Bakara Sûresi 95. Ayet

وَلَنْ يَتَمَنَّوْهُ اَبَداً بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالظَّالِم۪ينَ  ...

Fakat kendi elleriyle önceden yaptıkları işler yüzünden ölümü hiçbir zaman temenni edemezler. Allah, o zalimleri hakkıyla bilendir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَنْ
2 يَتَمَنَّوْهُ fakat (ölümü) istemezler م ن ي
3 أَبَدًا asla ا ب د
4 بِمَا dolayı
5 قَدَّمَتْ yapıp sunduğu işlerden ق د م
6 أَيْدِيهِمْ ellerinin ي د ي
7 وَاللَّهُ Allah
8 عَلِيمٌ bilir ع ل م
9 بِالظَّالِمِينَ zalimleri ظ ل م
 

Qaddemet eydihim ibaresi ellerinin önden gönderdiklerini ifade eder. Gelecek için dikeceğiniz, ondan ilerde meyva almayı umut ettiğiniz fidanı elinizle dikersiniz toprağa. İşte gelecek için yapılan yatırımlar için Kur’ân bu ifadeyi kullanır. Ahiret için bir yatırım yapmıyorsanız oraya gitmeyi de arzu etmezsiniz. Yatırımları dünyaya olduğu için burda kalıp bin yıl yaşamayı arzu ederler. (Nouman Ali Han, Özlü Tefsir Dersleri)

 

وَلَنْ يَتَمَنَّوْهُ اَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْۜ

Fiil cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir. لَنْ  muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çeviren tekid harfidir.

يَتَمَنَّوْهُ  fiili  نَ ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. اَبَدًا  zaman zarfı  يَتَمَنَّوْهُ  fiiline mütealliktir. 

مَٓا  müşterek ism-i mevsûl olan  بِ  harf-i ceriyle  يَتَمَنَّوْهُ  fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası  قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ  ‘dir. Îrabtan mahalli yoktur. Aid zamiri mahzuftur. Takdiri, قدمته أيديهم  şeklindedir.

قَدَّمَتْ  fetha üzere mebni mazi fiildir. تْ  te’nis alametidir. اَيْد۪يهِمْ  fail olup  ي  üzere mukadder damme ile merfûdur. Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Ayette geçen  لَنْ (hiçbir zaman) ifadesi devamlılık bildirir. Sonra onların ateşe girdikleri zaman ölümü temenni edeceklerini ve “Ey Mâlik! Artık Rabbin canımızı alsın.” (Zuhruf 43/77), “Ah keşke bitirici olsaydı.”(el-Hâkka 69/27) -yani ölüm gerçekleşseydi- diyeceklerini haber vermektedir. Fakat biz bu ayette geçen  لَنْ  ifadesinin sadece dünyada devamlılık anlamına geldiğini söyleriz ki aynı ifadenin benzer kullanımı: [Beni asla göremezsin.] (A‘râf 7/143) ayetinde bulunmaktadır. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr) 

ألأيدي kelimesi mankus isimlerdendir. Çoğuldur. Nekre geldiği zaman sonundaki ي harfi hazf edilir. Ref ve cer hallerinde sonunda damme ve kesra takdir edilir. Mansub olduğunda ي  harfi hazf olmaz. Görünür ve sonuna tenvin elifi gelir. يد  kelimesinin bir diğer çoğulu أياد şeklindedir. Aynı şekilde irab edilir. Ancak gayrı munsarıf olduğu için tenvin almaz. 

يَتَمَنَّوْ  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi  مني ’dir. 

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar. 

قَدَّمَتْ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  قدم ’dir.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالظَّالِم۪ينَ

İsim cümlesidir.  اللّٰهُ  lafza-i celâl mübteda olup damme ile merfûdur. عَل۪يمٌ  haber olup damme ile merfûdur. بِالظَّالِم۪ينَ  car mecruru  عَل۪يمٌ  kelimesine müteallik olup, cer alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.

ظَّالِم۪ينَ  kelimesi, sülâsi mücerredi  ظلم  olan fiilin ism-i failidir.

