اِذْهَبْ اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰى۟
اِذْهَبْ اِلٰى فِرْعَوْنَ
Fiil cümlesidir. اِذْهَبْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir. اِلٰى فِرْعَوْنَ car mecruru اِذْهَبْ fiiline müteallıktır.
فِرْعَوْنَ kelimesi gayri munsarif olduğu için esre almamıştır. Cer alameti fethadır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.
İsimler îrab harekelerinin hepsini alıp almama bakımından ikiye ayrılır:
1. Munsarif isimler: Tenvini ve îrab harekelerinin hepsini gerektiği durumlarda alabilen isimlerdir. Yani ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde kesrayı alırlar.
2. Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir.
Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.
Arapçada bazı isimlerin birtakım özellikleri ve illetleri vardır. Bir ismin munsarif olmasını engelleyen dokuz illet vardır. Bu dokuz illetten ikisi her ne zaman bir isimde bir araya gelse artık o isim gayri munsarif olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنَّهُ طَغٰى۟
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. هُ muttasıl zamir اِنَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur.
طَغٰى fiili اِنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur. طَغٰى elif üzere mukadder fetha ile mansubdur. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.اِذْهَبْ اِلٰى فِرْعَوْنَ
Önceki ayetin devamı olan cümle istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mütekellim Allah Teâlâ, muhatap Musa (as)‘dır.
اِذْهَبْ اِلٰى فِرْعَوْنَ cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
اِنَّهُ طَغٰى۟
Ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâli ittisâldir. Ta’lil cümleleri ıtnâb babındandır.
Bu kelam, geçen mukaddimelerin takdiminden asıl amacın ne olduğunu hulâsa etmektedir. Bunun, daha önce zikredilen emirlerden ayrı olarak zikredilmesi, asıl amacın bu olduğunu bildirmek içindir. (Ebüssuûd)
اِنَّ ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ , isim cümlesi ve isnadın tekrar etmesi sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı Kadr/1.)
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
Allah Teâlâ bu ayette Firavun’un durumunu açıklarken, Musa (as)’ın gitme konusundaki tereddüdünü dikkate alarak tekid edatı kullanmıştır.