اِنّ۪ٓي اَنَا۬ رَبُّكَ فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَۚ اِنَّكَ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًىۜ
Ne'ale نعل : نَعْلٌ sözcüğü bildiğimiz ayakkabı demektir. Benzetme yoluyla atın nalı ve kılıcın kılıfı gibi şeyleri ifade etmek için de bu kelime kullanılmıştır. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de isim olarak sadece 1 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri nal, nalın, nal (bant) ve nal(bur)dur. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
Taveye طوي : طَوَى fiili dürmek/katlamak manasında kullanılır. Mastarı طَيٌّ şeklinde gelir. Ayrıca yine طَيٌّ kelimesiyle ömrün sona ermesi ve geçip gitmesi ifade edilir. Tâhâ12. ayette geçen bu köke ait طُوًى sözcüğü için alimler farklı görüşler bildirmişlerdir: a) Bir görüşe göre Allah'ın Hz. Musa'ya seslendiği vadinin adıdır. b) Bir görüşe göre bu, seçilme yoluyla onda meydana gelen bir halete işaret etmek için söylenmiştir. Burada sanki Yüce Allah 'çabalayarak ulaşması gerekseydi, onun için gayet uzak olan bir mesafeyi dürdüğünü' söylemeyi murad etmiştir. c) Ya da bunun bir yer adı olduğu söylenmiştir. d) Diğer bir görüşe göre de طَوَى fiilinin mastarıdır. Anlam olarakta iki defa seslenmek demek olur. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 5 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri tayy-ı mekandır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
اِنّ۪ٓي اَنَا۬ رَبُّكَ فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَۚ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. ي mütekellim zamir اِنَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur. Munfasıl zamir اَنَا۬ mütekellim zamirini tekid etmek içindir.
رَبُّكَ kelimesi اِنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن وعيت ذلك (eğer bunun farkındaysanız ) şeklindedir.
اخْلَعْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri انت ‘dir.
نَعْلَيْكَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir كَ muzafun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اِنَّكَ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًىۜ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. ك muttasıl zamir اِنَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur.
بِالْوَادِ car mecruru اِنَّ ‘nin mahzuf haberine müteallıktır. الْوَادِ kelimesi tahfif için mahzuf olan ى üzere mukadder damme ile merfûdur.
الْمُقَدَّسِ kelimesi الْوَادِ ‘nin sıfat olup kesra ile mecrurdur. طُوًى bedel veya atf-ı beyan olup elif üzere mukadder kesra ile mecrurdur.
Atf-ı beyan konusuna giren kelime grupları ve cümleler şunlardır:
1. İsm-i işaretten sonra gelen camid ismin (muşârun ileyhin) atf-ı beyan olarak gelmesi
2. اَيُّهَا ve اَيَّتُهَا ’dan sonra gelen camid ismin atf-ı beyan olarak gelmesi
3. Sıfattan sonra gelen mevsufun atf-ı beyan olarak gelmesi
4. Tefsir harfi اَنْ ’den sonra gelen kelime veya cümleler (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنّ۪ٓي اَنَا۬ رَبُّكَ
Allah Teâlâ’nın, Hz. Musa’ya hitabının devamı olan bu ayet fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâli ittisâldir.
Nidanın cevabı olan اِنّ۪ٓي اَنَا۬ رَبُّكَ cümlesi, اِنَّ ve fasıl zamiri ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
İsim cümlesi sübut ve istimrar ifade etmiştir. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
اَنَا۬ , fasıl zamiridir.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ , isim cümlesi ve fasıl zamiri sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
رَبُّكَ lafzının Hz. Musa'ya ait zamire izafe edilmesi, ona tazim, teşrif ve destek ifade eder.
Rivayet olunur ki, Hz Musa'ya seslenilince, Hz Musâ: "Konuşan kimdir?" dedi. Bunun üzerine Allah (cc): "Ben senin Rabbinim!" buyurdu. O zaman İblis: "Belki bu işittiğin, şeytanın sözüdür" diye vesvese verdi. Hz Musa ise: "Ben bunun Allah'ın kelamı olduğunu biliyorum; çünkü ben bu kelamı bütün yönlerden ve bütün bedenimle işitiyorum!" dedi.
Ben derim ki; Hz Musa'nın kelamı, gerçeğin ta kendisidir. Diğer bir görüşe göre ise, Hz Musa Rabbin kelamını ruhanî olarak telakki etti, kulakla işitmedi."(Ebüssuûd)
فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَۚ
فَ , takdiri إن وعيت ذلك (eğer bunun farkındaysan) olan mahzuf şartın cevabının başına gelmiş rabıta harfidir. Cevap cümlesi olan فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَۚ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Bu takdire göre mahzufla birlikte cümle, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Hz Musa'ya, ayakkabılarını çıkarması emredildi, çünkü yalın ayak olmak, tevazu ve güzel edebe daha uygundur. İşte bunun içindir ki eski büyük zatlar, Kâbe'yi yalın ayak tavaf ediyorlardı.
Diğer bir görüşe göre ise, o kutsal vadi ile bereketlenmek için ayaklarının o toprağa değmesi için böyle emredildi.
Bir diğer görüşe göre ise, Hz Musa'nın ayakkabıları, tabaklanmamış merkep derisinden olduğu için (dinen temiz sayılmadığı için) çıkarması emredildi.
Başka bir görüşe göre ise, ‘’kalbini ailenden ve maldan arındır’’, demektir. (Ebüssuûd)
اِنَّكَ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًىۜ
Ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâli ittisâldir. Ta’lil cümleleri ıtnâb babındandır.
اِنَّ ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
İsim cümlesi sübut ve istimrar ifade etmiştir. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
الْمُقَدَّسِ kelimesi, الْوَادِ için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’ân Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)
Mukaddes lafzının ism-i mef'ûl ve ism-i mekân olma ihtimali vardır. طُوًىۜ , vadinin atfı beyanıdır, İbn Âmir onu mekânla tevil ederek tenvinle okumuştur. (Beyzâvî)
Ayette vadinin ismi zikredilerek, Musa (as)’a burada peygamberlik verilmiş olması, Allah’ın orada bir insanla, mahiyeti bizce meçhul bir şekilde konuşmuş olması gibi sebeplerle ona mukaddes sıfatı verilerek, vadinin yüceltilmesi amaçlanmıştır. Musa (as)’dan ayakkabılarını çıkarmasını isteyen emir de, vadi için yüceltme ifade eder.
Hükmü takviye için tereddütte olan muhatap inkârcı muhatap gibi kabul edilmiş ve her iki ayette de tekid, isim cümlesi, tahkik harfi ve zamir tekrarıyla; yani birden fazla edatla yapılmıştır. Zemahşerî’ye göre ayetlerde zamirlerin tekrarı ile tekid yapılmasının sebebi; şüpheyi gidermek, marifeti ve manayı tahkik etmek içindir. (Selim Güzel, Yüksek Lisans Tezi, Tâhâ Sûresinin Meânî İlmi Açısından Tahlili)
Bu cümle, emredilen ayakkabılarını çıkarmasının lüzumunun illetini beyan etmekte ve bu emrin sebebinin, o mekânın şeref ve kutsiyeti olduğunu beyan etmektedir.
Rivayet olunur ki, Hz Musa, ayakkabılarını çıkardı ve onları vadinin arkasına attı. (Ebüssuûd)