Bakara Sûresi 73. Ayet

فَقُلْنَا اضْرِبُوهُ بِبَعْضِهَاۜ كَذٰلِكَ يُحْـيِ اللّٰهُ الْمَوْتٰى وَيُر۪يكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ  ...

“Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun” dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَقُلْنَا dedik ki ق و ل
2 اضْرِبُوهُ vurun ona (öldürülene) ض ر ب
3 بِبَعْضِهَا (ineğin) bir parçasıyla ب ع ض
4 كَذَٰلِكَ işte böylece
5 يُحْيِي diriltir ح ي ي
6 اللَّهُ Allah
7 الْمَوْتَىٰ ölüleri م و ت
8 وَيُرِيكُمْ ve size gösterir ر ا ي
9 ايَاتِهِ ayetlerini ا ي ي
10 لَعَلَّكُمْ umulur ki
11 تَعْقِلُونَ düşünürsünüz ع ق ل
 

(Akıl erdiresiniz diye) buyurulmuştur. Oysa aklı melekeleri çalıştırabilmek için kalbin selim olması gerekiyor. Hemen sonraki ayetlerde de kalplerin durumundan bahsediyor.

Bu arada عفل kelimesi bugün arapların kafalarına taktıkları o uzun başörtünün üzerine geçirdikleri yuvarlak tasma gibi şeye verilen bir isimdir aynı zamanda. Devenin üzerine oturunca onu devenin boynuna geçirip hayvana onunla yön verirler.

Yani akıllarınız size yön vermiyor mu? Demektir.

Allahu Teala adeta ahirette ölüleri nasıl dirilteceğini göstermektedir. Bize ‘Aklınızı kullanın’ ve ahirette tekrar dirileceğinize iman edin demek istemektedir. Deneysel bilgi imanı tatmin noktasına ulaştırır. Bakara 260. Ayetinde Hz. İbrahim’in kalbinin tam tatmin olmayı arzu etmesinde olduğu gibi. Din ve ilim adamı kendisi doyum noktasına ulaşırsa tesir ettiği halkını da o noktaya ulaştırabilir.

 

فَقُلْنَا اضْرِبُوهُ بِبَعْضِهَاۜ كَذٰلِكَ يُحْيِ اللّٰهُ الْمَوْتٰى وَيُر۪يكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

Fiil cümlesidir. فَ  atıf harfidir.Matuf ile matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ  ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

قُلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavl,  اضْرِبُوهُ ’ dır. قُلْنَا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.  

اضْرِبُوهُ  fiili  نَ ‘ un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef‘ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

بِبَعْضِ  car mecruru  اضْرِبُو  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  هَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

كَ  harfi ceri  مِثْلِ  manasındadır. ذا  işaret ismi, ل  buud, yani uzaklık bildiren harf, ك  ise muhatap zamiridir. كَذٰلِكَ  car mecruru mahzuf mef’ûlun mahzuf sıfatına mütealliktir. Takdiri, ذلك يحيي الله الموتى إحياء مثل ذلك الإحياء (İşte Allah bu diriltme gibi ölüleri diriltir.) şeklindedir. 

يُحْـيِ  fiili  يِ  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. اللّٰهُ  lafza-i celâl fail olup 

damme ile merfûdur. الْمَوْتٰى  mef‘ûlun bih olup elif üzere mukadder fetha ile mansubdur.  الْمَوْتٰى  maksur isimdir.

يُر۪يكُمْ  atıf harfi وَ ‘ la  يُحْـيِ ‘ye matuftur. Matuf ile matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يُر۪يكُمْ  fiili  يِ  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

اٰيَاتِه۪  ikinci mef’ûlun bih olup kesra ile mansubdur. Cemi müennes salim kelimeler hareke ile irablanır. Muttasıl zamir  ه۪  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

لَعَلَّ , terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir.  إنّ  gibi ismini nasb haberini ref eder. Tereccî, husûlü arzu edilen ve sevilen, imkân dahilinde olan bir şeyin istenmesidir.  

كُمْ  muttasıl zamir  لَعَلّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. تَعْقِلُونَ  cümlesi  لَعَلّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.  

تَعْقِلُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

Ayetteki  اضْرِبُوهُ  kelimesinde yer alan zamir bir önceki ayette geçen  نَفْسًا  kelimesine işaret eder. Zamirin müzekker olarak gelmesi, نَفْسًا  kelimesinin şahıs veya insan olarak yorumlanması nedeniyledir. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)

الْمَوْتٰى  maksur isimdir. Maksur isimler: Sondan bir önceki harfi fethalı olup son harfi (ى) olan isimlere “maksur isimler” denir. Maksur isimler genellikle (ى) ile biter. Fakat çok az olarak (ا) ile biten maksur isimler de vardır. Maksur isimlerin sonunda yer alan bu harflere “elif-i maksure” denir.  اَلْفَتَى – اَلْعَصَا  gibi…

Maksur isimlerin irab durumu şöyledir: Merfu halinde takdiri damme ile, mansub halinde takdiri fetha ile, mecrur halinde takdiri kesra ile irab edilir. Yani maksur isimler merfu, mansub, mecrur hallerinde hep takdiri olarak (takdiren) irab edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

يُر۪يكُمْ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  رأي ’dir.  

يُحْـيِ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  حيي ‘dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder. 

 

فَقُلْنَا اضْرِبُوهُ بِبَعْضِهَاۜ كَذٰلِكَ يُحْيِ اللّٰهُ الْمَوْتٰى وَيُر۪يكُمْ اٰيَاتِه۪

Ayet فَ ile öncesine atfedilmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır. قُلْنَا fiilinin mef’ûlü olan mekulü’l-kavl cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

كَذٰلِكَ يُحْيِ اللّٰهُ الْمَوْتٰى  cümlesi, istînâfiye olarak fasılla gelmiştir.

كَذٰلِكَ kendinden önceki bir manaya işaret eder. Ancak çoğu zaman o da müstakil bir lafız değildir. Burada hem كَ hem de ذٰ işaret ismi aynı şeye işaret eder. Dolayısıyla bu durumu benzetecek yine kendisinden daha mükemmel bir şey bulunamadığını ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan/28, S.101)

Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.

يُحْيِ ve الْمَوْتٰى kelimeleri arasında tıbâkı îcab sanatı vardır.

فَقُلْنَا اضْرِبُوهُ بِبَعْضِهَاۜ [Bir parçasıyla ona vurun] buyrulup akabinde de Allah’ın ölüyü diriltmesi ifade edilince, müfessirlerden ekser kısmı bu ifadeyi (kesilen ineğin bir parçası ile ölüye vurulmak suretiyle onun dirilmesi) olarak açıklamışlardır. Bu durumda bu hadisenin mucize olduğu aşikârdır; Allah emrederse ölmüş olan kişi herhangi bir sebebe ihtiyaç olmaksızın da dirilebilir. Yüce Allah insanların dikkatini çekmek için böyle bir olayın olmasını istemiş ve mucizeyi gerçekleştirmiştir. (Sâbûnî, Safvetü't Tefâsir)

اضْرِبُوهُ [ona vurun] ifadesindeki zamir ya nefs kelimesine -ki bu durumda zamirin müzekker olmasının sebebi, bu nefsin insan ya da şahıs anlamında değerlendirilmesidir- ya da maktule işaret eder. Nitekim مَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ ifadesi buna delalet eder. (Keşşâf)

اٰيَاتِه۪ izafetinde, Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olması, ayetlerin şanı içindir.

لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

Ayetin son cümlesi ta’lil cümlesidir. Kemâl-i ittisâl nedeniyle fasılla gelmiştir. Ta’lil cümleleri ıtnâb babındandır. Gayrı talebî inşâ cümlesidir. لَعَلَّ ’nin haberinin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade etmektedir. Ayrıca muzari fiil olayı zihinde canlandırmayı sağlayarak muhatabı etkiler.

‘’Umulur ki’’ anlamında olan bu harf, Allah Teâlâ’ya isnad edildiğinde ‘’...olsun diye, ...olması için’’ şeklinde tercüme edilir. Dolayısıyla cümle vaz edildiği inşâ formundan çıktığı için, mecaz-ı mürsel mürekkeptir.