اِذْ رَاٰ نَاراً فَقَالَ لِاَهْلِهِ امْكُـثُٓوا اِنّ۪ٓي اٰنَسْتُ نَاراً لَعَلّ۪ٓي اٰت۪يكُمْ مِنْهَا بِقَبَسٍ اَوْ اَجِدُ عَلَى النَّارِ هُدًى
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | إِذْ | hani |
|
2 | رَأَىٰ | görmüştü |
|
3 | نَارًا | bir ateş |
|
4 | فَقَالَ | demişti |
|
5 | لِأَهْلِهِ | ailesine |
|
6 | امْكُثُوا | siz durun |
|
7 | إِنِّي | elbette ben |
|
8 | انَسْتُ | gördüm |
|
9 | نَارًا | bir ateş |
|
10 | لَعَلِّي | belki |
|
11 | اتِيكُمْ | size getiririm |
|
12 | مِنْهَا | ondan |
|
13 | بِقَبَسٍ | bir kor |
|
14 | أَوْ | yahut |
|
15 | أَجِدُ | bulurum |
|
16 | عَلَى | (yanında) |
|
17 | النَّارِ | ateşin |
|
18 | هُدًى | bir yol gösteren |
|
Qabese قبس : قَبَسٌ büyük bir ateş yığınından alınan alevli odun parçası/kordur. İftial babı formundaki إقْتَبَسَ fiili koru alma talebinde bulunmaktır. Sonradan müstear olarak (istiare yoluyla) ilim ve hidayet talebinde bulunma anlamında kullanılır olmuştur. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de 3 defa geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri iktibas etmek (alıntı yapmak) ve müktebesattır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
اِذْ رَاٰ نَاراً فَقَالَ لِاَهْلِهِ امْكُـثُٓوا
Fiil cümlesidir. Zaman zarfı اِذْ , takdiri أذكر olan mahzuf fiile müteallıktır.
(إِذْ) : Yalnız Cümleye muzâf olan zaman zarfıdır.
a) (إِذْ) mef’ûlun fih, mef’ûlun bih, mef’ûlun leh olur.
b) (إِذْ) den sonra muzari fiil veya isim cümlesi gelirse gelecek zaman ifade eder.
c) (بَيْنَا) ve (بَيْنَمَا) dan sonra gelirse mufâcee (sürpriz) harfi olur. Bu durumda zarf (zaman bildiren isim) değil harf olur.
d) Sükûn üzere mebnidir. Burda mef’ûlun fih konumunda gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
رَاٰ نَاراً ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
رَاٰ fiili, ى üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. نَاراً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
لِاَهْلِهِ car mecruru قَالَ fiiline müteallıktır.
Mekulü’l-kavli, امْكُـثُٓوا ‘dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
امْكُـثُٓوا kelimesi ن ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
اِنّ۪ٓي اٰنَسْتُ نَاراً لَعَلّ۪ٓي اٰت۪يكُمْ مِنْهَا بِقَبَسٍ اَوْ اَجِدُ عَلَى النَّارِ هُدًى
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. ي mütekellim zamir اِنَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur. اٰنَسْتُ نَاراً cümlesi اِنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.
اٰنَسْتُ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri تُ fail olarak mahallen merfûdur.
نَاراً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
لَعَلَّ , terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir. إنّ gibi ismini nasb haberini ref eder. Tereccî, husûlü arzu edilen ve sevilen, imkân dahilinde olan bir şeyin istenmesidir. ي muttasıl zamiri لَعَلَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur.
اٰت۪يكُمْ fiil cümlesi لَعَلَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur. اٰت۪يكُمْ fiili, ى üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنا ’dir. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
مِنْهَا car mecruru اٰت۪يكُمْ ‘e müteallıktır. بِقَبَسٍ car mecruru اٰت۪يكُمْ ‘e müteallıktır.
اَوْ atıf harfi tahyir/tercih ifade eder. Türkçedeki karşılığı “veya, yahut, yoksa” olan bu edat, iki unsur arasında (matuf-matufun aleyh) tahyir yani tercih (iki şeyden birini seçme) söz konusu olması durumlarında kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَجِدُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنا ’dir. عَلَى النَّارِ car mecruru اَجِدُ fiiline müteallıktır.
هُدًى mef’ûlun bih olup mukadder fetha ile mansubdur.
