Bakara Sûresi 68. Ayet

قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا هِيَۜ قَالَ اِنَّهُ يَقُولُ اِنَّهَا بَقَرَةٌ لَا فَارِضٌ وَلَا بِكْرٌۜ عَوَانٌ بَيْنَ ذٰلِكَۜ فَافْعَلُوا مَا تُؤْمَرُونَ  ...

“Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın.” dediler. Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi, emrolunduğunuz işi yapın.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ق و ل
2 ادْعُ du’a et د ع و
3 لَنَا bizim için
4 رَبَّكَ Rabbine ر ب ب
5 يُبَيِّنْ açıklasın ب ي ن
6 لَنَا bize
7 مَا ne olduğunu
8 هِيَ onun
9 قَالَ dedi ki ق و ل
10 إِنَّهُ şüphesiz O
11 يَقُولُ diyor ki ق و ل
12 إِنَّهَا gerçekten o
13 بَقَرَةٌ bir inektir ب ق ر
14 لَا olmayan
15 فَارِضٌ yaşlı ف ر ض
16 وَلَا ve olmayan
17 بِكْرٌ körpe ب ك ر
18 عَوَانٌ orta yaşlı ع و ن
19 بَيْنَ arasında ب ي ن
20 ذَٰلِكَ bunun
21 فَافْعَلُوا haydi yapın ف ع ل
22 مَا şeyi
23 تُؤْمَرُونَ size emredilen ا م ر
 
68-69 ve70. ayetlerde Yahudiler Musa Aleyhisselam'a رَبَّكَ derken senin Rabbin dediler de رَبَّنا yani bizim rabbimiz demediler. Rabbi sadece Musa Aleyhisselam'a izafe ettiler. Bu da onların ne kadar kibirli olduklarını göstermektedir.
 

Fârid kelimesi ismi fail kalıbında olup, ferada kökündendir, Türkçe’de kullandığımız farz, faraza, faraziye kelimeleri buradandır. Yaşlı sığır manasında yalnızca bu ayette geçmiştir. Ferada aslen bir şeyi yarıp onda iz bırakmak demektir. Bazısına göre fârid olan sığır, yeri çokça yardığı ve kendisine yüklenen zor işleri yaptığı için böyle isimlendirilmiştir. Sığır manasındaki bakara kelimesinin kökü olan bakara fiili de yarmak demektir. Bikr, küçük olduğu için erkekle cinsi temas etmemiş ve doğurmamış genç demektir. Bekar, bekaret kelimeleri dilimize buradan geçmiştir.

 

قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا هِيَۜ

Fiil cümlesidir. قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavl,  ادْعُ لَنَا ’ dir. قَالُوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

اُدْعُ  illet harfinin hazfıyla mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri, أنت dir. لَنَا  car mecruru  ادْعُ  fiiline mütealliktir. رَبَّ  mef‘ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir كَ  muzâfun ileyh olup mahallen mecrurdur. 

فَ  karînesi olmadan gelen  يُبَيِّنْ  cümlesi şartın cevabıdır. 

يُبَيِّنْ  sükun ile meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. لَنَا  car mecruru  يُبَيِّنْ  fiiline mütealliktir. مَا هِيَ  cümlesi  يُبَيِّنْ  fiilinin mef‘ûlün bihi olarak mahallen mansubdur. 

مَا  istifham ismi, mübteda olarak mahallen merfûdur. Munfasıl zamir  هِيَ  haber olarak mahallen merfûdur. 

يُبَيِّنْ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  بين ’dir.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا هِيَ  cümlesiyle kesilmesi istenen ineğin durumu ve özelliği soruluyor. Çünkü onlar sözü edilen ineğin mahiyetini biliyorlardı. Gerçi Arapçada, مَا  kelimesi her ne kadar cins ifade eden şeyler için ve  كَيْفَ  de “vasıf” (nitelik) ifade edenler için kullanılan kelimeler ise de bazen  مَا  edatı, كَيْفَ  yerine kullanılabilmektedir. Bu ise onların, ölü bir sığırın herhangi bir parçasıyla bir ölüye vurmalarıyla dirilme olayına şaşkınlık göstermelerini ifade etmiştir. İşte bu durumdaki hayret ve şaşkınlık uyandıran ineğin niteliğini sorup öğrenmek istiyorlardı. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)

