قَالَ لَا تَخَافَٓا اِنَّن۪ي مَعَكُمَٓا اَسْمَعُ وَاَرٰى
قَالَ لَا تَخَافَٓا
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Mekulü’l-kavli, لَا تَخَافَٓا ‘dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَخَافَٓا fiili نَ ‘un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan tesniye elifi fail olarak mahallen merfûdur.
اِنَّن۪ي مَعَكُمَٓا اَسْمَعُ وَاَرٰى
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. ي mütekellim zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
مَعَكُمَٓا mekân zarfı, اِنَّ ’nin mahzuf haberine müteallıktır. Muttasıl zamir كُمَٓا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَسْمَعُ fiili, اِنَّ ‘nin ikinci haberi olarak mahallen merfûdur. اَسْمَعُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنا ’dir.
اَرٰى fiili atıf harfi وَ ‘la اَسْمَعُ ‘ya matuftur. اَرٰى elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir.
اَسْمَعُ ve اَرٰى fiilleri hal olarak mahallen mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim).
Burada hal muzari fiil cümlesi olarak gelmiştir. Hal müsbet (olumlu) muzari fiil cümlesi olarak geldiğinde umumiyetle başında “ و ” gelmez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالَ لَا تَخَافَٓا
Beyânî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَ fiilinin mekulül kavli olan لَا تَخَافَٓا cümlesi, nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Emir ve Nehiylerin Aciliyet İfade Edip Etmeme Durumları:
- Emirler aciliyet veya tehir ifade etmezler. Sadece bir şeyin yapılmasını isterler.
- Nehiyler aciliyet ifade ederler. Yasaklanan şeyden hemen uzaklaşılmasını isterler. (Hasan Karakaya, Fıkıh usulü, s. 558-559)
Önceki ayetteki نَخَافُ ile لَا تَخَافَٓا kelimeleri arasında tıbâk-ı selb sanatı vardır.
اِنَّن۪ي مَعَكُمَٓا اَسْمَعُ وَاَرٰى
Ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâli ittisâldir. Ta’lil cümleleri ıtnâb babındandır.
اِنَّ ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
İsim cümlesi sübut ve istimrar ifade etmiştir. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. مَعَكُمَٓا car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf haberine müteallıktır.
اِنَّ ‘nin ikinci haberi olan اَسْمَعُ cümlesi, muzari sıygada fiil cümlesidir. Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve istimrar ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Ayetin sonunda atıfla gelen اَسْمَعُ ve اَرٰى cümlelerinin hal olması da caizdir. Hal cümleleri, anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.
["Çünkü ben sizinle beraberim"] ifadesi; Hz. Musa ile Hz. Harun'a ziyadesiyle tesellidir. Allah'ın onlarla beraber olmasından maksat, onlara kemâliyle yardım etmek ve kendilerini korumaktır. Nitekim ["İşitir ve görürüm"] ifadesi de bunu bildirmektedir. Yani sizinle Firavun arasında cereyan edecek konuşmaları ve fiilleri ben işitir ve görürüm. Onun için zarar ile şerri defetmek ve fayda ile hayrı celbetmek gibi her duruma uygun olanı mutlaka sizin için yapacağım. (Ebüssuûd)
اَسْمَعُ - اَرٰى kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.