وَلَقَدْ جَٓاءَكُمْ مُوسٰى بِالْبَيِّنَاتِ ثُمَّ اتَّخَذْتُمُ الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِه۪ وَاَنْتُمْ ظَالِمُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَلَقَدْ | Andolsun |
|
2 | جَاءَكُمْ | size gelmişti |
|
3 | مُوسَىٰ | Musa |
|
4 | بِالْبَيِّنَاتِ | apaçık delillerle |
|
5 | ثُمَّ | sonra |
|
6 | اتَّخَذْتُمُ | (ilah) edinmiştiniz |
|
7 | الْعِجْلَ | buzağıyı |
|
8 | مِنْ | -ndan |
|
9 | بَعْدِهِ | ardı- |
|
10 | وَأَنْتُمْ | ve siz |
|
11 | ظَالِمُونَ | zalimler olarak |
|
وَلَقَدْ جَٓاءَكُمْ مُوسٰى بِالْبَيِّنَاتِ ثُمَّ اتَّخَذْتُمُ الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِه۪
وَ atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
ل harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder.
جَٓاءَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir كُمْ mukaddem mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. مُوسٰى fail olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur. Gayri munsariftir. بِالْبَيِّنَاتِ car mecruru جَٓاءَ fiiline mütealliktir.
ثُمَّ tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. ثُمَّ edatı mertebe açısından terahi manasınadır. Yani; aralıklarla, zaman içinde serpiştirilerek peyderpey olabilecek durumları bildirmektedir.
اتَّخَذْتُمُ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمُ fail olarak mahallen merfûdur. الْعِجْلَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. İkinci mef’ûlün bih mahzuftur. Takdiri ,إلها şeklindedir. مِنْ بَعْدِ car mecruru اتَّخَذْتُمُ fiiline mütealliktir.
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.Gayri munsarif “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir. Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اتَّخَذْتُمُ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi أخذ ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
وَاَنْتُمْ ظَالِمُونَ
وَاَنْتُمْ ظَالِمُونَ hal cümlesi olarak mahallen mansubdur.
İsim cümlesidir. وَ haliyyedir. Munfasıl zamir اَنْتُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur. ظَالِمُونَ haber olup ref alameti و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
Hal cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal “nasıl” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zil-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubtur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hal’i sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazfedilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harfi cerli veya zarflı isim).(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
ظَالِمُونَ kelimesi, sülâsi mücerredi ظلم olan fiilin ism-i failidir.
İsmi fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَلَقَدْ جَٓاءَكُمْ مُوسٰى بِالْبَيِّنَاتِ ثُمَّ اتَّخَذْتُمُ الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِه۪
وَ ’la atfedilen ayet kasem üslubunda, gayrı talebî inşâî isnaddır. Kasem cümlesinin mahzuf oluşu, îcâz-ı hazif sanatıdır. Kasemin cevabı, لَ ve قَدْ harfiyle tekid edilmiştir. faide-i haber inkârî kelamdır.
بِالْبَيِّنَاتِ (İsra:101) ayetinde zikredilen dokuz mucize demektir. (Beyzâvî)
Ayetin ikinci cümlesi ثُمَّ atıf harfi ile ilk cümleye bağlanmıştır. ثُمَّ iki mana arasında kısa da olsa bir zaman aralığı olduğunu belirtir. Ayetteki ثُمَّ zaman itibarı ile olan terahi için değil, fakat rütbe veya derecedeki terahî (sonralık) ve yaptıklarının son derece çirkin bir hareket olduğunu ifade için kullanılmıştır. (Ebussuûd)
Mazi fiil sıygasıyla gelen cümle lazım-ı faide-i haber ibtidâî kelamdır.
اتَّخَذْتُمُ şeklindeki iftial kalıbı “Siz bu işle o kadar çok meşgul oldunuz ki bütün enerjinizi, hizmetinizi buna harcadınız” manasını taşır.
ثُمَّ - بَعْدِ kelimeleri arasında murâât-ı nazîr sanatı vardır.
Sure'nin ismi Bakara'dır. Ama burada bakara değil de buzağıyı ilah edindiniz buyurulmuştur. Bunun sebebi ne olabilir? Buzağı manasındaki الْعِجْلَ acelecilikten gelir. Acelecilik, bir şeyi zamanından önce istemek demektir. Bu da şehvettir. Bu kişiler şehvetlerinin, dünyevi isteklerinin peşine düştükleri ve bu konulardaki acelecilikleri için الْعِجْلَ kelimesi seçilmiş olabilir. İsrailoğullarının 40 gün içinde inançlarında sapkınlık göstermeleri de bir acelecilik işaretidir. Bu ibarede meknî istiare vardır. Buzağıya ibadet etme sevgisi, kolay içilen lezzetli bir meşrubata benzetilmiştir. Sanki kalpler buzağı sevgisini yudum yudum içtiler de bu sevgi, meşrubatın ve lezzetli bir şeyin karıştığı gibi kalplere karıştı demektir. (Sâbûnî, Safvetü't Tefâsir)
[Musa, size mucizeler getirdi.] cümlesinde, Hz. Musa'nın mucizeler getirdiğini bildirmekten maksat, peygamberlere tabi olmamaları sebebiyle onları kınamak ve susturmaktır. (Safvetü't Tefâsir)
وَاَنْتُمْ ظَالِمُونَ
Son cümle hal وَ ‘ı ile gelmiş isim cümlesidir. Faide-i haber ibtidâî kelamdır. Bazı müfessirler, isme isnadın tekid olduğunu kabul ederler. İsim cümleleri subût ifade eder. Bu cümlede müsnedin ism-i fail kalıbında gelmesi sübutu kuvvetlendirmiştir.
[Ve böylece siz hakkı reddeden zalimlerden olmuştunuz.] cümlesi hal cümlesidir. Yani: “Siz, ibadet yapılmaması gereken bir yerde ve ibadet edilmemesi gereken bir şeye tapınarak yerinde bir kulluk yapmadınız. Halbuki buzağıya değil, Allah'a ibadet ve kullukta bulunacaktınız.” Ya da bu, bir itiraz yani parantez cümlesidir. Yani: “Siz, adetleri zulmetmek olan bir kavim ya da toplumsunuz.” demektir. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)
اَنْتُمْ ظَالِمُونَ cümlesi tetmim ıtnâbı babında haldir.
İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsufa olan bağlılığına delalet eder; ki bu da, ihsanın onlarda sabit olduğunu, onlardan hiçbir şekilde ayrılmadığını ifade eder. (Vakafat, S. 8o)