قَالَ اِنَّهُ يَقُولُ اِنَّهَا بَقَرَةٌ لَا فَارِضٌ وَلَا بِكْرٌۜ عَوَانٌ بَيْنَ ذٰلِكَۜ

Fiil cümlesidir. قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  Mekulü’l-kavl  اِنَّهُ يَقُولُ ‘dir. قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

İsim cümlesidir. اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. 

هُ  muttasıl zamiri  اِنَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur. يَقُولُ  cümlesi  اِنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

يَقُولُ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Mekulü’l-kavl  اِنَّهَا بَقَرَةٌ ’ dir. يَقُولُ  fiilinin mef‘ûlün bihi olarak mahallen mansubdur. 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. 

هَا  muttasıl zamir  اِنَّ ‘ nin ismi olarak mahallen mansubdur. بَقَرَة  kelimesi  اِنَّ ‘nin haberi olup damme ile merfûdur. 

لَا  nefiy harfi olup olumsuzluk manasındadır. فَارِضٌ  kelimesi  بَقَرَة ‘ ün sıfatı olup damme ile merfûdur. لَا بِكْرٌۜ  atıf harfi  وَ  ile makabline matuftur. عَوَانٌ  kelimesi  بَقَرَة ‘ün ikinci sıfatı olup damme ile merfûdur. 

بَيْنَ  mekân zarfı  عَوَانٌ ‘a mütealliktir. İşaret ismi  ذٰلِكَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. ل  harfi buud, yani uzaklık bildiren harf,  ك  ise muhatap zamiridir. 

Varlıkları niteleyen kelimelere “sıfat” denir. Arapça’da sıfatın asıl adı “na’t” (النَّعَت) dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut” (المَنْعُوتُ) denir. Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya “sıfat tamlaması” denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir.Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsufuna dört açıdan uyar: Cinsiyet, Adet, Marifelik - nekirelik, İrab.

Sıfat iki kısma ayrılır:1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir.

1- Hakiki sıfat ; 1. Müfred olan sıfatlar  2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1- Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ismi fail, ismi meful, mübalağalı ismi fail, sıfatı müşebbehe, ismi tafdil, masdar, ismi mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsuf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2- Cümle olan sıfatlar: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibhi cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

فَارِضٌ  kelimesi, sülâsi mücerredi فرض  olan fiilin ism-i failidir.

İsmi fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

بِكْرٌ  kelimesi sıfat-ı müşebbehedir. Sıfatı müşebbehe; “Benzeyen sıfat” demektir. İsmi faile benzediği için bu adı almıştır. İsmi failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, sıfatı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsmi fail değişen ve yenileşen vasfa delalet eder. Sıfatı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Ayette, بَيْنَ ذٰلِكَ  buyuruldu, fakat  بَيْنَ ذَيْنِكَ  buyurulmadı. Kaldı ki  بَيْنَ  kelimesi iki ve daha çok şey manasında olmayı gerektiren bir kelimedir. Çünkü, Allah (c.c) bununla sözü edilen özelliktekiler arasından herhangi birini murad etmiştir. Bu hüküm konusunda zamir işaret ismi yerine geçmiştir. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)

 فَافْعَلُوا مَا تُؤْمَرُونَ

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن عرفتم ذلك  (Eğer bunu bilseydin) şeklindedir. 

افْعَلُوا  fiili  نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Müşterek ism-i mevsûl  مَا  mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  تُؤْمَرُونَ ‘ dir.Îrabtan mahalli yoktur. 

تُؤْمَرُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur.

 

قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا هِيَۜ

Ayet beyanî istînaf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisaldir.

قَالُوا mazi fiil cümlesi haberi isnaddır. Müsbet fiil cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil hudûs ifade eder.

Mekulü’l-kavl cümlesi ادْعُ, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

رَبَّكَ kelimesinde muzâfın şanı vardır.

