وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الْجِبَالِ فَقُلْ يَنْسِفُهَا رَبّ۪ي نَسْفاًۙ
وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الْجِبَالِ فَقُلْ يَنْسِفُهَا رَبّ۪ي نَسْفاًۙ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. يَسْـَٔلُونَكَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
عَنِ الْجِبَالِ car mecruru يَسْـَٔلُونَكَ filine müteallıktır.
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن أجبت فقل (Cevap vermek istersen de ki...) şeklindedir.
Şart ve cevap fiilleri mazi de muzari de gelebilir. Ancak aslolan ikisinin de muzari gelmesidir. Cevap cümlesi ise mazi ve muzari cümleleriyle gelebildiği gibi diğer cümlelerle de gelebilir.
Cevap cümlesi; başına hiçbir edat gelmeyen olumlu mazi ve muzari olarak geldiğinde başına cevap (rabıt ف ’si) gelmez. Ayrıca لَمْ (cahd-ı mutlak) ve لَا (nefyi istikbal) ile menfi olan muzari olarak geldiğinde de umumiyetle başına cevap (rabıt ف ’si) gelmez, bunun haricinde gelen cümle çeşitlerinde ise umumiyetle başına cevap (rabıt ف ’si) gelir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir.
Mekulü’l kavli, يَنْسِفُهَا رَبّ۪ي ’dir. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
يَنْسِفُهَا merfû muzari fiildir. Muttasıl zamir هَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. رَبّ۪ي fail olup mukadder damme ile merfûdur. Mütekellim zamiri ي muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. نَسْفاًۙ mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubdur.
Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:
1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.
2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.
3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak فَعْلَةً vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.
مَرَّةً kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. Burada tekid için gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الْجِبَالِ فَقُلْ يَنْسِفُهَا رَبّ۪ي نَسْفاًۙ
وَ istînâfiyyedir. Ayetin ilk cümlesi müspet muzari fiil sıygasında, lâzım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır.
سأل fiili, istedi demektir. عَنِ harf-i ceriyle kullanıldığında “sordu” anlamına gelir. Fiillerin harf-i cerle manalarının değişmesi, tazmin sanatıdır.
Mahzuf şartın cevabına dahil olan فَ, rabıtadır. Şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Takdiri, …إن أجبت [cevap vermek istersen] olabilir.
Cevap cümlesi olan فَقُلْ يَنْسِفُهَا, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Emir ve Nehiylerin Aciliyet İfade Edip Etmeme Durumları:
- Emirler aciliyet veya tehir ifade etmezler. Sadece bir şeyin yapılmasını isterler.
- Nehiyler aciliyet ifade ederler. Yasaklanan şeyden hemen uzaklaşılmasını isterler. (Hasan Karakaya, Fıkıh Usulü, s. 558-559)
Mahzuf şart ve mezkur cevap cümlesinden müteşekkil terkip, şart üslubunda, talebî inşâî isnaddır.
قُلْ fiilinin mekulü’l-kavli olan يَنْسِفُهَا رَبّ۪ي نَسْفاًۙ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber talebî kelamdır.
يَنْسِفُها نَسْفًا ifadesindeki mef’ûlu mutlak, bu ifadenin istiare olmadığını, ifadenin hakikat olduğunu ispatlamak için tekid olarak geldiğine işaret içindir. (Âşûr)
رَبّ۪ي lafzının Peygambere (s.a.) ait zamire muzâf oluşu ona tazim ve teşrif içindir.
نَسْفاًۙ mef’ûlu mutlaktır, tekid ifade eder.
يَنْسِفُهَا - نَسْفاًۙ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
يَنْسِفُهَا ifadesindeki هَا zamiri, dağlara racidir. نَسْف savurmak demektir. Yani o dağlar tıpkı saçılmış, savrulmuş, darmadağın edilmiş toz zerrecikleri gibi olurlar demektir. (Fahreddin er-Râzî)
Takibiyye فَ 'si ile فَقُلْ buyurulmuştur. Çünkü onların bu soru ile maksatları, haşr ve neşr meselesini tenkit etmektir. İşte bundan dolayı hiç şüphesiz Cenab-ı Hakk, buna cevap teşkil eden emrini takibiyye فَ ’si ile getirmiştir. Çünkü bu gibi akaidle ilgili meselelerde açıklamayı tehir etmek caiz değildir. Ama fer'i meselelerde ise bu فَ ’siz getirilebilir. Bundan dolayı Cenab-ı Hakk fer'i meselelerde kul kelimesini, takibiyye فَ’si olmaksızın zikretmiştir. (Fahreddin er-Râzî)