İsmi fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَلَنْ يَتَمَنَّوْهُ اَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْۜ

Ayet istinâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Menfi fiil cümlesi, faide-i haber talebî kelamdır. Muzari fiil hudûs ve teceddüt ifade eder. Ayrıca, olayı muhatabın gözünde canlandırarak konuyu daha iyi kavramasını sağlar.

Önceki ayetteki muhatap zamirinden bu ayette  gaib zamire geçişte iltifat vardır.

اَبَدًا ’deki tenvin kesret içindir. Olumsuz siyakta tenvin, umum ifade eder.

اَبَدًا [Hiçbir zaman] kelimesi az, çok zaman dilimleri hakkında kullanılır. وقت ve حين gibi. Burada ise ömrün başından ölüme kadar olan süreyi kapsamaktadır. (Kurtubî)

مَا ism-i mevsûlünde tevcih sanatı vardır.

اَيْد۪يهِمْۜ ifadesinde kül-cüz veya âliyyet alakasıyla mecaz-ı mürsel sanatı vardır.

اَيْد۪يهِمْۜ ’de tağlib sanatı vardır. El buyurulmuş ama ayak, göz, dil, kulak, hepsi kastedilmiştir. Ellerinin takdim ettiği şeyler sebebiyle onu asla arzu etmeyeceklerdir. Burada بِ harfi sebep ifade eder. Elleriyle yapmak değil de takdim etmek, öne çıkarmak buyurulmuştur. Ellerimizle yaptığımız şeylere dikkat etmeye işaret vardır.

وَلَنْ يَتَمَنَّوْهُ (Onlar ölümü asla istemeyecekler) buyruğu, bu ölüm temennisinin gelecekte de yapılmayacağına dair kesin bir haberdir. Bu, gaipten haber vermedir. Çünkü Hz.Muhammed (s.a.s)’i yalanlamaya sevkeden sebeplerin çok olmasına ve bu temennide bulunmanın kolaylığına rağmen Hak Teâlâ onların bunu hiç yapmayacaklarını haber vermiştir ki bu, aksine birçok deliller ve emareler bulunan bir iş hususunda kesin bir haberdir. Bu sebeple bu haberi elde etmek ancak vahiy yolu ile mümkündür. (Fahreddin er-Râzî)

ابدا "Ebediyyen, hiç” kaydı da bir başka gaybı haber vermedir. Çünkü Cenâb-ı Hak bunun hem hitap zamanında, hem de istikbalde asla olmayacağını haber vermiştir. Bütün vakitlere nisbet ederek bir şeyin olmayacağını haber vermek, şüphesiz gaybî haberler cümlesindendir. (Fahreddin er-Râzî)

وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالظَّالِم۪ينَ

Bu cümle istinâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mübteda ve haberden oluşmuş cümle, faide-i haber ibtidâî kelamdır.

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle  marife olması telezzüz, teberrük haşyet uyandırmak içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.

Cümle mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır.

“Allah zalimleri iyi bilir.” Yani Allah onların cezasını iyi bilir ki onlar bu fiiller nedeniyle zalimdirler. Allah Teâlâ onları da başkalarını da biliyor olduğu halde burada hususen onları bildiğini ifade etmesinin sebebi tehdit maksadıdır. Bu şekilde söylemek en etkili tehdittir. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)

Bu cümlede lazım melzum alakasıyla mecazı mürsel vardır. ‘Allah zalimleri bilir’ manasının altında, onlara gereken karşılığı verir anlamı kastedilmiştir.

عَل۪يمٌ isminin mübalağalı ism-i fail kalıbında olması dolayısıyla, Allah zalimlerin ciğerini bilir; şeklinde tercüme edilebilir.

Ayette zamir (هم) değil zahir isim (ظَّالِم۪ينَ) kullanılması, onları zemmetmek ve kendilerinin olmayan bir şeyi iddia etmek ve onda başkalarının hâlikı olmadığını savunmak da dahil bütün işlerinde zalim olduklarını tescil etmek içindir. (Ebüssuûd)