يُبَيِّنْ cümlesi mukadder şartın cevabı olarak gelmiştir.

مَا هِيَۜ cümlesi يُبَيِّنْ fiilinin mef’ûlüdür, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Mübteda ve haberden müteşekkil bu cümlenin fasıl sebebi kemâl-i ittisaldir.

“Onun (sığırın) ne olduğunu” yani, ‘’hangi sığır’’ olacağının sorulması, cinsi tayin etmek için sorulmuş bir soru değildir. Çünkü Allah, kesilecek şeyin sığır olduğunu zaten söylemişti. Fakat bu soru sığırın yaşını öğrenmek için sorulmuş bir sorudur. Bu yorum cevaptan anlaşılmaktadır. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)

قَالَ اِنَّهُ يَقُولُ اِنَّهَا بَقَرَةٌ لَا فَارِضٌ وَلَا بِكْرٌۜ عَوَانٌ بَيْنَ ذٰلِكَۜ

Ayet beyanî istînaf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisaldir.

Hazret-i Musa’nın Allah Teâla’ya dua edip kendisine vahiy geldikten sonra verdiği cevaptır. İki cümle arasında meskûtun anh vardır.

قَالَ mazi fiil cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil hudûs ifade eder.

Mekulü’l kavl olarak gelen اِنَّهُ يَقُولُ cümlesi اِنَّ ile tekid edilmiş faide-i haber talebî kelamdır. Cümlede müsnedin, muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil olarak kullanılması olayın zihinde daha kolay canlandırılmasını sağlayarak muhatabın dikkatini çeker.

قَالَ اِنَّهُ يَقُولُ cümlelerinde mazi fiilden muzari fiile geçişte iltifat sanatı vardır.

Ayetteki اِنَّ ile tekid edilmiş ikinci mekulü’l kavl cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Nefy harfi لَا ’nın tekrarı olumsuzluğu tekid etmek içindir.

Cümledeki sıfatlar ıtnâb sanatıdır.

فَارِضٌ - بِكْرٌۜ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.

فَارِضٌ (çok yaşlı) kelimesinin, pek çok doğum yapmış ve bundan dolayı karnı genişlemiş demek olduğu da söylenmiştir. Çünkü sözlükte bu kelime “geniş” anlamındadır. Bu açıklamayı daha sonraki bazı ilim adamları yapmışlardır. بِكْرٌ (çok genç) ise gebe kalmamış küçük anlamındadır. Kutebî bunun doğum yapmış anlamına geldiğini de nakleder. İlk doğan çocuğa da  بِكْرٌ  ismi verilir. (Kurtubî)

قَالَ - قَالُوا - يَقُولُ , بَيْنَ - يُبَيِّنْ kelime grupları arasında iştikak cinası, لَنَا ve اِنَّ ’nin tekrarında ve bu kelime gruplarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

فَافْعَلُوا مَا تُؤْمَرُونَ

Cümlede îcâz-ı hazif vardır. فَ , mahzuf şartın cevabına dahil olmuş rabıta harfidir. Cevap cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

مَٓا ism-i mevsûlünde tevcih sanatı vardır. Sılasının muzari fiil olarak gelmesi, olayı muhatabın gözünde canlandırarak konuyu daha iyi kavramasını sağlar.

[Haydi, size emredileni yapın.] Yani, (haydi artık) kesmeniz emredilen sığırı kesin. Bu emir, yalnızca gelecek zaman anlamı değil şimdiki zaman anlamı da içerir. Çünkü onlara bu işi hemen, o an yapmaları emredilmiştir. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)

Bu, Hazret-i Musa'dan gelen bir emirdir. Yani kesilmesi emredilen ineği hemen kesin demiştir. (Ruhu’l Beyan)

[Artık emrolunduğunuz şeyi yapınız] cümlesi emri yenilemek, tekid etmek ve bu konuda işi zora koşmayı terk etmeleri için bir uyarıdır. Ancak onlar bu işi terk etmediler. Bu ayet fukahanın da belirttiği gibi, emrin vücub gerektirdiğinin delillerindendir. (Kurtubî)