اَفَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ ف۪ي مَسَاكِنِهِمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِاُو۬لِي النُّهٰى۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | أَفَلَمْ |
|
|
2 | يَهْدِ | yola getirmedi mi? |
|
3 | لَهُمْ | onları |
|
4 | كَمْ | nicelerini |
|
5 | أَهْلَكْنَا | yok edişimiz |
|
6 | قَبْلَهُمْ | kendilerinden önce |
|
7 | مِنَ | -den |
|
8 | الْقُرُونِ | nesiller- |
|
9 | يَمْشُونَ | dolaştıkları |
|
10 | فِي |
|
|
11 | مَسَاكِنِهِمْ | meskenlerinde |
|
12 | إِنَّ | elbette |
|
13 | فِي |
|
|
14 | ذَٰلِكَ | bunda vardır |
|
15 | لَايَاتٍ | ibretler |
|
16 | لِأُولِي | sahipleri için |
|
17 | النُّهَىٰ | akıl |
|
اَفَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ ف۪ي مَسَاكِنِهِمْۜ
Hemze istifhâm harfi, فَ istînâfiyyedir. لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.
يَهْدِ illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.
لَهُمْ car mecruru يَهْدِ fiiline müteallıktır. كَمْ soru harfi haberiye olarak اَهْلَكْنَا fiilinin mukaddem mef’ûlu olarak mahallen mansubdur.
اَهْلَكْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
قَبْلَهُمْ zaman zarfı, اَهْلَكْنَا fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
مِنَ الْقُرُونِ car mecruru كَمْ ’in mahzuf sıfatına müteallıktır.
يَمْشُونَ fiili, اَهْلَكْنَا ’deki mef’ûlun hali olarak mahallen mansubdur.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır:
1. Müfred olan hal (Müştak veya camid),
2. Cümle olan hal (İsim veya fiil),
3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim).
Burada hal muzari fiil cümlesi olarak gelmiştir. Hal müspet (olumlu) muzari fiil cümlesi olarak geldiğinde umumiyetle başında “و ” gelmez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَمْشُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
ف۪ي مَسَاكِنِهِمْ car mecruru يَمْشُونَ fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَهْلَكْنَا fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi هلك ’dir.
İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِاُو۬لِي النُّهٰى۟
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. ف۪ي ذٰلِكَ car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf haberine müteallıktır.
ذا işaret ismi, sükun üzere mebni, mahallen mecrurdur. ل harfi buud yani uzaklık bildiren harf, ك ise muhatap zamiridir.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. اٰيَاتٍ kelimesi اِنَّ ’nin muahhar ismi olup kesra ile mansubdur. Cemi müennes salim kelimeler fetha yerine kesra alırlar.
لِاُو۬لِي car mecruru اٰيَةً ’in mahzuf sıfatına müteallıktır. النُّهٰى muzâfun ileyh olup mukadder kesra ile mecrurdur.
اَفَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ ف۪ي مَسَاكِنِهِمْۜ
Fasılla gelen ayette فَ , istînâfiyyedir. Takdiri, أغفلوا (Gaflet ettiler) olan cümleye matuf olduğu da söylenmiştir.
Hemze inkâri istifham harfidir. Menfi muzari fiil sıygasındaki cümle, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen cümle ikrar ve ikaz manası taşımaktadır. İstifham anlamından çıktığı için terkip, mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca mütekellimin Allah Teâlâ olması sebebiyle cümlede tecâhül-i ârif sanatı vardır.
Soru harfi olan كَمْ haberiyyedir. اَهْلَكْنَا fiilinin mukaddem mef’ûlü olarak mahallen mansubdur ve çokluktan kinayedir. Müspet mazi fiil sıygasındaki cümle faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Nice manasındaki soru harfi كَمْ , tehdit ve uyarı içindir. Fiilin azamet zamirine isnadı, tazim ifade etmiştir.
كَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ [Kaç kurunu helak ettik] ifadesinde mecazî isnad vardır. Aslında helak edilen الْقُرُونِ değil, yaşayan halktır.
يَمْشُونَ ف۪ي مَسَاكِنِهِمْ cümlesi, اَهْلَكْنَا ’deki mef’ûlun halidir. Müspet muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Hâl-i müekkide olarak ıtnâbtır. Vav’la gelmeyen bu hal cümlesi bu halin sürekli bir özellik olduğuna işaret eder.
Cenab-ı Allah, يَمْشُونَ ف۪ي مَسَاكِنِهِمْۜ [Halbuki kendileri de onların yollarında yürüyüp duruyorlar.] ifadesi ile şunu murad etmiştir: Kureyş, geçmiş ümmetlerin sahip oldukları nimetlere ve başlarına gelen çeşitli helaklara delalet eden o büyük ayetleri müşahede ediyorlar. (Fahreddin er-Râzî)
الهِدايَةُ kelimesi, akli olanı hissi olanın yerine koyarak akli durumlara irşad için müsteardır. (Âşûr)
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِاُو۬لِي النُّهٰى۟
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden bu cümle faide-i haber inkârî kelamdır.
Tekid harfi haberin ihtimamı içindir. (Âşûr)
Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. ف۪ي ذٰلِكَ car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır. İşaret ismi ذٰلِكَ , olaya dikkat çekip belleklere iyice yerleştirmek için gelmiştir.
اِنَّ ’nin muahhar ismi olan لَاٰيَاتٍ ’e dahil olan لَ , tekid ifade eden lam-ı muzahlakadır.
Müsnedün ileyh olan لَاٰيَاتٍ ’in nekre gelmesinde, tazim ifadesinin yanında teksir ve özel bir nev olduğu anlamı da vardır.
Bu ve benzeri cümleler اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekit ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
İşaret isminde istiare vardır. Bilindiği gibi işaret isimleri mahsus şeyler için kullanılır. Burada olduğu gibi aklî bir şeye işaret edildiğinde istiare oluşur. Câmi’ her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
İşaret ismine dahil olan ف۪ي harfinde de istiare vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla işaret edilen Allah’ın kudretinin delili olan ayetler, içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)
لِاُو۬لِي النُّهٰى۟ car mecruru لَاٰيَاتٍ ’in mahzuf sıfatına müteallıktır.
İnsanın dünya ve ahiret saadetine kavuşması; kötü amel ve ahlaktan uzak durması ve mahlûkata bakarak ibret almasıyla gerçekleşir. İnsanın bunları yapabilmesi için ise selim bir akla sahip olması gerekir. Bunlar لِاُو۬لِي النُّهٰى۟ tabiriyle veciz bir şekilde ifade edilmiştir. Bu edebi sanatlardan icaz-ı kısardır.
Ayrıca bu ifadede sebeb müsebbep alakasıyla mecaz-ı mürsel sanatı vardır.
Bunları görüp müşahede edenin, herkesten fazla ibret alması gerekir. Cenab-ı Hak, o ayetlerde, salim akıl sahipleri için birer ibret olduğunu beyan buyurmuştur. لِاُو۬لِي النُّهٰى۟ , akıl sahipleri demektir. Daha doğrusu nehiy, aklın meziyetine delalet eder. Çünkü nehiy (bir şeyden geri durma ve geri durdurma) sayesinde kötülükten vazgeçen akıllı kimseler için söz konusudur. (Fahreddin er-Râzî)