اٰنَسْتُ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi انس ’dir.
İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
اِذْ رَاٰ نَاراً فَقَالَ لِاَهْلِهِ امْكُـثُٓوا
Ayette îcâz-ı hazif sanatı vardır. Zaman zarfı اِذْ , takdiri اذكروا (Düşünün, ibret alın) olan mahzuf bir fiile müteallıktır. Mahzufla birlikte cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
اِذْ ’in muzâfun ileyhi olan رَاٰ نَاراً cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَ لِاَهْلِهِ امْكُـثُٓوا cümlesi atıf harfi فَ ile makabline atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Hz. Musa’nın ehline seslenişi olan mekûlü’l-kavl cümlesi امْكُـثُٓوا şeklinde emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
اِنّ۪ٓي اٰنَسْتُ نَاراً
Ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâli ittisâldir. Ta’lil cümleleri ıtnâb babındandır.
اِنَّٓ ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Muhatabının zihnindeki tereddüt nedeniyle Hz.Musa, sözlerini tekidle ifade etmiştir.
اِنَّٓ ’nin haberi olan اٰنَسْتُ , mazi sıygada fiil cümlesidir. Müsnedin mazi fiil sıygasında gelmesi hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.(Hâlidî, Vakafat, S.107)
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
اٰنَسْتُ fiilinin mef’ûlü olan نَاراً ’deki tenvin, özel bir nev olduğuna işaret eder.
لَعَلّ۪ٓي اٰت۪يكُمْ مِنْهَا بِقَبَسٍ اَوْ اَجِدُ عَلَى النَّارِ هُدًى
Vukuu mümkün durumlarda kullanılan terecci harfi لَعَلَّ ’nin dahil olduğu ayet, gayr-ı talebî inşâî isnaddır.
لَعَلَّ edatı, terecci içindir. Yani “ümitvar olma” manasını ifade eder ve bir de beklenti içinde olmak demektir ki her ikisi de aynı manaya gelir. Fakat bu beklenti Kerîm olan bir zattan olmalı, kişi O’ndan beklemelidir. İşte bu, yerine getirmesi kesin olan vaadinin yerine bir ifadedir. İmam Sîbeveyhi de bu görüştedir. Ancak Kutrub (v. 106/724); ‘’ لَعَلَّ kelimesi ‘için’ manasındadır’’, demiştir. (Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)
لَعَلّ۪ٓي ’nin haberi olan اٰت۪يكُمْ mazi sıygada fiil cümlesidir. Müsnedin mazi fiil sıygasında gelmesi hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Hükümde ortaklık nedeniyle اَوْ atıf harfiyle لَعَلّ۪ٓي ‘nin haberine atfedilen ayetin son cümlesi, mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mef’ûl olan هُدًى ’deki tenvin, muayyen (belirli) olmaksızın cinse delalet eder.
Ayette النَّارِ kelimesinin üç defa geçmesi, onlar için ateşin ne kadar önemli olduğunun işaretidir. Bu tekrarda reddü’l-acüz ale’s-sadr vardır.
رَاٰ - اٰنَسْتُ ve النَّارِ - بِقَبَسٍ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Bu ayetin …bir ateş buldum… kısmında, Musa’nın (as) cümlesini إنّ (emin olun, kesinlikle, muhakkak ki, şüphesiz) edatıyla tekid etmesi, zor şartlarda yanında bulunan ailesini yatıştırmaya yöneliktir. Gördüğü kesindir ve bunda hiçbir şüphe yoktur. Ancak gördüğü ateşi ailesine ulaştırma konusunda aynı kesinliği göremiyor, ihtiyatı elden bırakmayan ve ailesini hayal kırıklığına uğratmak istemeyen bir peygamberin لعلي (umarım) ifadesiyle karşılaşıyoruz. Ayetteki bu ayrıntı, o anı ve içinde bulunulan ruh halini algılamayı sağlar. (İsmail Bayer, Keşşâf Tefsirinde Belâgat Uygulamaları)
Hz Musa bu emriyle karısına, çocuğuna ve hizmetçisine hitap ediyordu. (Onun için çoğul kipini kullanmıştır.)
Diğer bir görüşe göre ise yalnız karısına hitap ediyordu. Çoğul kipinin kullanılması ise tazim içindir. (Ebüssuûd)