قَالَ رَبِّ اشْرَحْ ل۪ي صَدْر۪يۙ
قَالَ رَبِّ اشْرَحْ ل۪ي صَدْر۪يۙ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
Nida ve cevabı olan mekulü’l-kavl رَبِّ اشْرَحْ ل۪ي ‘dır. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
Nida harfi mahzuftur. رَبِّ münadadır. Muzâfun ileyh olan mütekellim zamiri ي mahzuftur. Esre ise mahzuf mütekellim zamirinden ivazdır.
اشْرَحْ dua manasında sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir.
ل۪ي car mecruru اشْرَحْ fiiline müteallıktır.
صَدْر۪ي mef’ûlun bih olup mukadder fetha ile mansubdur. Mütekellim zamiri ي muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.قَالَ رَبِّ اشْرَحْ ل۪ي صَدْر۪يۙ
Beyânî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Musa (as)’ın Rabbine seslenişi olan mekulü’l-kavl cümlesi رَبِّ اشْرَحْ ل۪ي صَدْر۪ي , nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Nidanın cevabı olan اشْرَحْ ل۪ي صَدْر۪يۙ cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Cümle emir üslubunda gelse de vaz edildiği emir anlamından çıkarak dua manası taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
الشَّرْحُ kelimesi gerçekte; yumuşak bir şeyin yüzeyini yarma, onu parçalara ayırma ve doğrama anlamına gelmektedir. Burada ise; insanı kederlendiren iç dünyasındaki kötü duygu ve düşüncelerden veya onu ilerlemekten alıkoyan tereddütlerden kendini sıyırıp atması anlamında etin temizlenmesi için tabi tutulduğu kesim işlerine teşbihen kullanılmıştır. (Âşûr)
رَبِّ izafeti, mahzuf muzâfun ileyh için şeref ifade eder. Muzâfun ileyhin hazfi, Hz. Musa'nın Rabbine yakın olma isteğine işarettir.
Kur'an-ı Kerim ayetlerinde çoğunlukla رَبّ kelimesinden önce nida harfi hazf olur. (Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
رَبِّ اشْرَحْ ل۪ي صَدْر۪يۙ ayetinin ilk bölümü رَبِّ اشْرَحْ ل۪ي zikredildiğinde ifade kapalı kalmakta ve Allah'tan açılması istenilen şey nedir? sorusunu akla getirmektedir. Bu ifadenin akabinde gelen صَدْر۪يۙ terkibi bu kapalılığı gidermekte ve açılması istenen şeyin göğüs/kalp olduğu anlaşılmaktadır. (Kazvînî, Telhîs, s. 96-97)
Bu hususta kullanılan dört kelime vardır. Bunlar sadr, kalp, fuâd ve lübb kelimeleridir.
Sadr, İslam'ın karargâhıdır. Nitekim Cenab-ı Hak, ["Allah'ın, göğsünü (sadrehû) İslam'la açtığı kimse"](Zumer,22) buyurmuştur.
Kalp, imanın karargâhıdır. Cenab-ı Allah, ["Fakat Allah size imanı sevdirdi. Onu kalplerinizde süsledi"] (Hucurât, 7) buyurmuştur.
Gönül (Fuâd), marifetullahın karargâhıdır. Cenab-ı Hak, ["Onun gördüğünü kalp yalana' çıkarmadı"] (Necm, 11) ve ["Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların her biri bundan mesuldür"] (İsra, 36) buyurmuştur.
Lübb ise, tevhidin karargâhıdır. Cenab-ı Hak, ["Ancak lübb (halis akıl) sahipleri öğüt alır"] (Zümer, 9) buyurmuştur. (Fahreddin er-Râzî)