kavl olan اَتَتَّخِذُنَا هُزُوًاۜ cümlesi istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen inkârî manadadır. Terkip mecazı mürsel mürekkeptir. Ayrıca istifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

قَالَ اَعُوذُ بِاللّٰهِ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْجَاهِل۪ينَ

Cümle şibh-i kemâl-i ittisâl nedeniyle fasılla gelmiştir.

Müsbet fiil cümlesi,  faidei haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil hudûs ifade eder.

اَعُوذُ بِاللّٰهِ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْجَاهِل۪ينَ Mekulü’l kavl cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil teceddüt ve hudûs ifade eder. Ayrıca, olayı muhatabın gözünde canlandırarak konuyu daha iyi kavramasını sağlar.

كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi formundaki masdar-ı müevvelde îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car mecrurun müteallakı olan haber كَانَ mahzuftur.

Hz. Musa cahillerden olma endişesini, haberin ismin bir mahiyeti haline geldiğini ifade eden كَانَ fiiliyle belirtmiştir. Bu, onun böyle bir konuda alay etmekten son derece sakındığını gösterir.

‘’Alay mı ediyorsun?’’ dedikleri zaman cevap olarak; “alay etmekten Allah’a sığınırım” demesi beklenirken ''Cahillerden olmaktan sana sığınırım'' buyurulmuştur. Buna hakîm uslûbu denir.

Cahil, kelime manası olarak duygularını kontrol edemeyen insanlar için de kullanılır. Hz. Musa çabuk öfkelenen bir mizaca sahipti. Öfkesini kontrol edememekten Allaha sığınmıştır.

قَالَ - قَالُٓوا kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Hz. Musa sözlerinde telezzüz, teberrük ve onları ikna gayesiyle, bütün kemâl ve celâl sıfatları bünyesinde toplayan lafza-i celâli tekrarlamıştır. Bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Sen bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. Bu cümle, kelâmın siyakından anlaşılan şu soru cümlesine cevaptır: "- Peki, onlar bu emir karşısında ne yaptılar, emri yerine getirdiler mi?"

İşte bu sorunun cevabı: "Sen bizimle alay mı ediyorsun yahut sen bizi alay konusu mu yapıyorsun?" olmuştur. (Fahreddin er-Râzî)